Sayın Ahmet Kürşat Dosdoğru

TÜİK Başkanı

Yeni görevini kutlar, üstün başarılar dilerim.

Bu mektubu yazma gücünü, bildiğin gibi, uzun yıllar emek verdiğim ODTÜ İktisat Bölümü mezunu olmandan alıyorum.

Ülke ekonomisinin en önemli kurumlarından birinin başkanısın.

Neredeyse Cumhuriyetle birlikte, 1926’da Devlet İstatistik Enstitüsü adıyla kurulmuş olan TÜİK, bildiğin gibi, özellikle son yıllarda ve giderek artan oranda ilgili tüm çevrelerde “çok tartışmalı” bir duruma geldi. Bu nedenle yükün ağır; üstelik “vekaleten” atandın.

Yine de bu mektubu yazmam gerekiyor.

GÜVENSİZLİĞİN GÖTÜRDÜKLERİ

Sayın Dosdoğru,

Şurası çok acı bir gerçektir ki bugün TÜİK verilerine duyulan güven, kurumun yayınladığı “ekonomik güven endeksi” ne kadar yüksek tutulursa tutulsun, sıfırın çok altındadır.

TÜİK “hiç zaman yitirmeden”, iki çok can yakıcı konuda, işsizlik ve enflasyon konularındaki istatistiklerini güvenilir kılmalıdır. İşsizlik toplumsal yapının üyelerine ya da ülke yönetiminin yurttaşlarına “yaşama hakkı” tanıyıp tanımadığının gerçek göstergesidir. Öteki dünya ile ilgili güzellemeler ne olursa olsun, bu dünyada yaşanan işsizlik kaynaklı umutsuzluk her bakımdan çok yıkıcıdır. Bugün gelen TÜİK’in işgücü verilerini “güncelleştireceği ve 2014’e kadar geriye dönük “aylık” verileri yayımlayacağı haberi çok olumlu bir ilk adımdır.

İkincisi enflasyon; TÜİK, fiyat göstergeleriyle, “tüketici, yatırımcı ve üretici” olan herkesin ya da tüm kişilerin günlük yaşamını doğrudan etkiliyor. Fiyat istatistikleri, bilirsin, deniz feneri gibidir; onlar gerçeği yansıtmazsa, ekonomiyle ilgili “hesaplar karışır”. Pazara giden teyze şaşkına döner. Yatırım yapmak isteyen önünü göremez; körleşir. Dahası, eğer enflasyon “olduğundan daha az” gösterilirse, emeğinin karşılığı fiyatlara göre hesaplanan ücretli ve maaşlı çalışanların “hakkı” özel ve kamu işverenleri tarafından “yenmiş olur”.

TÜİK, bir hak yeme aracı olmaktan mutlaka kurtulmalıdır.

BİLİMSEL ÇALIŞMA YAPILAMIYOR!

Sayın Dosdoğru

TÜİK istatistikleri güvenilir olmadığından Türkiye ekonomisi ve ilgili konularda istatistiklere dayalı çözümlemeler yapılamıyor. Araştırmaya dayalı bilgi üretimi; buna dayalı eğitim- öğretim ve bilginin toplumsallaşması süreçleri ya hiç gerçekleşmiyor; ya da yanlışlarla dolu oluyor. Bu konuda çalışanlardan biri olarak belirtmeliyim ki yaşanan “doğru veri” sıkıntısı gerçekten çok büyüktür.

Daha önce yazılanlara ek olarak birkaç noktanın altı çizilmelidir.

Öncelikle, “makroekonomik değişkenler” çok sorunludur. Ekonomik büyüme ve onun alt ögeleri, bir taraftan mal ve hizmet üretimi toplamları, diğer taraftan da özel ve kamu ayırımıyla toplam tüketim ve sabit sermaye yatırımı istatistikleri, hesaplanmalarında kullanılan yöntemlerin bilimselliği bir yana sıkça değiştirildikleri için yıllara göre “karşılaştırmalı araştırma” yapılmasına olanak vermemektedir. Benzer bir “büyük tutarsızlık” gelir dağılımı istatistikleri için de geçerlidir.

Sonra, mikro ya da tekil istatistikler de tek sözcükle “tutarsızdır”. “Mutluluk” gibi ölçülmesi tümüyle öznel konular bir yana, tarım ve imalat sanayisi gibi ana üretim sektörleri ve bunların alt sektörlerinin “elle tutulur, gözle görülür” verileri de biri birinden kopuktur. Diğer sektörler, özellikle de hizmet alt kesimleri ve “çevre”, “sosyal koruma” istatistikleri de dönemler arası çözümlemeler yapılmasına da olanak vermemektedir.

“Kesiklik” yayınlara da yansıyor. Örneğin uzun yıllar boyu düzenli yayımlanan “Türkiye İstatistik Yıllığı”, 2012’den buyana, nedense, yayımlanmıyor.

Sonuç olarak, kurumsal yapılar, bir taraftan geçmiş deneyim ve birikimleri sonucu oluşan akılları, diğer taraftan da yeniliklere olan açık tutumlarıyla varlıklarını sağlıklı sürdürebilir. İşinin hiç de kolay olmadığını biliyorum. Ancak, aldığın eğitimin verdiği “bilimsel gerçeğin gücü” zoru başarmanı sağlayabilmeli; “Türkiye’nin Bilgi Kaynağı” alt başlığını kullanan TÜİK bir an önce, güvenilir ve güçlü bir kurum özelliği kazanmalıdır.