Futbolun kendi kültürel kimliğini kaybedip araçsallaşması oyunu haliyle popüler kültür içinde kullanılan önemli bir enstrüman haline getirdi.

Galatasaray Kulüp Başkanı seçilen Sayın Dursun Özbek’in, Arda Turan için seçtiği yeni görevin tanımının başlığı ‘abi’ olduğu için bu konuya değinmek gerektiğini düşündüm.

Sevgili Bülent Yüksel’in bu konuyu iki gün Radyo Gol’de işlemesi zaten konunun önemini ortaya çıkarmıştı.

Bu konu belki başlık olarak basit görünebilir, ama içerik olarak çok kolay ve basit olduğunu düşünmüyorum. Çünkü temelinde ‘bilgi’ ile ilgili sıkıntılı bir durum var.

Yazarken beni zorlayan, okurken sizi zorlayan bir içerik olduğu için de önemli.

Bizim feodal tepkimelere maruz kalarak rasyonel düşünmeyi engelleyen en büyük faktör; toplumsal değişimlerin temelini oluşturan sınıfsal çelişkilerin yaşamamızdır.

Özellikle, burjuva sınıfı ve bu sınıfın kültürünün oluşmaması nedeniyle, demokrasi talepleri oluşamamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması sonucunda, devlet eliyle oluşturulan bir sermaye gurubu ve yukarıdan aşağıya uygulanan demokrasi talepleri ve bunu sağlayacak yönetim mekanizması eksikliklere rağmen belirli bir başarı sağlamıştı. Fakat, talep toplumsal tepkilerden kaynaklanmadığı için iyice sindirilememesi ve özellikle gerici/dinci tepkimelerin tacizine uğraması sürecin sekteye uğramasına neden oldu.

Haliyle, rasyonel düşüncenin yerini alan bu feodal talepler, toplumun her alanına sirayet ederek bir iletişim ve idari mekanizmanın oluşmasını da sağladı.

İşin komik tarafı; gelinen noktada, bu kadar yoğun içerikli kurguya rağmen, şimdi buna karşılık talepler o kadar basit ki herkes çok rahat uyum sağlayabileceği gibi, bu kurgu içinde bu mekanizmanın başına geçecek kişilerde herhangi bir donanımın aranmasına bile gerek görülmemektedir.

Bu yüzden bizde ‘abi’, ‘imparator’, ‘reis’ bitmez.

Bu kimliklerin hepsi liyakatte gerek duyulmadan, herkes tarafından çok rahat benimsenen ve biat edilen kimlikler olduğu için her sokakta, her kahvede, her cemiyet ve cemaatte çok rahat bir vücutta bulaşabiliyor.

***

Tabii futbolda da takımlarda ve futbolun her katmanında bu kimlikler çok rahat kullanılmakta ve birileri bu kimlikler sayesinde kendilerine konfor alanı yarattıkları gibi, bir hiyerarşik kurgu içinde çok rahat otoriter bir mekanizma kurmaktadırlar.

Temelde ‘bilgi’ eksikliğinden kaynaklanan durum karşısında, kulüp başkanları, bu kavramlar sayesinde ve bir çok yanlışa ve bilgi eksikliğine rağmen karizmanın rencide olmamasını sağlamaya çalışılıyorlar.

Her ne olursa olsun kulüp başkanlarına sorun çıkaran iki büyük eksiklik vardır.

***

Birincisi; burjuva kültürüne sahip bir sermaye gurubu içinde gelmemektedirler (Ali Koç aile içindeki kültürel yapı sayesinde farklıdır) ve esnaf kültürü içinde yetişmişlerdir.

İkincisi; futbol veya spor içinde gelmedikleri gibi bu alanın bir kültürel değerine de sahip değiller.

Futbolun sanayi devriminden sonra günümüzdeki kurallı bir oyun haline gelmesiyle birlikte ve kapitalist üretim biçimini içinde bir kültürel birikimi de ortaya çıkarmıştır. Bizim sorunumuz bu çelişkiler neticesinde oluşan hem sermaye hem de spor kültürünü benimseyememişimizdir.

