Amerika’nın politik ve iş dünyası liderliği sadece Amerikan demokrasisini Putin’in cebine koyarak ABD’nin egemenlik imajını yok etmekle kalmadı, aynı zamanda bir zamanlar tüm dünyanın imrendiği Amerikan ekonomisindeki canlılığı da yok etti

ABD medyasına göre Putin dünyanın en güçlüsü

Paul Craig Roberts

Vladimir Putin olmak ve de dünyanın en güçlü insanı olmak muhteşem olsa gerek. Üstelik bunu kendi kendinize söylemek zorunda bile değilsiniz. Demokrat Parti’den Batılı satılık medyaya[1], CIA’den FBI’ına hepsi Putin için böyle söylüyor. Rus medyasının Putin’in gücüne dair böbürlenmesine gerek kalmıyor. Batılı medyanın satılık kalemi Megyn Kelly ve Batılı liderler bunu onların yerine yapıyor: Putin öyle güçlü ki Beyaz Saray’a ABD başkanlığı için kendi uygun gördüğü adayı yerleştirebiliyor.

Vay be! Ne güçmüş! Amerikalılar öylece oyun dışı kalıyor. Amerikalılar devasa istihbarat bütçesine, 16 ayrı istihbarat servisi artı NATO kanallarına rağmen Vladimir Putin’e denk olamıyor.

Meğer biz Amerikalılar bir hiçmişiz
Böyle bir şey olabilir mi? Peki CIA ne için var? Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ne için var? Geri kalanları ne için var? Madem öyle; Amerikalılar bu işe yaramaz fakat oldukça masraflı “istihbarat servisleri”ni kapatsınlar ve Putin’e bizim başkanımızı seçmemesi için rüşvet versinler. Belki de CIA dizlerinin üzerine çöküp Putin’e ABD başkanını seçmeyi bırakması için yalvarmalıdır. Ne kadar küçük düşürücü. Bu safsataya zor katlanıyorum. Ben, “Dünyanın tek süper gücü, birleşik gücü, fevkalade, vazgeçilmez insanları” bizleriz sanıyordum. Görünen o ki biz Rusya başkanı tarafından yönetilen birer hiçmişiz.

Demokratlar, CIA ve medya Trump karşıtı PR kampanyasını başlattıklarında, Amerikan demokrasisini Putin’in cebine koymanın ABD’yi ne kadar önemsiz göstereceğini fark etmemişlerdi. Ne düşünüyorlardı? Hiçbir şey düşünmüyorlardı.

Trump’ın Rusya ile normal ilişkiler kurarak devasa askeri/güvenlik kompleksi bütçesini tehlikeye atmamasını sağlamaya odaklanmışlardı.

Amerikan liderlerinin düşünme yetisine sahip olduğuna dair hiçbir alanda hiçbir işaret yok. Wall Street’i ve şirket liderliğini düşünün. Wall Street hisse fiyatlarını arttırmak için tüm şirketleri kendi ülkelerini terk etmeye, Amerikalılara satılan mal ve hizmet üretimini emek ve düzenleyici maliyetin daha düşük olduğu yabancı ülkelere taşınmaya zorladı. Daha düşük maliyetler, kârlılığı ve hisse senedi fiyatlarını yükseltti. Wall Street, karşı çıkan kurumları, kârlarını yükseltmek için yurtdışına taşınmayı reddetmeleri halinde şirketlerini devralmakla tehdit etti.

Wall Street’in hatası
Ne Wall Street ne de yönetim kurulları ve CEO’lar, işyerlerini yabancı ülkelere taşımanın aynı zamanda ABD’li tüketicinin gelirini ve alım gücünü de yabancı ülkelere taşımak olduğunu anlayacak kadar zeki değillerdi. Bir başka deyişle, finans ve iş dünyası liderleri, yüksek katma değer geliri ve yüksek üretkenlikteki ABD işleri olmaksızın, Amerikan tüketicilerin ekonominin motoru rolünü devam ettirecek ihtiyari harcanabilir gelire sahip olamayacaklarını idrak edemeyecek kadar salaklardı.

