ABD, kimi darbeyi planladı kimi darbeyi destekledi

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ABD’nin eğer başarılı olsaydı darbe yönetimiyle çalışabileceği yolunda görüşler dile getirdiği ileri sürüldü. AKP’li Süleyman Soylu’nun “darbenin arkasında ABD var” açıklaması da ABD’nin rolü konusunu gündeme getirdi.
Türkiye’deki gelişmelere ABD’nin ilgisiz kalacağını düşünen yoktur herhalde. Bu son girişimde de pek ala rolü olabilir. ABD’nin ülkemizdeki askeri müdahalelerle her zaman bir ilişkisi oldu. Desteklemek ya da bizzat içinde olmak gibi bir ilişki bu.

27 Mayıs’ta ABD
27 Mayıs 1960’ta askeri müdahalede ABD’nin rolünün ne olduğu konusunda ortaya net bir görüş atılabilmiş değil. Planlamasında var mıydı, destekledi mi gibi sorular da yanıtlanamadı. Ancak Amerikalı tarihçi Dr. Christopher Gunn’ın Journal of Cold War Studies dergisinin Mayıs 2014’te yayımladığı makale ABD’nin 27 Mayıs’a ilişkin tutumu konusunda önemli veriler sunuyor. Gunn, makalesini hazırlarken CIA arşiv belgelerinden yararlanmış bir hayli.

Tarafsız kaldılar
Müdahale sonrası Amerikan medyası Türkiye’deki gelişmenin ABD’li yetkililerce “sürpriz “ olarak değerlendirildiğini yazmıştı. Gunn’ın belgelerinden anlıyoruz ki bu pek de doğru değil. ABD müdahalenin olacağını tahmin etmiş ancak tarafsız kalmayı seçmiş. Kimileri ABD’nin hem bu “tarafsız” hali hem de 27 Mayıs’ı üç gün sonra tanıması, ABD’nin 27 Mayıs’a desteği gibi yorumlandı.

"Sovyetler Birliği karşısında en önemli müttefiklerinden biri olması Türkiye’yi ABD gözünde önemli kılıyordu malum"

Makaleye göre dönemin “CIA Başkanı Allen Dulles 1959 yılının Ocak ayında Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bazı grupların darbe planları yaptığını çoktan haber almıştı.” ABD yönetimi Menderes hükümetinden rahatsızlık duyduğu için gelişmeye göz yumdu.

Dönemin iktidarı ile muhalefeti arasındaki gerginliği giderilmesi için ABD’nin Ankara Büyükelçisi Flecher Warren’in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Menderes ile ayrı ayrı buluşarak muhalefet ile sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak istediği de söz konusu makalede ileri sürülüyor.

Sovyetler Birliği karşısında en önemli müttefiklerinden biri olması Türkiye’yi ABD gözünde önemli kılıyordu malum. Bu çerçevede ordunun buna göre yapılanması, ekonomik konularda reçeteler sunulması gündeme geldiğinde Menderes’in bunları ağırdan aldığı izlenimi ABD’nin tepkisine yol açtı Ayrıca Menderes’in ekonomik politikaların ülkede istikrarı bozucu bir etki yaptığını düşünüyordu. Bu nedenle önceden haberini aldığı askeri müdahale konusunda sessiz kaldı. Tüm bunlar ABD’nin 27 Mayıs’ı desteklediğini kanıtlayacak bilgiler değil elbette.

12 Mart: Haberi vardı, destekledi
Binlerce solcunun, aydının zindanlara tıkıldığı 12 Mart Darbesi’nde ABD’nin parmağı olduğu yolunda bir hayli kanıt var. ABD Başkanı Richard Nixon dönemine ait gizli arşivlerin açıklanmasıyla ABD’nin en azından 12 Mart’ı başından beri bildiği ortaya çıktı. ABD’nin 27 Mayıs’la birlikte getirilen anayasadan memnun kalmadığını da bu belgelerde okuyabildik. 27 Mayıs Anayasası ABD karşıtlığının bir nedeni olarak değerlendirilmiş ABD tarafından.

