Ölümünden bir yıl sonra, heykeltıraş dostum Metin Yurdanur’un yaptığı ve Kadıköy’deki “Özgürlük Parkı”na dikilen Abidin Dino heykelini ilk gördüğümde önce ellerine bakmıştım; onun ellerini en büyülü haliyle sunmuş mudur diye ve ustanın hünerli, büyülü ellerini iyi yansıttığı için çok daha sevmiştim.

Abidin Dino’nun büyülü elleri

İBRAHİM KARAOĞLU

Varoluşunu elleriyle, düşünerek, çizerek, yazarak, boyayarak gerçekleştiren sıradışı bir sanatçıydı Abidin Dino. Ömrünü, kendisine verilmiş bir yaratıcılık zamanı olarak algılayıp ve yaratma cesaretini bitmek bilmez bir heyecanla, enerjiyle sanata dönüştürerek yaşadı.

Her şey elleriyle başladı. Dokunarak çeşitlendirdi duygularını, algılarını, yaşamını ve ellerinin yaratma bilinciyle, önce “eller” çizdi. Avcundaki kader çizgisi işaret parmağının ucuna doğru inerek; üç parmağıyla tuttuğu kaleminin, fırçasının ucundan el imgelerine büründü.

Gününü, ayını, yılını anımsayamadığı ilk gençlik zamanlarından bir gece; boğazda poyrazın ıslığıyla kabaran dalgaların İstanbul’u ürküttüğü korku anlarında; bu duruma aldırmadan sabaha kadar el resimleri yaptığını yazmıştı. İlk yaratma sevincini oluşturur bu resimler. Ve yıllar sonra o el resimleriyle bakışmasını “...parmaklar anatomik mantıktan kopup (resimleşmekten başka bir kaygı duymaksızın), özgür istif oluveriyorlardı kendi kendilerine. Özerklik. Parmaklar kendi başına buyruktu, artık diledikleri gibi sarmaş dolaş boş kâğıdın üstünde tuğra misali kıvrılıp duruyordu” diye anlatır.

Elleri, her zaman kendi imgelerinin peşinden gider; çizgilerinin, boyalarının, düşlerinin içinde dolanıp, sonra da yerleşir resminin odağına.

“Düşünce insana elinden gelir” diyen Urlalı bilge Anaksagoras’ın söylemini içselleştirerek, ellerin büyüsünü arar durmadan. En derin duygularını elleriyle ve ellerin diliyle sunmanın peşine düşer. Gramerini çözümler ellerin: Önce avuçların içe, dışa dönüklüğünün, birbirini ovalamasının; parmakların bükülerek, birbirinin içine geçerek, dik durarak, eğilerek, birbirine dokunarak ve en yalın duruşlarıyla bedenin ruhunu dillendirmesini... Ellerin dilsel, görsel tarihini; kadim kaya ve duvar resimlerinin, ikonların üzerinden okuyarak, en kadim kültürlerin el ritüellerinin hafızasını inceler. Görsel okumalarından imgelemler oluşturur.

Sanatı yaratan dostlarının usta ellerini de seyreder, inceler. Picasso ile seramik çalıştığı yıllarda onun küt, güçlü ellerine bakıp; sağ elinin küçük parmağındaki uzun tırnağı sorgulayıcı bir bakışla izleyip, onun elini pergel gibi kullanmasına yaradığını bilmesine karşın; bir İspanyol cilvesi, diye düşünür...

Virginia Woolf’un, “Dalgalar” romanında; “Hem de ellerime tapma duygusu ile kendimi dolu hissediyorum, gizemli mavi damarlarla örülü o kemik yelpazeye, şaşılası becerilerine , her şeyi yapabilir görünmelerine, yavaşça yumulmalarına ya da tek yumrukta bir şeyi ezmeye hazır olmalarına” diyerek sözcüklerle çizdiği el resmi çok etkiler onu.

Annesinin ölümünü bile ellerinin güzelliğiyle anlatır. Aile şeceresindeki ellerin güzelliğine hayrandır. “Yüzler güzel, orta, hatta çirkin olabilirdi, elleri ise tartışmasız güzel, kattan kata, odadan odaya hep eller, çeşitli eller, güzelim eller. Sanki bana düşüyordu onları çizme görevi, neredeyse meslek!” diye anlatır. Kendi elleri de şeceresindekilere benzer. Ve resimlerindeki büyülü ellerin çoğu “özportre”dir. Şeceresinin dışavurumudur. O “özportre” ellerin çoğunu Galeri Nev 1984’te Abidin Dino’nun “El” desenleriyle ilk açıldığında, ilk kez izlediğimde desenlere bakıp Edip Cansever’in “Kaybola” şiirini anımsamıştım; “Bakan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan/ Bir uzantıdır işte umutla insan arası” Sonraları, pek çok el resimlerini gördüm ustanın. Her birini çok sevdim. Elleri yüceltti hep yapıtlarında. Yaşama değer katan ellerini yansıttı “büyük insanlığın.”

1993 yılında, yaşama veda etmeden önce, ömrünü adadığı çizimlerin en sonuncusu yine eller üzerineydi. Bir el deseni, sanatçı Metin Deniz’in tasarımı ve heykeltıraş Yunus Tonkuş’un bronza dökümüyle üç boyutlu bir anıta dönüştü. Adı, “Dayanışma Anıtı.” 2,90 metre boyunda. İlkgençliğini yaşadığı Maçka’ya dikildi. Yolunuz Maçka’dan geçsin, “Dayanışma Anıtı”nın önünden. Ve Abidin Dino’nun sevgi dolu, büyülü ellerinin halesi bakışlarınıza dokunsun. Ellerinizin dayanışma gereksinimini duyumsayın, anımsayın.

Ölümünden bir yıl sonra, heykeltıraş dostum Metin Yurdanur’un yaptığı ve Kadıköy’deki “Özgürlük Parkı”na dikilen Abidin Dino heykelini ilk gördüğümde önce ellerine bakmıştım; onun ellerini en büyülü haliyle sunmuş mudur, diye ve ustanın hünerli, büyülü ellerini iyi yansıttığı için çok daha sevmiştim.

108’inci doğum gününde sevgiyle, şükranla anıyorum. O, Virginia Woolf’u anarken “Ölüm gelip geçtikten sonra salt eller kalır aslına uygun” diye yazmıştı. Onun tüm yaratılarından ve “Dayanışma Anıtı”ndaki büyülü ellerinden de dayanışma ruhu kaldı bize. Büyülü ellerine sonsuz saygılarımla...