ABD Başkanı Joe Biden, ilk iktidar senesi olan 2021'de Anglo-Amerikan patentli 'değerler' ve 'kurallara dayalı düzen' söylemleriyle kalbi Batı'da atanlar nezdinde hayli 'sükse yapmıştı'. ABD iç siyasetinde 'kuşa döneceği' malum 'harcama paketiyle' dünya solunun ilgisine mazhar olurken, dış politikada Trump'ın 'tecritçi' diye anılan politikalarını tersine çevirip 'büyük güç rekabetine' soyundu. İlk işi Rusya liderliğini 'katil' ilan edip Ukrayna kundakçılığına girişmek olurken, Çin'e de diplomatik peşrev çekilmeye başladı. Bugün her şey tepetaklak.

BM onaylı Minsk anlaşmasını 'taammüden öldürüp' Rusya'nın Ukrayna'ya harekatını tetiklediler. Rusya'yı küçük parçalara böleceğiz derken Ukrayna'nın felaketi oldular. Avrupa'yı arkalarında birleştirip ekonomik savaş başlattılar. Rusya Federasyonu daha önce dağıttıkları ülkelere benzemediği için hamleleri bumerang gibi döndü ve kendileri dahil tüm dünyayı enerji, gübre ve tahıl krizi olarak vurdu.

Biden'ın 'süksesinden' eser kalmadı. ABD'de kasımdaki ara seçimler öncesinde enflasyon tavan yaptı, Amerikalılar katlanan yakıt fiyatlarıyla başbaşa. ABD savunma sanayi Ukrayna'yı silah deposuna çevirerek karlarını katlıyor ama Ukrayna, Biden'ın 'boğazındaki düğüme' dönüştü. Hayret verici fakat dönüp 'Zelenskiy bizi dinlemedi' diye bile söylenebiliyor. NATO Genel Sekreteri, nisanda Rusya'nın yenileceği 'uzun bir savaştan' bahsederken, şimdi "Barış olası. Soru Ukrayna'nın barış için toprak ve egemenliğinden ne kadar fedakarlık yapacağı" demekte.

Çin'le durum benzer. Alaska'da başlayan zirveler dizisi Pekin yönetiminin tarihte görülmemiş düzeyde ABD'ye meydan okumasına dönüştü. Çin yönetimi; Tayvan, Hong Kong, Sincan üzerinden yüklenen Biden'a 'sıkıysa...' diye yanıt veriyor. Biden, 1.5 sene sonra çıktığı ilk Asya turunu da yüzüne gözüne bulaştırdı. Güney Kore ve Japonya'da Çin'e 'Tayvan'ı savunuruz' diye şahin kesilirken, ekibi kendisini düzeltip durdu. 23 Mayıs'ta Tokyo'da lansmanını yaptığı Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi'nin (IPEF) ABD pazarını da açmadığı bir ortamda Asya ülkeleri için Çin'le ilişkilere alternatif olmadığı aşikar. Biden, Hindistan'ın da yer aldığı QUAD'ın liderler zirvesini de topladı ama Yeni Delhi'yi ne Çin ne de Rusya karşıtı bloklaşmaya ikna edemedi. Rusya'nın makul indirimli petrolünün alıcısı Hindistan 'tarafsızlık' tutumunu sürdürüyor.

ABD'nin 'arka bahçe' saydığı Latin Amerika'da durum vahimleşiyor. Biden haziran başında Los Angeles'ta Amerikan Devletleri Örgütü zirvesi topladı, tam bir fiyaskoya dönüştü. 'Diktatörlük' iddiasıyla Küba, Nikaragua ve Venezuela'yı davet etmeyen Biden, Haiti'de selefi Jovenel Moise'nin potansiyel faili olan seçilmemiş başkan vekili Ariel Henry'yi çağırabildi. Meksika lideri Obrador'un protestosu eşliğinde 34 OAS üyesinden en az 7'si başkan düzeyinde katılmadı. Giden dışişleri bakanları üç ülkeye sahip çıkıp adeta Biden'a 'kazan kaldırdı'. Başarısız darbeler eşliğinde varlıklarına el konulmuş Venezuela'nın Avrupa ile petrol alışverişine geçit verilmek zorunda kalınmıştı. Ukrayna'ya 40 milyar dolardan fazlasını saçan Biden, zirvede Latin Amerika'ya 1.9 milyar dolarcık özel şirket yatırımı sundu. ABD'nin başarısız darbe girişimlerinin kuklası Juan Guaido'nun Venezuela sokaklarında itilip kakılması, adeta Los Angeles zirvesinin sembolik görünümü.

