ABD’nin Köpekleri!

Başlık aslında bana değil, SABAH yazarlarından Hilal Kaplan’a ait. Hani şu Kabataş yalanından tanıdığınız Hilal Kapan’a. Geçenlerde ilginç bir vaka yeniden hatırlattı.

Hem artık günlük TV programı yapmadığım için hem de rahatsızlığım nedeniyle günümün çok önemli bölümü evde geçiyor. Haliyle zaman zaman kadın programlarına maruz kalıyorum. Onlardan birinde, Müge Anlı’nın programında, kurnazlığı akıl zanneden bir kadıncağız “kocamı kaçırdılar” diye ortaya çıkmıştı. İddiasına göre bir miras kavgası yüzünden kayınbiraderi evlerini basmış, kadını darp ve silahla tehdit ederek kocasını zorla götürmüştü. Müge Anlı ayrıntı sordu elbette. Kadın da coşa coşa anlattı. En sonunda da “boğazımı sıktı” diye noktaladı. Peki iz falan var mıydı? Hayır! Neden? Çünkü adam parmak izi kalmasın diye baskına eldiven giyerek gelmişti. Nasıl yani! Müge Anlı “eldiven mi” diye kaşlarını kaldırdı, 1 dakika kadar sonra da “itirafı” aldı. Kadın yalan söylemişti. Kocası o evde yokken gitmişti. Falan!

• • •

Yalanın çırılçıplak / apaçık yalan olduğu haller vardır. Görür, anlarsınız. Kabataş vakasında da öyle değil miydi! Saldırganlar, belden üstü çıplak, deri eldivenli diye anlatılmaya başlandığında bir sonraki cümleyi bekler misiniz!

Hilal Kaplan ve yandaş / yanaşma kalemler bekledi. Yalana inandı. Dahası yalanı çoğaltıp yaydı. Aralarında, şimdi Hürriyet’in itibarlı kalemi Abdülkadir Selvi’nin de olduğu 15 köşeci “Diliniz KABA vicdanınız TAŞ” ortak başlığıyla yazılar yazdı. Gerçek saklanamayacak hale geldiğinde ise ne özür dileyen oldu ne de “kandırıldık” diye itiraf eden.

O hanımefendiler beyefendiler hep kandırılıyorlar ne hikmetse. Uzun uzadıya saymaya gerek yok. Örnekleri çok taze.

Sonuncusu da ABD!

Özellikle -Erdoğan Hükümeti’nin bakanlarıyla ilgili rüşvet çarkını dünya kamuoyuna taşıyan- Sarraf davasından sonra bir ABD düşmanlığı. Peh!

abd-nin-kopekleri-397828-1.70 yıla yakın bir süredir ABD’nin “açtığı” yolda yürüyenler de ARTIK gerçeği görmüş olabilir. ARTIK Amerikan emperyalizmi hakkında bir fikir sahibi olmuşlardır. Değil mi yani! Dönmeleri gerekiyorsa dönerler. Ama Hilal Kaplan’a bu yetmiyor. Yetmez. Kimse “onlar”, içerde birilerini de suçlamak lazım. Tıpkı FETÖ ile yıllarca elele yürüyüp sonra CHP’yi FETÖ’cü diye suçlamaları gibi, ABD’ye kızınca da birilerini hedef göstermek lazım. Hem de kalemden kan damlaya damlaya!

“Yüzyıllardır sınır komşun olan İran’la ticaretini benim şartlarım ve bilgim dahilinde yapacaksın. Ta 11.000 kilometre öteden koyduğum yaptırımlara harfiyen uyacaksın. Yoksa işte böyle psikolojik savaş uygular, ülkendeki köpeklerimi havlatır, ekonomini yıpratırım. Köpeklerim de propaganda yapmakta çok marifetlidir zaten. “YPG’ye silah vermeyeceğiz” diyen turuncu kafalıyı da çok takma, Amerika’yı kararları seçilenlerin aldığı bir demokrasi mi sanmıştın? Fetullah’ı vermem. Aramızdaki iade anlaşmasının 8. maddesine göre en azından gözaltına almam lazım ama anlaşmalara uymak zorunda olduğumu nerden çıkardın? Sen önce olağanüstü hali kaldır, terör sevicileri serbest bırak bakalım. Ayrıca kendi vatandaşın olsa dahi, eğer bana çalışıyorsa kimseyi tutuklayamazsın. Gözaltına almayı düşündüğün an da bana haber vereceksin. ABD’nin şimdiye dek bizimle kurduğu diyalog böyle. Bu zorbalığı meşru bulan, tanıyan, ona boyun eğen ve onu yayanlar şerefsizdir, satılmıştır, soysuz köpektir. Havlayın şimdi!”

• • •

Hani “HOŞT BACIM” diyesim var da... Demeyeyim!

Yahu, senin reisin Türk askerinin kafasına çuval geçirildiğinde sustu. ABD’ye nota verilmesini isteyen CHP ile alay etti. Senin reisin ABD patentli Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı olduğunu açıkladı, itiraf etti. Senin reisin ABD ile ilişkisi “sevda” boyutundaki İlnur Çevik’i Beştepe’ye başdanışman yaptı. Senin reisin 6. Filo’yu korumak, ABD’ye yaranmak için terör estiren MTTB’nin o sıradaki başkanı İsmail Kahraman’ı hem de üst üste Meclis Başkanı seçtirdi.

abd-nin-kopekleri-397829-1.İnternete girip 1969 yılına gidersen görürsün. Solcu gençler ABD filosunu protesto etti. Seninkiler Dolmabahçe’de filoya karşı namaza durdu. 14 Şubat’ta MTTB miting düzenledi, İsmail Kahraman “kahrolsun kızıllar” temalı köpürmeleriyle fitili yaktı. 16 Şubat günü de filoseverler solcu genç avına çıktı. İki genci, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan’ı bıçaklayarak öldürdü.

Aslında daha 1940’larda başlayan... Sonrasında Menderes ve Demirel ile zirveye çıkan ABD sevdası bu memlekete çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, Sovyetler Birliği’ne karşı üs haline getirildi. Bir yanda “Komünizmle Mücadele Derneği” adı altında, günümüze Fethullah Gülen örgütü olarak yansıyan kadrolaşma... Diğer yanda Milli Görüş diye başlayıp “Ilımlı İslam” diye devam eden siyasi çizgi... Her ikisinin de projesi / patenti / yönergesi vs. ABD’ye aitti.

Ne zaman ki bölgede ve Türkiye’de işler düğüm oldu... Ne zaman ki RTE Batı için “öngörülemeyen isim” haline geldi... Ne zaman ki RTE, kendi başına “iş çevirmeye” kalkıp (!) Müslüman Kardeşler kartını oynamaya kalktı... Ne zaman ki hem onun ve ailesinin hem de yol arkadaşlarının yaldızı dökülmeye başladı.. Ve asıl: Ne zaman ki RTE ekibinin kazanması için duacı olup çaba harcadığı Trump “yakın dostunu” satışa getirdi...

ABD kötü oldu.

Arsızlık bu ya! 70 küsur yıl ABD’nin kolunun altında yeşerip büyüyenler de böyle yazılar yazmaya başladı.

Hakikaten “hoşt bacım” ya!

• • •

Sevgili Tunca… Sevgili Mahir…

Tunca Öğreten, Mahir Kanaat... Sevgili genç meslektaşlarım... Biliyorum, sizi çok ihmal ettim. Ama hep aklımdaydınız. Neredeyse bir yıl sonra nihayet tahliye oldunuz. İlk fırsatta buluşmak ve kucaklaşmak üzere…