Kanımca toplumun yüzeydeki uyumu düzmece bir uyumdur; ikiyüzlülüğü maskelemektedir.

Kanımca toplumun yüzeydeki uyumu düzmece bir uyumdur; ikiyüzlülüğü maskelemektedir.

İktidar, savaş bir saçmalıktır, yokluktur; gene de insan iktidara, savaşa susamıştır. Çıkış, insanın kendisini alışılmış bağlardan kurtarmasıyla gerçekleşebilir. Yaşama başka açıdan bakmalı, düşünceyi canlandırmalıdır. İnsanın mutlak özünü bulabilmek için dış gerçeklerden kurtulmalıdır. İnsanlık bunu başarabilir mi? Evet. Giderek güçlenen umut ikliminde, her şey mümkündür.

Düşünür Ernst Bloch, ‘İzler’ adlı eserine; ‘Öncesi- öyleyse nasıl? Varım. Ama kendime sahip değilim. Bu yüzden henüz olmaktayız.’cümleleriyle başlar. İnsanlık belleğinden derlediği fragmanlarında bir nevi yolunda yürümeyi öğrenir, insan.

Eşitlik, Özgürlük ve Dayanışma Bloğunun, sabırla inşa ettiği başkaldırı, direniş ve kararlılık; umut ikliminde nefes almanın kıymetini, vazgeçilmezliğini kanıtlıyor. Ernst Bloch’un üç ciltlik başyapıtı Umut İlkesi’nde aktardıkları sarhoş edici bir hızla, Doğu’dan yükselmekte.

Sistemler, kurumlar, rejimler birer birer sarsılıyor. Heybetli kapitalizm inceden çöküyor.  Çatlaklardan sızan irin, vahşet.

 Ve işte ‘bilinmeyen bir dil’ özgürlük talebini gerçek kılıyor. Zamanın kuytularında ötekiler söze karışıyor: İnsanız diyor! Absürd Tiyatro (Théâtre de l'absurde) ya da absürd dil yeni kavramlar yaratarak, kavramları dönüştürerek işe başlamıştı.

Kurumlar kurarak, sınıflar yaratarak, sınırlar çizerek hayat kuşatılmışken, Doğu’dan yükselen bilinmeyen dilin uğultusu, asırlar öncesine ait bir müzik gibi kentleri sarmakta. Başlangıçlar, sonlar ve kaos!

İnsan karmaşık bir bütündür. Bilinç dışının parçalı, kopuklu, tutarsız imgelerinin ardına düşerek çelişik ve tutarsız gibi görünenin ardındaki bütünlüğe ulaşmaya çalışır.

İnsan kendi korkunç iç gerçeği ile yüz yüze gelmeli, bastırılmış istekleri bilinçlendirerek kişiliğini genişletmeli. Bilincin ussal yapısı ile bilinçdışının düşsel ve karmaşık yapısını birbirine bağlayıp bütünlüğe kavuşturmalıdır.

Düşüncenin özgürleşmesi ve ruhsal gücün yeniden elde edilmesi için bu zor görevi üstlenmek gerekir. Ancak bu süreçten sonra düşünce gerçeğe sıçratılabilecek, gerçek ve düş evrenlerini kapsayan yepyeni bir felsefi tavra ulaşacaktır.

Günlerimiz, değişimin bir parçası olarak umut ikliminin keskin havasında…