Rıza-Reza, Nisan başındaki mahkemede şayet kuş veya civciv misali öterse ne olacak? ‘Cici Sarraf’ aniden ‘kaka Zarrab’ haline nasıl gelecek?

Zarrab bahsinde, aslında herkes bir tahmin yürütüyor ve tahminler ise cevapları henüz bilinemeyen anlamlı soruları işaret ettikçe anlamlı olabiliyor.

Mesela: Zarrab olayı ‘Yeni’ Türkiye’nin ‘başındakinin başına’ geçirilen yeni bir çuval olayı mıdır? Geçmişte 1 Mart tezkeresi ardından “Sen NATO ordususun nasıl böyle yaparsın” diyen ABD ile TSK arasında çuval ‘mesajları’ olmuştu ya, şimdi de “Sen bana muhtaçsın nasıl sözümden çıkarsın” diyen ABD ile AKP arasında bir çuval mesajı mı başladı?
ABD’nin gözünde de AKP nihayet çuvalladı mı?

İçeride “milli ve yerli istiyorum” diyenler dışarıda tabii ki küresel güçlerin her dediğini yapacak.

Sorular hep diyalektik ve cevaplar da o minvalde olmalı…

Çünkü Türkiye ve Ortadoğu gibi ilişkiler ve çelişkiler yumağında ancak diyalektik düzlemde kalınca komplo tuzaklarından kurtulabiliriz.

Nedir diyalektik? Mesela iç dinamikler ile dış dinamikler arasındaki kaçınılmaz etkileşimdir ve bu bağlamda Türkiye iç dinamiği ile Ortadoğu dış dinamiği arasındaki karşılıklı etkileşimdir. Hani o da demişti ya “Suriye bizim iç meselemiz” diye, dış gibi görünen dinamik zoraki içselleşince ve bu arada Kürt iç dinamiği de Ortadoğulaşınca ortaya çıkan kaotik resimdir. Üstelik ABD’nin bu memlekette bir iç dinamik (içsel olgu!) olduğu da bilinir.

Gelinen noktada Ortadoğu’da ilişkiler ve çelişkiler yumağı öyle bir kördüğüm ki, ipin ucunu çekince çözülmesi söz konusu olamıyor. Kördüğümler üst üste bindiğinde, çözmek yerine koparmak, kopuşlar kaçınılmaz. Beklenmedik, ama kaçınılmaz kopuşlar. Çünkü ABD, Rusya, İran, Türkiye, Kürtler gibi bir konuda müttefik olanlar öteki konuda düşmanlar. Her biri öteki olmadan bir şey yapamıyor, ama ötekinin olmasını da istemiyor. Her aktör kendisi için omlet öteki için yumurtasız omlet peşinde...

Mesela ABD burada folluktaki kendi yumurtasıyla ilgileniyor. Civciv mi ötecek kuş mu ötecek umurunda değil. Çünkü zaten omlet için kıracak onu…

Peki, ötmesi beklenen Zarrab hadisesi de işte o yumurtanın kaderiyle ilgili pek çok kırıcı veya ‘ısıtıcı’ faktörden birisi haline gelebilir mi?

Diyalektik kuraldır: Dış dinamiği hesaba katmazsan, yani folluktaki yumurtayı ‘ısıtmazsan’ civciv çıkmaz; ama iç dinamiği (yumurtayı) bir kenara bırakıp taşı ısıtsan da civciv olmaz! Çünkü civciv için yumurta gerekliyse, yumurtadan civciv çıkması için de yeterli bir ısı şartsa, bugüne dek AKP yumurtasına muktedirlik canı veren ve kadiri mutlak görülen ABD bundan böyle ne yapacak? Isıtacak mı, kıracak mı? Bir ‘iç dinamik’ olarak iktidarları belirleyen, darbeler yaptıran, hükümetleri değiştiren bir ABD söz konusuyken…



Zarrab olayındaki gibi omlet için yumurta mı kıracak? Asıl yumurta kimdir? Ya da şöyle soralım: Yumurtadan kahraman olur mu?

Elbette bu memlekette malum kötü şahsı bile kahraman sayanlar hâlâ var. İslamcı ve milliyetçi faşistler (bkz. AKP). Sosyal faşistler (bkz. Perinçek ve şürekâsı.) Yeni türedi jölesizler (bkz. Ahmet Hakan köşesi). En ifritleri de kılkuyruklar (bkz. hepsi.)

Oysa o, artık anti-kahraman bile değil kötü adamdır. Hırsızların-katillerin masum, tecavüzcülerin namuslu sayıldığı bir memlekette, elbette başroldedir ama…

Sadece ABD’nin anti-kahramanıdır. Vikipedi’ye göre, anti-kahraman gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırmış; işte o da ABD adına ve sayesinde anti-kahramanlık taslamıştı, kendisine biçilen misyonları yerine getirmekteydi, ama bunları ancak kötü adamlık, faşistlik tarzıyla yapabildi. ABD onu asla kendi güvenilir kahramanı gibi görmedi elbette, ama bütünüyle de yok saymadı, ‘deliğe süpürmek yerine kullanmayı’ tercih etti.

İstediği kadar kendisini hâlâ yumurtadan nimet sansın, yumurtadan kuklasına can veren ABD sırası geldiğinde işte böyle taş edebilirmiş...

Ha unutmayalım, bir de Rusya vardı değil mi? Ki onun sembolü de ayıdır.

Yani? Taş düşebülü, ayı çıkabülüüü…