Dönemin siyasilerinin ifadeleri de bir hayli dikkat çekici. Adalet Partisi kodamanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’in “CIA altımızı oymuş” sözlerini Süleyman Demirel’in “12 Mart’ta ABD vardır” ifadeleriyle değerlendirdiğimizde ABD’nin 12 Mart’la ilişkisinin nasıl olduğu konusu netleşmiş de olur. İngiliz medyasında 12 Mart’ın ABD’nin yaptırdığı dünya çapındaki darbeler listesinde olduğu da yer almıştı.

Dünyanın bildiği bir gerçektir bu. ABD 12 Mart’ı tezgâhlayan güçlerin başında gelir. Amerikancılığı tartışılmaz olan Demirel’den de iktidarından da ABD’nin memnun olmadığı anlaşıldı sonradan. Demirel hükümeti ABD’nin haşhaş ekimini yasaklama isteğini geri çevirmişti örneğin. Başka bir takım istekler de Demirel hükümetince yerine getirilmemişti. Demirel ABD karşıtlığından değil, halkın tepkisinden çekinerek haşhaş üretimini yasaklamamıştı. 12 Mart’tan sonra kurulan Nihat Erim başkanlığındaki cunta hükümeti daha sonra haşhaş üretimine yasak koymuştu.

“Bizim çocukların 12 Eylül’ü”
Siyasal tarihimizin en kanlı müdahalesi olan 12 Eylül’de ABD’nin olup olmadığı konusunda herhangi bir kuşku yok. Darbe öncesi ABD’li danışmanların Ankara’da cirit attığı da biliniyor. 12 Eylül’ün bir Amerikan müdahalesi olduğu konusundaki en temel kanıt 1974-77 yıllarında CIA'in istasyon şefliğini de yapan Amerikan’ın eski Ankara Büyükelçisi Paul Henze’in "Bizim çocuklar yaptı" ifadesiydi.

"ABD’yle yaşamanın sonucudur bu."

ABD'nin 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ndeki rolüne ilişkin bilgileri aslında Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Okur'un ABD'de yaptığı araştırmalara borçluyuz. Darbeyi önceden bilen ABD'nin engelleme gibi bir tutum almak ne kelime aksine destek verdiği artık ortaya çıkmış durumda. ABD 12 Eylül’den memnun kalmıştır. Okur’un ortaya çıkardığı, Kenan Evren'in, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter'a yazdığı 10 Ekim 1980 tarihli mektup, Okur’un deyimiyle “Washington'un mesajlarının yerine ulaştığını göstermektedir."

Evren'in mektubundaki bazı ifadeler şunlar: "Öncelikle, Amerikan Hükümeti tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye'nin toplam sorumluluğunu üstlenme kararına gösterilen anlayış için minnettarlığımı ifade etmeme izin verin. İdareyi ele alma sebeplerimiz bütün dostlarımız ve müttefiklerimiz tarafından iyi bilindiği için dikkatinizi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yakın tarihteki doğuşundan itibaren demokratik yönetime daima bağlı olduğu gerçeğine çekmekle yetineceğim. Bu geleneğe bağlı kalarak, Türk Silahlı Kuvvetleri, değişik vesilelerle açıkça işaret ettiğimiz gibi, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alırken milletin ve vatanın birliğini koruyabilecek sivil bir yönetimin yeniden kurulması vazifesini müdriktir"

Türkiye’de, sadece haberdar olduğu 27 Mayıs hariç, diğer müdahalelerde ABD parmağı ya da desteği kesin olarak vardır. Son darbe girişiminde de olan bitenden önceden haberdar olmadığını kimse iddia edemez.
ABD’yle yaşamanın sonucudur bu.