Merkez Bankası Wall Street’in hatasının farkına vardı. Fed, hatayı düzeltmek için kredi genişlemesine gitti. Böylece ekonomiyi kredi satışıyla devam ettirmek için tüketici borcununun büyümesine imkân vermiş oldu. Ne var ki, tüketicinin borcu gelirine nazaran fazla olduğunda, daha fazla şey alma imkânı da kalmadı. Yani, kredileri arttırmak, tüketicinin gelirinin artmaması karşısında kalıcı bir çözüm değil.

Gittikçe daha fazla part-time işte asgari ücretle çalışan bir toplumun yüksek harcama yapan bir toplum olmadığını anlayamayacak kadar aptal finans ve iş dünyası liderliğine sahip olan bir ülke, liderliği başarısızlığa uğramış bir ülkedir.
ABD’li tüketicinin gelirini de taşımaksızın işyerlerini başka ülkelere taşıyarak kârı yükseltmek neredeyse imkansız. Bu sebepten ötürü başka ülkelerde edinilen kârlar da geçici. Belli bir miktarda iş toplam talebin bastırıldığı başka ülkelere taşındı mı iç piyasa önce durgunlaşır sonra düşüşe geçer.

Hem benim hem de John Williams’ın (shadowstats.com) senelerdir pek çok defa gösterdiğimiz üzere, ABD İşgücü İstatistikleri Bürosu’nun açıkladığı raporlar birer saçmalık. Temmuz 2009’dan bu yana iyileştiği iddia edilen işler, genelde düşük gelirli yurtiçi hizmet işleri ve teorik doğum/ölüm modeli ürünleri. 2007-08 finansal krizinden sonra iddia edilen iyileşme, tarihte işgücüne katılım oranının düşük olduğu ilk iyileşme. İşgücüne katılım oranı, ekonomi az miktarda iş fırsatı sunduğunda düşer, iş olanakları arttığında değil.

ABD’deki işlere dair bildiğimiz şey, işlerin giderek part-time asgari ücretli işlere dönüştüğü. Satılık gazetelerden birinde yer alan, doğru olup olmadığı belirsiz raporlardan birine göre, ABD genelinde asgari ücret geliri olan birinin tek yatakodalı bir ev kiralayabileceği ilçe sayısı 12.[2] (Bkz.)

Virginia Tech’ten bir profesör ise bu rapora karşılık olarak hükümetin artan kiralara destek vermesini ve Ulusal Konut Vakfı Fonu gibi makul fiyatlı evlere yatırım yapmayı sağlayan teşvik programları sunmasını önerdi.

Başka bir deyişle, ABD işgücünü terk eden ABD şirketlerinin faturası vergi ödeyenlere kesildi. Hala orta sınıf gelire sahip bu Amerikalılar, başka ülkelere giden şirketlerin ve Wall Street’in kendi barınmalarını karşılayacak kadar bile kazanmayan Amerikan işçilerden kopardığı kayıp gelirleri karşılamak üzere vergilendiriliyorlar.

Yani kapitalizm, mülksüzleştirdiği insanların kamu desteği olmaksızın hayatta kalamayacağı çöküş noktasına ulaştı.
Üretim maliyetinin çevre gibi üçüncü taraflara nasıl dayatıldığı üzerine birkaç defa yazdım. Kapitalist şirketlerin önemli miktardaki kârı, bu şirketlerin üretim maliyetini üçüncü taraflara dayatmadaki politik ve yasal kabiliyetinden gelir. Bir başka deyişle kapitalizm para kazanır çünkü üretim maliyetini doğadan ve kardan pay almayan insanlardan çıkarır. Bunun özellikle gayrimenkul gelişimi alanındaki birçok örneğini verdim. İmarcı, maliyetinin büyük kısmını başkalarından çıkarma kabiliyetindedir.

