Vesayet rejiminden kurtulmaya çalışan bir ülkede, kapitalist çarkların döngüsünde

Vesayet rejiminden kurtulmaya çalışan bir ülkede, kapitalist çarkların döngüsünde, korku ve denetim toplumunun aleni inşası sürerken; Günler, absürd bir oyun metni.

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde, iki dünya savaşı arasında barbarlığın, faşizmin yükseldiği zamanlarda, özgürlük arayışında temellenmişti Absürd Tiyatro/ Théâtre de l'absurde.

Absürd, akli olmayan ama olan olaylardır. Saçma, trajikomik ve ironi kavramlarıyla belirlenir. Absürd dilin en önemli yazarı Samuel Beckett’in oyunları, insanlık durumunun tezahürüdür.

Coğrafyamızda, giderek netleşen absürd gelişmeler, zamanın yıpratamadığı, unutturamadığı hakikati yüzümüze çarpar. Zaman, içe bakış ve kendi üzerine düşünme zamanıdır. Dosyalar, davalar bir bir açılıyor. Mesela 1980 darbesinden sonra Diyarbakır Askeri Cezaevinde başlayan işkence uygulamasının sonuçları artık hakikatin bir parçası. Yüzleşemediğimiz, utanç dolu geçmiş artık hayalet olmaktan çıkmış; işkenceci listeleri gazetelerde. O günlerde salyalarını akıtan ve hala devam eden otokratik dilin hayatımızda nelere mal olduğunu anlatmaya, sanırım sözcüklerim yetmez…

Biz, absürdün kavramlarına dönelim. Mesela ironiye… İnsan sadece ekonomiden ötürü değil, diplomasiden ötürü de ironici olur. Başka bir deyişle: Bilinç zamanda yoklukları da kurgulayarak içinde bulunduğu zamandan kurtulur. Öne arkaya baktığı gibi sağa sola da bakabilir; bunlarla denebilirse, art arda geliş adaletini ve birlikte varolma adaletini oluşturur.

Adil olmak, her şeye hakkını vermek, bakış açısı taşımamak demektir; daha doğrusu, karşılıklı olarak birbirlerini düzeltmeleri amacıyla, sırasıyla sayısız bakış açısını benimsemek demektir. Bu şekilde, her türlü tek yanlı “merkezcilik”ten kurtuluruz.   

Bu kavramın, psikanalizde ret ve inkâr olgularıyla ilgisi vardır.

Absürd yazarlar insanın ortak doğasının boş bir izlek olduğunu düşünürler, özgürlüğe gelince o kendini geliştirme olasılığında yatar; bunun için de barış, medeni özgürlükler aynı zamanda da ötekileri dinleyebilmek ve insanın duydukları üstüne düşünebilmesi için serbest zamanlar gerekmektedir. 

Eleştirinin entelektüel dünyanın ilk sıralarına yükselişi, yüksek düzeyde demokratik kültürlerin ortak özelliğidir. Meşakkatli demokratikleşme yolunda, bata çıka yürürken, hatırlatalım,  21 Mayıs'ta Diyarbakır Cezaevi'nde kalmış politik mahkûmlar Diyarbakır'da buluşacak ve şikâyet dilekçelerini adliyeye verecekler.