1- ABD’nin Suriye’den çekilme kararı “Trump adlı bir meczubun, kendi başına, kimseye sormadan ve haber vermeden aldığı bir karar” değildir. Trump ABD sermaye sınıfı içerisindeki bir eğilimin temsilcisidir ve kararlarını da ona göre vermektedir.

2- ABD sanayine yönelik korumacı politikalar, serbest ticaret karşıtlığı, Çin’le girilen ticaret savaşları, ülkeye göçmen akınının önlenmesi için yapılması planlanan Meksika duvarı nasıl ki bu eğilimin birer yansıması ise Suriye’den çekilme kararı da böyledir.

3- Buna Esad’ı devirme hedefinin başarısız olması ve artık bundan vazgeçilmesi, ÖSO’nun beklenen etkiyi gösterememesi, Körfez monarşilerinden beklenen parasal desteğin elde edilememesi, İran nüfuzunun kırılamaması gibi sahaya dair faktörleri de eklemek gerekmektedir.

4- Bu kararın açıklandığı gün, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye patriot füzelerinin satışına onay vermesi bir tesadüf olmasa gerektir. ABD ile AKP arasında Rahip Brunson’un salınmasından beri devam eden bir yakınlaşma vardır, iktidar emperyalizmin çizdiği çizgilerin dışına çıkmayı denemenin bedelinin ne olduğunu dolar fiyatıyla görmüştür ve o günden beri adım adım fabrika ayarlarına dönmektedir.

5- Tam da bu nedenle ABD’nin bölgeden çekilmesiyle Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun aynı günlerde konuşulmaya başlanmasını bu yakınlaşmanın çıktılarından biri olarak görmek gerekmektedir. “Çekilme kararı Trump-Erdoğan görüşmesinden sonra alındı” yönündeki haberler de, Erdoğan’ın Trump’a “IŞİD’İ temizleme” sözü verdiğini açıklaması da bu ihtimali güçlendirmektedir.

6- Amerikan devleti içerisindeki bir kanadın Suriye’deki çıkarları açısından Türkiye’yi PYD/YPG’ye tercih etmiş olma ihtimali yüksektir. Çünkü Suriye’nin kuzeyinde etkili bir NATO gücünün bulunması hem İsrail’in güvenliği hem de İran’ın Suriye’deki nüfuzunun azaltılması açısından daha işlevsel görünmektedir.

7- ABD askerlerinin çekilmesi, ortaya çıkacak boşluğun nasıl doldurulacağı ve Fırat’ın doğusunun hangi gücün kontrolünde olacağı sorusunu da beraberinde getirecektir. Herhangi bir Batılı gücün ABD yokken bu boşluğu doldurma ihtimali sıfıra yakındır, bu nedenle boşluğu ya TSK-ÖSO ya da Suriye ordusu-YPG ikilileri dolduracaktır.

8- YPG ile Suriye ordusu arasında askeri bir işbirliğinin kurulma ihtimali çekilme kararı sonrasında artık çok daha yüksektir. Şam yönetimi İdlib, Azez-Cerablus ve Afrin’den sonra Fırat’ın doğusunu da Türkiye’ye bırakmak istemeyeceği, YPG de tek başına TSK’ya direnemeyeceği için, ittifak yapmak kaçınılmaz görünmektedir.

9- ABD’nin geri çekilmesi, Rusya’nın beklentisi olan TSK ile ABD ordusunun karşı karşıya gelme ihtimalini ortadan kaldırdığı gibi, tam tersi bir duruma, yani Türkiye’nin Rusya’nın müttefikleri olan İran ve Suriye ile karşı karşıya gelmesine yol açabilir ki bu da ABD’nin arzu ettiği bir durum olacaktır. Öte yandan Rusya’nın Türkiye ile Suriye’yi uzlaştırmaya çalışacağı tahmin edilebilir.

10- Seçime giden ve ekonomik krizin derinleştiği Türkiye’de iktidarın bir Suriye operasyonuna ihtiyaç duyduğu, bu operasyonu “rabia-bozkurt ittifakı”nı güçlendirmek ve muhalefeti “beka sorunu” söylemi etrafında hizalandırmak için kullanacağı açıktır.

11- ABD askerlerinin çekilişine üzülmek, ABD’nin Suriye’de kalışı için mazeretler üretmek solun işi değildir. Öte yandan sol, Suriye’ye yönelik her türlü operasyona karşı olmakla, din ve milliyetçilik sömürüsü üzerine kurulu politikaları teşhir etmekle ve Kürt sorununun askeri değil siyasi yöntemlerle çözülebileceğini savunmakla mükelleftir.