Britanyalı ünlü düşünür Tarık Ali, Taliban sonrası Afganistan için “ABD yenilirse, o ülkeyi cezalandırır” diyor ve ekliyor: “ABD geçmişte yaşadığı hiçbir yenilgiden ders çıkarmadı. Yaptırımın etkisi olmaz”.

ABD yenilgiden ders çıkarmaz

Uluslararası sol hareketin önde gelen isimlerinden Pakistan asıllı İngiltereli yazar Tarık Ali, Monthly Review’e verdiği röportajda, Taliban sonrası Afganistan’daki durumu değerlendirdi. Tarık Ali, “Vietnam’da da olsa Afganistan’da da olsa ABD yenilirse, o ülkeyi cezalandırır. Vietnam’da kimyasal silahlarla ekolojinin mahvedilmesini, sivillere yönelik napalm bombası kullanılmasını hatırlayın. Batı’ya söyleyebileceğimiz şey, Afganistan halkının hatrına, yaptırım uygulamayı seçmemeleri. Yaptırım ve ambargonun yönetimlere bir etkisi olmaz. Cezayı çeken halk olur” diyor.

Afganistan’da Taliban ‘iktidara geldi’. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Afganistan’da tanıklık ettiğim şey, sadece bir askeri yenilgi değil. ABD için kesinlikle bir ideolojik ve politik yenilgi söz konusu. Bu aynı zamanda ABD’nin "Avrupalılarla, NATO yoluyla paylaştığı emperyal projelerinin" de yenilgisi. Hiç kimse Taliban’ın kazanabileceğini düşünmüyordu, ancak acı gerçek şu ki, kazandılar. NATO ve ABD, hedeflere ulaşamadı. Neoliberal kapitalizmin en kötü örneklerinden bazılarıyla karakterize olan 20 yıl boyunca ülkede cirit attılar. Nihayet işgali destekleyen ve bundan para kazanan dar bir elit grubu yarattılar. Bu sır değildi.

Peki, kadınların karşı karşıya kaldığı durumlar için ne söylersiniz?
Afganistan’da sadece bugün değil, aynı zamanda Amerikan işgali sırasında da en önemli sorunlardan biri, kadınların durumu olmuştur. Batılı güçler 20 yıl orada kaldı, Afgan kadınlarının ezici çoğunluğunun koşulları için ne yaptılar? Elbette kadınların haklarını sonuna kadar savunuyorum. Şimdi Taliban’ın iktidara geri dönmesinden dem vuruyorsunuz. Peki ya siz iktidardayken kadınların koşullarını değiştirmek için bir şeyler yaptınız mı? Cevap hayır. Toplumsal cinsiyetin sadece Afganistan’ın değil aynı zamanda tüm bölgenin sorunu olduğunu göz önünde bulundurmak gerek. Batılı güçler bu sorunu bu şekilde ele almadı çünkü toplumsal cinsiyet ABD’yi yenen gruba karşı kullanılacak en önemli ideolojik silah haline geliyor.

Dünyanın en büyük askeri gücüne karşı, Taliban’ın kazanmasına katkı sağlayan şeyler neler?
Bu başarısızlık, ABD’nin alternatif bir politik, askeri veya devlet yapısı oluşturamamasından kaynaklanıyor. Ve 300 bin kişilik kukla ordu, kolayca çöktü. Herhangi bir ilerici örgüt, ülkenin herhangi bir parçasında direnseydi, durum biraz daha dengeli olurdu. Ama bu söz konusu olmadı. Sürgünde bir Afgan feminist, üç düşmanları olduğunu söylemişti: İşgal, Kuzey İttifakı ve Taliban. Ve şimdi sadece bir düşmanları olduğunu söylüyor.

Taliban yönetimi altında Afganistan’ın geleceği ne olacak?
Vietnam’da da olsa Afganistan’da da olsa ABD yenilirse, o ülkeyi cezalandırır. Vietnam’da kimyasal silahlarla ekolojinin mahvedilmesini, sivillere yönelik napalm bombası kullanılmasını hatırlayın. Batı’ya söyleyebileceğimiz şey, Afganistan halkının hatrına, yaptırım uygulamayı seçmemeleri. Ambargonun yönetimlere bir etkisi olmaz. Cezayı çeken halk olur.

abd-yenilgiden-ders-cikarmaz-966694-1.
Tarık Ali

Taliban’ın iktidara gelmesinin bölgedeki jeopolitik yansımaları ne olabilir?
İlk olarak, “dünyadaki ikinci büyük güç Avrupa veya Avrupa Birliği değil, Çin. Çin’in piyasa ekonomisi büyümüş durumda. Çin’in Hindistan, Pakistan ve Afganistan ile sınırlarının olması; bu devletin bölgedeki jeopolitik gelişmelerde önemli rolü olacağı anlamına geliyor. Taliban bunun farkında ve bu nedenle ilk yabancı heyeti Suudi Arabistan’a değil, Çin’e gönderdi.

İkinci önemli boyut Taliban’ın İran’la değişen ilişkisi. İran’la ilişkileri çok kötüydü. Ancak geçen 6-7 yıl içinde İranlı liderlerle pek çok görüşme oldu ve birtakım uzlaşma zeminleri yakalandı. İranlılar yeni rejimi istikrarsızlaştırmaya ilgi duymuyorlar. Üçüncü olarak, Taliban’ın bir ülkenin nasıl yönetileceği konusunda İranlılardan dersler alması çok da imkânsız değil. İran modelinin Afganistan için muhtemel bir anayasal model olduğu çıkarımı olduğunu sanıyorum.