“Kültür insan ve toplumların gelişim süreçlerini, olay ve olgularla karşılıklı etkileşimlerini, yaşam biçimlerini ve süreç içerisinde elde ettikleri kazanımları ifade etmek için kullanılmıştır. Bu kapsamda kültürün tarihsel, coğrafik ve sosyal niteliğinin bulunduğu söylenebilir. Yerel olan kültür, iletişim teknolojisindeki değişme ve gelişimlerle birlikte küresel hale gelmiştir (Şentürk, 2007: 25).”

***

Futbolun kendi kültürel kimliğin kaybedip araçsallaşması, onu haliyle popüler kültür içinde kullanılan önemli bir enstrüman haline getirdi. Futbol geniş kitlelerce paylaşılan oyun olduğu için, başta televizyon olmak üzere kitle iletişim araçları vasıtasıyla küresel bir alan buldu.

İşte bu yüzden futbolun popüler kültürün parçası olması, onu kapitalizmin ürettiği ticareti ve tüketimi amaçlayan bir araç haline getirmektedir.

Hem tarihsel süreç olarak hem de ortaya koyduğu kültür olarak futbolun basit bir alan olmadığı net ortaya çıkmaktadır. Cruyff’un dediği gibi: futbol basit oyundur. Ama, futbolu basit oyun haline getiren değerler bütünü ve kurgusu hiç de basit değildir. Belki anlaşılamayan nokta burası.

Bizim süreci basit kılmamızın temel dayanağı; kapitalist sistem içindeki araç haline getirilen futbolun siyasetin bir enstrümanı olarak kullanılmasına izin verilmesi neticesinde, kullanışlı alan olmasını sağlayarak ‘bilgi’ kurgusu bakımından içinin boşaltılmasıdır.

İşte bu yüzden, bu alanda söz sahibi olacak kişilerin seçimi ve bu mekanizmanın bir bölümünü yönetmeye kalkması hiçbir spor iradesinin (genel kurullar) kontrolünde olmadığı gibi müdahale şanslarına da sahip değiller.

***

Dursun Özbek bir konsorsiyum neticesinde başkan oldu. Bu konsorsiyum beklentilerine cevap vermesi kaçınılmazdır. Bu sadece kulüp içindeki birliktelik değildir. Aksine dışarıda özellikle siyasetin beklentileri cevap beklemektedir.

Futbolla hiçbir ilgisi olmayan bu kadar ‘girift’ ilişkiler içinde, ister istemez işini kolaylaştıracak isimlere de ihtiyacı oluyor. Özellikle ilişkilerdeki denge bakımından…

Arda Turan’ın ‘abi’ formülü futbol bakımından değil ama bu denge kurgusu bakımından önemli. Ama, buradaki çok önemli olan ayrıntı ise, tıpkı 19 yaşında kaptan yaptıkları gibi şimdi de böyle bir göreve getirmeleri Arda Turan’a kötülük yapmaktan başka bir işe yaramaz.

Hani kimse bunu Milan’da Maldini’nin konumuyla veya İnter’de Zanetti’nin konumuyla karıştırmasın. Ne Maldini abi ne de Zanetti abi…

***

Altyapılarda görev almak performans gurubunda çalışmaktan çok ve çok daha zordur. Buradaki donanımların temeli eğitim formatına ve pedagojik içerikli bilgiye dayalı olmasıdır. Yönetici olmak ise farklı bir iktisat bilgisine sahip olmayı zorunlu kılmaktadır.

Paolo Maldini, Javier Zanetti, Oliver Kahn gibi isimler bulundukları görevlere tesadüfen gelmemişlerdir.

Hem kulüplerinin tüm kültür kodlarına sahiptirler hem de bilgi bakımından yeterli seviyeye gelmişlerdir.

‘Abi’ formatı bize ait bir feodal kimliktir ve içerisinde bilgiye dayalı bir alan olmadığı için, hiyerarşik bir iletişim içinde bir takım normatif davranış refleksleri barındıran kullanışlı statüdür.

Yukarıda gördüğünüz organizasyon şeması Barselona’ya aittir. Sizden ricam Sayın Dursun Özbek’in Arda Turan için istediği ‘abi’ görev tanımını Arda Turan’ın da aşina olduğu yukarıdaki organizasyon şemasına yerleştirmeniz!