İÇLER ACISI DEĞERLER DÜNYASININ AKTÖRÜ SUUDİLER

Ancak 'çıkarlar' ve 'değerler' dünyası makasını en zorlayan Suudi Arabistan. Biden'ın Rusya'ya açılan ekonomik savaşta petrol musluğunun başını tutan Riyad'ı 15-16 Temmuz'da ziyareti gündeme düşünce, alel acele geri alındı. Şimdi ziyaretin 13-16 Temmuz'da Ortadoğu turu kapsamında yapılacağı açıklandı. Biden önce 'petrol için gitmeyeceğini' söylemiş, Suudiler ve İsrail'in güvenliğinden bahsetmişti. Kesinleşen ziyaretin Cidde'deki Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısı çerçevesinde olacağı söyleniyor. Biden da "MbS ile görüşmeyeceğim. Uluslararası bir toplantıya gidiyorum ve o da bunun parçası olacak" dedi. Ancak Suudiler Biden'ın hem kral hem de veliaht prensle görüşeceğini söyleyip duruyorlar.

Biden için 'bunalımlık' mevzu. Zira Suudi veliahtı Muhammed bin Salman krallığın de fakto yöneticisi. Biden başkanlığına giden süreçte 2020'de ABD liberallerinin Cemal Kaşıkçı'nın 2018'de İstanbul'daki cinayetinden sorumlu tuttuğu MsB'ı alenen 'parya yapmayı' vaad etmişti. Ukrayna harekatının ardından Biden'ın telefonlarına çıkmayan veliaht prens oldu.

Gündeminde Trump damgalı İbrahim/Abraham anlaşmalarına Suudileri de katmak, petrol arzını artırmak, Riyad'ın yuan karşılığı Çin'e petrol satışını durdurmak gibi acil meseleler var. ABD medyası Biden'ın Suudi Arabistan ve BAE'ye yeni savunma paktı önereceğini yazıyor. BAE kaynakları paktın şimdiye kadarkilerin ötesinde olduğunu fısıldıyor.

MbS'ı 'parya yapmak', selefi Trump'ın çekildiği İran nükleer anlaşmasına dönmek ve Yemen savaşını bitirmekten söz eden Biden, Trump'ın çizgisine geldi. Fakat Trump'ın Suudilerle 'aşk ilişkisini' eleştiren The Atlantic, Biden'ın realizme dönmesini övüyor. Orada Biden'dan yeni bir Trump yaratan Amerikan mucizesi var.

Tarihin ironisi, Biden gitmeden MbS'ın Türkiye'de ağırlanacak olması. Amerika'nın 'gerçek ötesi' değerler dünyasını en iyi kopyalayan ve giderek 'ilham kaynağı' olan Türkiye liderliği, oysa ki Kaşıkçı cinayetiyle kendisini 'düşman ilan etmişti'. Tıpkı Biden gibi. ABD'nin Demokrat Başkan'ı ise Ortadoğu turuna çıkmışken Türkiye'ye uğramıyor bile. Halbuki, Rusya'ya açılan savaşta NATO'nun birlik görüntüsü Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın üyeliklerini veto riskiyle karşı karşıya. Doğrusu hala ihtimal vermiyorum fakat dünya kamuoyuna bir nevi 'ötelemenin' pazarlanması, bu olasılığına işaret ediyor. 2022 gerçekten Biden'ın 'kabus senesi' ve henüz bitmedi. Tabii daha beteri Biden'ın 'dünyaya değer saçma' girişiminin hedefi olan bizim gibi ülkelerin hali.