Afganistan’ın ‘terör yatağı’ olacağını düşünüyor musunuz?
IŞİD, Afganistan’a zaten girdi ve üssünü orada oluşturdu. Taliban’ı desteklemiyorlar. Aslında Taliban’ın ABD’yle müzakereleri olmaması gerektiğini söyleyerek Taliban’la mücadele ediyorlar. IŞİD hiçbir zaman emperyalizmi ve müttefiklerini hedef almamıştır. Sadece Müslüman mezhepleri ve Hıristiyanlar gibi azınlıkları hedef alır.

Çoğu insan, Afganistan’ın, İngiltere dahil pek çok Batılı ülkeden önce 1919 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdiğini unutuyor. Bu konuda ne dersiniz?
Afganistan’ın yapısını anlamak için, nasıl kendiliğinden oluştuğunu görmemiz gerekiyor. Farklı kabileler, bugün Afganistan olarak bilinen ülkeyi oluşturmak için birleştiler. Ve bağımsızlıklarına gem vuran her tür müdahaleye karşı koydular. 1917 Ekim Devrimi’nin büyük etkisi oldu. Bolşevik hükümetinin ilk kararnameleri muhteşemdi, emperyalizmin boyunduruğu altındaki tüm koloni ülkelere özgürlük diyordu. Bolşevik hükümetinin ilan ettiği ilk kararnamelerden biri, Afganistan Hükümdarı Amanullah Han’a ulaştı ve Han bunun etkisi altında kaldı. Lenin ve Atatürk’ün kombinasyonunun Afgan elitler üzerinde büyük etkisi oldu. Ardından Afganistan 1919’da kadınlara eşit hakların verildiği kendi anayasasını yaptı. Bu onlar tarafından antiemperyalist bir kanun olarak görülüyordu.

Batılı güçler veya özellikle ABD tüm bunlardan bir ders çıkardı mı?
Hayır. Onlar geçmişte yaşadıkları hiçbir yenilgiden ders çıkarmadı. Bir tek, başka bir imparatorluk onlara meydan okumaya başladığında ders çıkarırlar. ABD, Çin’i içeriden istikrarsızlaştırmak için çok uğraştı. Tayvan seçeneği onlar için uygun değil. Hong Kong seçeneği ise aşağı yukarı bitti. ABD’nin elindeki tek seçenek, Sincan’daki Uygurları silahlandırarak, kışkırtmak.

ABD’nin başka bir ülkede rejim değişikliği amaçlamasına muhalefet edilse de, dünyanın pek çok yerinde otoriteryanizm olduğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor. Bu yerlerde demokratik geçiş nasıl gelebilir?
Bence, söz konusu ülkede değişimi getirecekler de yine o ülkenin halkıdır. Şayet dış güçler tarafından yapılırsa, asla işe yaramaz. Libya, Irak ve Suriye örnekleri… Halkına saygısı olmayan elitler tarafından yönetilen yolsuzluğa bulaşmış kapitalist rejimleri ortadan kaldırmanın tek gerçek yolu, aşağıdan hareketlerdir. Güney Amerika’da yaşanan budur. Sürekli ABD baskısı altındalar. Emperyalist güçlerin solcu ilerici güçleri ezme çabaları işe yaramamıştır. Peru’da bir öğretmenin kazandığı zafer bunun göstergesidir. Bolivya’da bir önceki darbede Evo Morales’i deviren Amerikan yanlısı güçlerin 2020 seçimlerinde yaşadıkları yenilgi iyi bir örnektir. Bolivyalıların söylediği şey şudur; liderimiz sürgüne gönderilse bile onsuz kazanabiliyoruz çünkü güçlü bir kurum duygusu yarattık.

Daha iyi bir gelecek için çözülmesi gereken acil sorunlar neler? Umut sizce nerede yatıyor?
Birkaç önemli sorun var. Birincisi, dünyaya ilaç devlerinin ilaçlarına dayalı bir sağlık sistemi değil, devlete ait ilaç fabrikalarının dünyanın her ülkesinde büyük ölçekte jenerik ilaç ürettiği bir sağlık sistemi sağlamak gerekiyor. DSÖ’nün üzerinde yoğunlaşması gereken sorun budur. Ama görünüşe göre onlar da Bill Gates tarafından satın alındı. İkinci sorun da elbette iklim değişikliğidir. Daha büyük bir ölçekte, karbon ayak izini azaltmak için küresel ölçekte yapılacak şeylere ihtiyacınız var. Küresel bir plana ihtiyacımız var. Ayrıca dünyanın büyük bir bölümünde cinsiyet eşitliği başta olmak üzere eşitlik eksikliğinden de bahsetmek gerekir. Ataerkil diktatörlük her anlamda ortadan kaldırılmalıdır. Bunlar bugün karşılaştığımız en önemli sorunlardan bazıları.

***

AB kesinlikle demoratik değil

Brexit ve AB’nin geleceğine dair neler düşünüyorsunuz?
AB demokratik bir kurum değil. Almanlar ve Fransızlar, AB’yi domine ediyor. Özellikle Almanya kararları veriyor. Avrupa Parlamentosu ise şaka gibi… Düşük oyla seçilmiş, iyi maaş ve güzel bir yaşam elde etmiş bir grup siyasetçi... AB, şimdiki formatıyla yapılandırıldığı şekilde demoratikleştirilemez. İngiltere AB’deyken, ABD’nin talimatlarını yerine getiriyordu. Bu nedenle varlığı pek çok ülkece hoş karşılanmıyordu. İngiltere dışarıdayken, ABD’nin AB içinde güvenebileceği tek güç Almanya. Bence kısa süre içinde Alman militarizminin yükselişine tanıklık edeceğiz.

Kaynak: Monthly Review
Çeviren: BirGün Çeviri Kolektifi