Açlık grevi, vicdanı olana karşı direnmedir

Binali Yıldırım, yani bu ülkenin resmi başbakanı, iki yurttaşının 185 gün önce başladığı oturma eyleminden 184 gün sonra haberdar oldu. Nuriye Gülmen’le Semih Özakça, oturma eylemlerinin 120. gününde açlık grevine başladılar. Fırat’ın kıyısında kaybolan koyundan sorumlu makam, yurttaşlarının açlık grevinde olduğunu 64 gün sonra muhalefet partisi başkanından öğrendi. Eylem alanı ile başbakanın ofisi arasındaki mesafe 365 metre!

Nuriye Gülmen’le Semih Özakça’nın kamudaki görevlerine, Binali Yıldırım’ın imzasını taşıyan Kanun Hükmünde Kararname’yle son verildi. Görevine son verilen diğer binlerce kamu görevlisi gibi onlar da niçin işten atıldıklarını bilmiyor. Bu iki kişi, nedensiz bir şekilde kapı dışarı edilmelerinin haksızlık olduğunu dünya âleme duyurabilmek için açlık grevine başladı. Seslerini duyurmaya çalıştıkları kişilerden biri de hukuksuzluğu giderecek olan Binali Yıldırım’ın işgal ettiği makam. Ben bu yaşıma dek bu makamın, hukuku vatandaş lehine işlettiğine tanık olmadım.

Nuriye Gülmen’le Semih Özakça, eyleme son vermeleri yönündeki “dost” çağırıları reddediyorlar. Bu, sağlanan kamuoyu desteği ile devamında ısrar ettikleri eylemlerinin hükümette karşılık bulmasını bekleyecekleri anlamına geliyor. Deneyimler, bu yaklaşımın, açlık grevlerinde geri dönülemez eşikten uzaklaşılan nokta olunduğunu gösteriyor. Cesaret bulsam ben de açlık grevini sonlandırmalarını isterdim. Dün yüzlerine söyleyemediğimi buradan ileteyim; amaç kamuoyunda farkındalık yaratmaksa bu gerçekleşti. Kendi güvenlik sınırında olan bitenden haberi olmayan başbakanı uyarmak için kendinize kıymayın! Sesinizin, etten duvar içinde kendi sesinden başkasını duymayan cumhurbaşkanına ulaşması hepten imkânsız. Açlık grevi, hukukun işlemediği noktada, vicdanı devreye sokmak için yapılan bireysel bir eylemdir. Olmayan vicdana seslenemezsiniz... Unutmayın; şair Ecevit’i duygulandırmayan açlık grevi, şairi Necip Fazıl olanları hiç duygulandırmaz…

Açlık grevi, insanın ilk ve en etkili eylemi. Talebi karşılanmayan çocukların ailelerine karşı geliştirdiği yememe eylemi, genellikle annenin isteğe olumlu yanıt vermesiyle (bazen de anne-baba tarafından zorla yedirilip içirilerek) son bulur. Çocuk bu eylemi bir yerden esinlenerek geliştirmiş değildir. Kendisini aç bırakmanın, yakınlık bağı olan birinin vicdanını harekete geçireceğini bilen çocuk tarafından geliştirilmiş özgün bir direnme yöntemdir.

Nuriye Gülmen’le Semih Özakça’nın açlık grevini çocukça bir direniş olarak görmüyorum. Fakat açlık grevinin amacına erişmesi için eylemin muhatabında, onu harekete geçirecek birazcık da olsa vicdan olması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Gülmen’le Özakça’nın direnişi, az çok vicdanı olanlarda etkisini gösterdi. Geriye, vicdanını cüzdanına bağlamış devletle muktedirleri kalıyor ki oraya ulaşmak mümkün gözükmüyor. Bedenine zarar vermek, anneyi, babayı, eşi, dostu üzmek vicdanı olmayanlar için değmez!