1 Şubat 1979'da uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren gazeteci Abdi İpekçi, mezarı başında anıldı.

Abdi İpekçi, mezarı başında anıldı

Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni ve başyazarıyken uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Abdi İpekçi, mezarı başında anıldı.

Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabir başında düzenlenen anma törenine, İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Saniye Yurdakul'un yanı sıra medya çalışanları katıldı.

Nükhet İpekçi İzet, duadan sonra yaptığı açıklamada, babasının 12 yaşındayken yazdığı bir romanda "Bir Türk hiçbir zaman başka birinin yamağı olamaz" ifadelerini kullandığını söyledi.

Romanda bir Türk üsteğmenin güçlü bir uçak modeli geliştirdiğini anlatan İzet, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"ABD bu modeli satın almaya talip oluyor. Türk mühendisler, Eskişehir'deki fabrikada hava filosu için gerekli işlemleri tamamlayıp yola çıkıyorlar. Çeşitli komplolarla karşılaşıyorlar. Tehdit ediliyorlar, birçok tehlikeyi aşıp sonunda ABD'ye ulaşıyorlar. 'Siz Türk'ün gücünü bütün dünyaya tanıttınız. Havacılık saflarımıza yeni bir model kazandırdınız.' Romanında böyle bir cümle kuran 12 yaşındaki Abdi İpekçi'nin bu türden hayalleri var. Görevleri can almak olan tetikçilerin kurdukları pusuda son nefesini verene kadar da hep böyle hayaller içindeydi. Türklere ABD gibi teknik üstünlüğü olan bir ülkenin gıpta edeceği bir uçağı yapmaya layık gören her konuda gelişmiş bir Türkiye hayali besleyen, o Abdi'yi yok etmek isteyenler acaba kimlerdi? Hem hemen yanı başımızda içimizdeler hem de uzaklardalar ama hep varlar."

Kin gütmediğini, kişinin farkındalığı olmadığı sürece verilecek cezanın bir yararı olmadığını belirten İzet, "Ama bütün cinayetlerde, insana, insanlığa, kurbanın yakınlarına, topluma, gelecek kuşaklara bir açıklama gerekiyor. Bunun resmi bir açıklama olması ve tarihe bütün bağlantılarıyla geçmesi gerekiyor." diye konuştu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş de "Abdi İpekçi yazılarında üzerinde durduğu en önemli şeyler; bu ülkenin bölünmez bütünlüğü, demokrasi ve barış. Gazetecilikten ödün vermemesi de en önemli özelliklerinden birisi. Abdi İpekçi gazeteciliğine hala çok ihtiyacımız var. Kendisini her zaman sevgi ve özlemle anıyoruz. Abdi İpekçi cinayetinin nasıl gerçekleştirildiği, Abdi İpekçi cinayetinin davasının hem iletişim fakültelerinde hem de hukuk fakültelerinde ders olarak okutulmasına çok ihtiyaç var. Genç meslektaşlarım özellikle bu sürecin nasıl aktığını detaylı olarak mutlaka takip etsinler. Eğer Abdi İpekçi cinayetini gerçekleştiren anlayışı biz anlatabilseydik, daha sonraki dönemde ne faili meçhul cinayetler olurdu ne gazetecilere olan fiziksel saldırılar, gazeteci cinayetleri cezasızlıkla ödüllendirilmezdi. Her 1 Şubat'ta buraya geleceğiz ve Abdi İpekçi neden öldürüldü sorusunu sormaya devam edeceğiz. Abdi İpekçi gazeteciliği bitti diyenlere de bitmediğini ve bu ülkenin ancak Abdi İpekçi gazeteciliği anlayışıyla biz mesleğimizi yapabilirsek daha aydınlık yarınlara çıkacağını söyleyeceğiz" diye konuştu.

ABDİ İPEKÇİ

İstanbul'da 9 Ağustos 1929'da doğan Abdi İpekçi, 1948 yılında Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra bir süre hukuk fakültesine devam etti.

Kısa süre Vatan gazetesinde çalışan İpekçi, 20 yaşındayken Yeni Sabah gazetesinde işe başladı. Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres'te muhabirlik, sayfa sekreterliği ve yazı işleri müdürlüğü yapan İpekçi, Kore'de yedek subay olarak yaptığı vatani görevinden döndükten hemen sonra, 1 Ekim 1954 tarihinde 25 yaşındayken Milliyet'in başına geçti.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığını da yürüten İpekçi, 1 Şubat 1979'da Maçka'daki evinin yakınlarında silahlı saldırıya uğradı ve kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesinde yaşamını yitirdi.

Suikastın ardından tetiği çeken isim olarak kimliği belirlenen Mehmet Ali Ağca, 11 Temmuz 1979'da yakalandı. Hakkında açılan davada 11 Ekim 1979'da yargılanmaya başlanan Ağca, konulduğu Maltepe Askeri Cezaevi'nden 23 Kasım 1979'da kaçırıldı.

Gıyabında devam eden yargılamada 28 Nisan 1980'de idama mahkum edilen, 13 Mayıs 1981'de Papa 2. Jean Paul'e suikast girişiminde bulunması nedeniyle İtalya'da ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Ağca, Papa tarafından affedildikten sonra 13 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi.

Başka suçlardan da hapis cezaları bulunan Ağca, Türkiye'de 10 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 18 Ocak 2010'da tahliye oldu.