Kıyametin eşiğinde
Bu maliyet kaydırma şimdi kıyameti tetikleyecek bir seviyeye ulaştı. Trump’a kusur bulup, savaş çığırtkanı Başkan Yardımcısı Pence’i başkanlığa geçirme çabası mevcut. Trump Rusya ile daha normal ilişkiler kurmak üzerine kampanya yürüttüğünden, gerginliği azaltmaya yönelik çabanın yenilgiye uğraması, Rus ordusunun üst komutasının Washington’ın Rusya’ya ilk hamle olarak nükleer saldırı planladığı yönündeki mevcut çıkarımını destekler. Bu, ABD’nin askeri/güvenlik kompleksinin, güç ve kar için savaşa ve düşmana bağımlı olması yüzünden tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı risktir.
Başka bir deyişle Amerika Birleşik Devletleri’nin varlığını sürdürebilmesi için tek bir gerekçe kaldı; askeri/güvenlik kompleksinin çıkarları; ve bu çıkar doğrultusunda gerçek ya da kurgu güçlü bir düşmana ihtiyaç var.
Eski CIA görevlisi Jonh Stockwell şunları yazdı:

“CIA’in görevi, dünyadaki istikrarı bozmaktır, Amerikalılara nefret propagandası yapıp, nefreti öğretmektir, böylelikle Sistem’in istediği miktarda parayı silaha yatırmasına müsaade etmiş oluruz.”

Batı’ya zorla aşılanan Rusya nefreti ve güvensizliği Stockwell’in ifşa ettiği gerçeği yansıtıyor; tıpkı Washington’un 7 ülkenin[3] tamamında ya da bir kısmındaki yıkımını destekleyen Müslümanlara yönelik kurgulanmış nefret ve güvensizliğin ve ABD’nin trilyonlarca dolarlı yeni savaş borcunun yansıttığı gibi.

Başka çözüm yok mu?
Ulusal sınırlar içerisinde emekten ara kazanç (arbitraj) sağlanması, finansallaşma, tüketici gelirlerinin faiz ve banka ödemelerine dönüştürülmesi demek olan küreselleşme Amerikan ekonomisini çökertti. “Fırsatlar toplumu” yok oldu. Çocuklar anne babalarından daha düşük ekonomik beklentiye sahip. Üretimin yabancı ülkelerde olması ve IT, yazılım mühendisliği gibi profesyonel hizmet işleri, ABD’deki toplam talebin büyümesini bastırdı. Merkez Bankası’nın kredileri arttırması sadece geçici bir rahatlama.

Bir zamanların refah sahaları artık birer harabe. Devletin bütçesi ve emeklilik sistemi çöküyor. Üniversite eğitimine ödeme desteği yok. Amerikalıların ekonomik beklentileri küreselleşmeyle silindi. Maddi açıdan iyi bir duruma gelmek için tıpkı aristokratik sistemde olduğu gibi bağlantılara ihtiyaç var. Gelire ve zenginliğe odaklanma demokrasiyi yadsıdı. Hükümet sadece zenginlere karşı sorumlu.

Amerika’nın politik ve iş dünyası liderliği sadece Amerikan demokrasisini Putin’in cebine koyarak ABD’nin egemenlik imajını yok etmekle kalmadı aynı zamanda bir zamanlar tüm dünyanın imrendiği Amerikan ekonomisindeki canlılığı da yok etti. Amerikalılar liderliği nerede bulabilir? Kesinlikle Demokratlarda veya Cumhuriyetçilerde değil, medya veya şirket camiasında da değil. Peki o zaman ABD iyi bir liderliğe sahip Rusya ve Çin ile nasıl rekabet edecek? Bu sorunun tek cevabı savaş mı?

Çevirenin notları:
[1] ÇN: Roberts, “Press” (medya) ve “Prostitute” (fahişe) sözcüklerinden türetilen presstitute sözcüğünü kullanmıştır. Türkçede doğrudan bir karşılığı olmayan bu sözcüğü “satılık medya” olarak çevirmeyi tercih ettik.

[2] ÇN: İngilizce County olarak ifade edilen bu idari birimlerden ABD’de toplamda 3bin 142 adet bulunmaktadır.

[3] ÇN: 7 ülke ile ABD yönetimi tarafından terörizmin kaynağı olarak gösterilen Somali, Libya, Yemen, İran, Irak, Suriye ve Sudan kastedilmektedir.

P.C.Roberts’ın kişisel sayfasındaki İngilizce orijinalinden Deniz Özge Gürsu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir