Yazarlığa ilk başladığım yılların internetiyle bugünün interneti arasında ne fark var diye sorulsa, elbette önce sosyal medyanın gelişiminden söz ederim ama ikinci kuracağım cümle de “Önceden internette kaliteli içeriğe ulaşıp beslenmek için böyle paralar ödemiyordum” olur. İngilizce yayınları takip edenler bana hak verecektir. Türkiye’de henüz bu aşamanın başında bile değiliz ama yabancı yayınlar düşünülünce bir yerlere abone olmadan iyi bir makale okumak neredeyse hayal oldu. Çeşitli gazete ve dergilere dijital abone olmayı çok doğal karşılıyorum ama onların bünyesindeki yazarlar da kopup Substack, Patreon gibi platformlarda bireysel abonelik talep etmeye başladı. Bir yazar olarak, elbette yazan çizen insanların telif geliri talep etmesinden doğal bir şey görmüyorum ama tek tek bireylere abone olma meselesi iyice kafamı karıştırmaya başladı. Zira doların da rekorlar kırdığı geçen aylarda, bu abonelik işlerinin ucunu kaçırdım. 2 dolar, 5 dolar, 10 dolar derken yalnız başına makul görünen rakamlar el ele tutuşup halay çekmeye başladı ve diğer büyük faturalarla güreş tutar hale geldi. Okuyamadığım yazarın “subscribe” (abone ol) butonuna bakıp “Kaç para ulan bu flüt!” diye isyan etme noktasına ulaşmadım ama yaklaştığımı hissediyorum.

İşte ben tüm bunları düşünürken Twitter da Super Follows (Süper Takip) projesini açıkladı. Bu vesileyle, bu haftaki Köşe Vuruşu’nda ‘Süper Takip’ten girip bunun sonunun nereye varacağından çıkmak istiyorum.

SÜPER TAKİP DE NEYMİŞ?

Geçen ay bireysel haber bülteni hazırlama platformu Revue’yi satın alan Twitter, bu satın almanın arkasındaki dinamiği de iki gün önce açık etti. Zira Twitter’ın önümüzdeki aylarda devreye gireceğini açıkladığı yeniliklerden biri de Süper Takip özelliğiydi. Bu özellikle, dileyen kullanıcılar ücretli haber bültenleri hazırlayabilecek, kapalı gruplar oluşturup takipçilerine abonelikle yayın yapabilecek, rozet dağıtabilecekti. Türkiye’de yıllar önce bir köşe yazarının böyle bir şeyi şahsi olarak başlatıp (hesabı kilitleyip içeride kalacaklardan aylık para istemişti) büyük dalga konusu olduğu durum gerçek olmuştu.

YAPTIĞIM ANKETE GÖRE...

Cuma gecesi konu tazeyken Twitter üzerinde bir anket yaptım ve insanların severek takip ettikleri kullanıcılara abonelik bedeli ödeyip ödememe konusundaki eğilimini sorguladım. Ankete bin 9 kişi katıldı. Yüzde 4,6’lık bir kesim “Öderim” dedi. Yüzde 17,6 ise “sunulacak içeriğe bağlı” olarak ödeme yapmaya yakın durdu. Yüzde 54,8 düz bir şekilde “Ödemem” derken, “Para isteyenden soğurum” diyen bir yüzde 23 de vardı. Yani toplam hesaplayacak olursak yüzde 22,2 ödemeye yakınken, yüzde 77,8 kesin ödemem noktasındaydı. Bence ödemeye yakın olan yüzde 22,2 bile çok çok iyi bir oran. Bu da en azından beni Twitter’da takip edenler örnekleminde iyi içeriğe bedel ödeme farkındalığının yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak bu durum, ilk paragrafta bahsettiğim çelişik durumu da pekiştiriyor. İnsanlar yayın organlarına ücretli abone olma fikrine yeni yeni alışırken, (Türkiye’de o da çok az) bir de bireylere mi abone olacaklar, kaç kişiye yetişebilecekler?

Bireysel abonelik gerçeğinin altında yatan en büyük neden, bedava ekonomisi üzerinde yükselen platformların reklam pastasının en büyük dilimini alarak gazeteleri yazarlarına iyi telif ödeyemez hale getirmesi. Böylece birçok yazarı bir arada makul fiyatlara okuduğumuz yayınlar yerine her yazara ayrı ayrı abone olmayı gerektiren yeni bir sistemle karşı karşıyayız. Platformlar kendi yarattıkları sorunu yine kendi yöntemleriyle çözüyorlar ve biz bedava kullandığımızı sandığımız platformlar yüzünden nitelikli yayına daha çok bedel öder hale geliyoruz. Yayıncı veya yazarsak kendimiz kazanırken platforma da kazandırıyoruz.

Zaten basın kuruluşları bile yaşamak için platformlara bağımlı halde. Facebook’un Avustralya’da yeni hazırlanan yasa tasarısına tepki olarak haber içeriğini kaldırmasından sonra haber kuruluşlarının zora girmesi ve fazla direnememesi bunun göstergesi. Sonuçta, Facebook ve Google, Avustralya’daki haber kuruluşlarına telif ödeme sorununu ağızlara bir parmak bal çalarak çözdü. Fox News Corp., gibi pazarlık gücü yüksek büyüklerle anlaşıp yollarına devam ediyorlar. Alternatif yayınlar yine kenarda kalacak.

Yanlış anlaşılmasın, bireylere iyi içerik hazırladıkları için abone olunmasına karşı değilim, kurumlarda yeterince özgür olamayacak yazarlar için bunun çok da iyi olacağını düşünüyorum ama bu modelin sürdürülebilir olduğuna inanmıyorum. Twitch gibi güçlü komünite bağı olan ve eğlenceye dayalı yerlerde elbette sürer ama yazarlık ve gazetecilik için zor. Çünkü özellikle gazetecilik bir arada yapıldığında, her emekçi hakkını alabildiğinde ve gazeteleri yaşattığımızda güzel. Bu vesileyle gazetemiz BirGün’ün yeni abonelik kampanyasını da hatırlatmış olayım.