Doktorlar geçtiğimiz Pazar gene Tünel’den Taksim’e yürüyüş yaptılar...

Doktorlar geçtiğimiz Pazar gene Tünel’den Taksim’e yürüyüş yaptılar.

Bu sefer yürüyenler muayenehane hekimleriydi.

Yani…

Herhangi bir kamu kurumunda değil sadece muayenehanelerinde çalışanlar.

Protesto ettikleri…

Sağlık Bakanlığı’nın 3 Ağustos 2010’da yayınladığı “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik”ti.

(Hem de ne Yönetmelik.)

***
Muayenehanelerin bulunduğu binanın asansör genişliği seksen… Muayene odasının kapı genişliği yüz on santim...

Muayene odası en az on altı metrekare… Hasta bekleme odası en az on iki metrekare…

Hepsinden önemlisi…

Bina depreme dayanıklı olacak…

Kadın doğumcuların muayene odasının içinde tuvalet de unutulmayacak…

Eskiden olduğu gibi iki doktor bir muayenehaneyi paylaşamayacak.

Bu koşullara uymayan binalara muayenehane ruhsatı verilmeyecek…

Mevcutlar da önümüzdeki Ağustos’tan itibaren kapatılacak.

***

Muayenehane açmak isteyen doktorlar böyle binayı nereden bulacak derseniz cevabı yok.

Peki bu Yönetmeliği çıkaran Sağlık Bakanlığı’nın binaları bu koşullara uyuyor mu derseniz hayır.

Bakanlığın seçim öncesinde propaganda malzemesi olarak kullandığı aile hekimliğinde böyle koşullar var mı derseniz o da yok. (Bu arada farkında mısınız bilmem; televizyonlardaki aile hekimliği ve evde bakım hizmetleriyle ilgili “tanıtım filmleri” seçimlerden sonra bıçak gibi birden bire kesiliverdi.)

Seksen santimlik asansöre sığıp üçüncü kata kadar çıkabilen tekerlekli sandalye nasıl olacak da yüz dokuz santim muayene kapısından geçemeyecek diye sorarsanız onun hiç mantığı yok.

Ama olsun.

***

Aslında Yönetmeliğe karşı açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararları çıktı ama…

Bakanlık aynı düzenlemeleri içeren bir yenisini hemen yayınlayıverdi.

Zaten bütün muayenehaneler eskileri söktürüp yerine “Bâb-ı Âli Kapısı” gibi devasa kapılar taktırsa da nafile.

Ertesi gün yeni bir “Şimdi de Çatıya Helikopter Pisti İsterim Yönetmeliği”...

İşlem tamam.

Çünkü bu tam bir kurtla kuzu hikayesi.

Bir yanda özel hastanelere aktarılan katrilyonlarca liralık kamu kaynağı…

Katı bir sendikalaşma yasağıyla çalışanlarını vahşice sömüren… Sınırsızca aldıkları “ilave ücret”lerle semiren… Semirdikçe kendinden küçükleri yutarak tekelleşen hastane zincirleri.

Diğer yanda muayenehanelere vurulmaya çalışılan Bakanlık zincirleri.

Tam bir…

“Bu düzen böyle mi gidecek/Hastane zincirleri muayenehaneleri yutacak” durumu.

***

Maksat?...

Bu sefer…

Tam Gün tartışmasında iddia edildiği gibi hekimleri kamu ya da muayenehane arasında seçim yapmaya zorlamak da değil…

Devletle, SGK’yla hiçbir ilgisi olmayan, sadece muayenehanesinde çalışanlar hekimlerin de çanına ot tıkamak.

Üstelik yalnız muayenehaneleri değil, hekim emeğine dayalı küçük laboratuarları da tasfiye etmek.

Amaç?..

Doktorların ellerindeki bütün pazarlık güçlerini alarak hastane tekellerine ucuz işgücü sağlamak.

Yani?..

Kapıyı bahane edip hekimleri kapı-kulu yapmak.

Çünkü…

Muayenehanelerin kapıları kapanınca kendi önlerinde yeni kapılar açılacağını bilen bütün bezirgânlar (bezirgân burada tüccar demek oluyor)…

Kapıda toplaşmış bağırışıyorlar…

 “Aç kapıyı bezirgânbaşı... Aç kapıyı bezirgânbaşı” diyerek.