Ad ve soyadı önemlidir. Gülünçse de bizim bir parçamızdır. Nasıl anılmak istediğimize biz karar vermeliyiz. Dünyanın öbür ucundaki Nijeryalı kadın için de Afganistan’daki kadın için de Türkiye’deki kadın için de durum böyledir.

Ad, soyadı

ŞAFAK BABA PALA

Chimamanda Ngozi Adichie. Ben insanların anadilinde adlarının söylenişini çok severim. Birden çıkan bir meltem gibi gelir bana. Ve içime dokunur, kalbimi yalayıp geçer sanki bu esinti. O yüzden Chimamanda Ngozi Adichie adını görünce yazarın ismi acaba kendi dilinde nasıl okunuyor ve adının anlamı nedir, soruları dolaştı beynimde. Tam da bu yüzden, bu upuzun ismi Nijeryalı yaşlı bir kadının ağzından duymak ve aynı kadının, adın anlamını bana anlatmasını istedim.

İsimler önemlidir. Adınla yaşa, diye bir söz de vardır Türkçede. Ve sanırım hepimiz adımızın bir hikâyesi olsun isteriz. Biz kadınlar için adımız ve buna ekli soyadımız başlı başına bir öyküdür. Her evlenmiş kadının soyadlarının değişmesi ile ilgili bir kimlik hikâyesi vardır muhakkak. Benim de bir soyadı maceram var elbette.

Uzun yıllar boyunca Türkiye’de kadınlar, Türk Medeni Kanunu’na göre zorunlu olarak eşinin soyadını aldı. Ben evlendiğim ilk zamanlarda kendimce bir cinlik yapmış, soyadım değişmesin diye uzun süre nüfus kâğıdımı değiştirmemiştim. Ancak bir zaman gelmişti ki devlet erkiyle ilişkimin artması gerekmiş ve gidip kuzu kuzu soyadımı değiştirmiştim. Sonrasında uzun yıllar kendi soyadımı kullanmadım çünkü bu gerçekçi değildi. Resmi nüfus kâğıdında soyadım değişmişti bir kere. Kendimce bir yenilgi yaşamıştım. O yüzden sahte gelmişti kendi soyadımı kullanmayı diretmek. Kadınlar uzun yıllar süren hak mücadelelerinde bu konuda önemli bir kazanım elde ettiler. Ancak kazanımın elde edildiği dönemde benim alışılmış bir soyadım vardı ve açıkçası o da bendim artık. Ne yapmalıyım, diye çok düşündüm ve sonunda bir karar verdim. Yine devletin nüfus müdürlüğüne gittim ve iki soyadımı birlikte kullanmak için dilekçemi verdim. İşte bu yüzden böyle kocaman bir adım oldu benim. Şafak Baba Pala. Soyadlarımla ilgili daha söylenecek çok söz var biliyorum. Her ikisinin de eril söylemler olduğunun farkındayım ama onlar ben olarak yol aldığım bu dünyada, benim bir parçam artık.

Kadınların adları ve soyadlarıyla ilgili dünyanın farklı bölgelerinde birçok mücadele yürüttüğünü çoğumuz biliriz. Birkaç yıl önce Afganistan’daki kadınların, sosyal medyada #BenimAdımNerde (#WhereIsMyName) etiketiyle yürüttükleri ve dünyada birçok insanın ama özellikle kadınların desteklediği kampanya da bu mücadelelerden biri. Afgan göreneklerinde kadınların adının söylenmesinin tabu haline getirilmiş olması ve özellikle kamusal alanda kadınların adlarının yok sayılması, çocuklarının nüfus kâğıtlarında bile adlarının yazılmaması nedeniyle Afganistan’da kadınlar bu mücadeleyi başlatmışlardı. “Ben birinin annesi, kız kardeşi, ablası, kızı ya da eşi olmaktan öte, öncelikle bir kadınım ve bir insanım. İsmimle çağrılmak istiyorum. Okulda, evde, markette, başka birinin ismiyle çağrılmaktan yoruldum. Bu bana gerçekten acı veriyor. Bir kadının cenazesinde bile adı geçmiyor, mezar taşlarına isimleri yazılmıyor, ölümlerinden sonra bile bir kimlikleri olmuyor”1 diyerek tepkilerini dile getirmişlerdi kadınlar. Yürüttükleri mücadelenin sonucunda Afganistanlı kadınlar ne mutlu ki galip gelmişlerdi. Bugün de Afganistan’da kadınlar Taliban’a karşı cesurca yürüttükleri hak mücadelesiyle tarih yazmaktalar.

Nijeryalı yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin adından buralara geldik. Bu yazıya yazarın Boynunun Etrafındaki Şey2 adındaki on iki öyküden oluşan kitabıyla ilgili yazmak için başladım aslında. Ad deyip geçmemek gerekli sanırım. Her şeyin bir adı her adın da bir hikâyesi var, dediğim gibi. Kitaba adını veren Boynunun Etrafındaki Şey öyküsü de sonuçta bir ad taşıyor içinde. Bir kitabın yolculuğunda, adının konması önemli bir duraktır. Düşünsenize, isimsiz bir kitap, içinde on binlerce sözcük barındırsa bile eksik kalmaz mı? Ad önemli, neyin adı olursa olsun var olmanın karşılığı.

ad-soyadi-923114-1.

Bu öykünün kahramanı Nijeryalı göçmen bir kız. Yazar öyküyü ikinci tekil kişi dilinde anlatmış. Öykünün bir yerinde kızın ismiyle ilgili bir metin var. “Adını sordu ve Akuna ne güzel bir isim dedi. Çok şükür, ne anlama geldiğini sormadı, çünkü ‘Babanın Serveti’ mi? Yani, baban seni gerçekten bir kocaya mı satacak? diyenlerden bıkmıştın.”

Aynı öyküde “…o sana isminin hakuna matata3’yla kafiyeli olduğunu ve sevdiği tek duygusal filmin Aslan Kral olduğunu söyleyerek çıkma teklif etti” tümcesi de var. Hem Aslan Kral’a hem de hakuna matata sözüne gönderme yapmış yazar. Ve kaygılar üzerinden belki de genç kızın kaygısını da bize sessiz ve derinden dile getirmiş.

Yine aynı kitaptaki Evlilik Aracıları öyküsünde de isimlerle ilgili anlatımlar var. Amerika’da yaşayan Nijeryalı bir doktorla evlenen genç bir kadının öyküsünü anlatmış yazar. Kadın yeni dünyaya yeni bir yaşam kurmak için geliyor.

“…’Bu arada, burada bana Ofodile demiyorlar. Adım Dave,’ dedi, Shirley’in verdiği zarf yığınına bakarak..’Dave mi?’ Onun İngilizce bir adı olmadığını biliyordum. Düğün davetiyemizde Ofodile Emeke Udenwa ve Chinaza Agatha Okafor yazıyordu.

‘Burada kullandığım soyadı da farklı. Amerikalılar Udenwa’yla zorlanıyorlar, o yüzden değiştirdim.’

‘Soyadın ne?’ Ben daha yalnızca birkaç haftadır bildiğim Udenwa’ya alışmaya çalışıyordum.

‘Bell.’

‘Bell mi?!’ Amerika’da soyadını Watura’ya çeviren bir Waturuocha, kulağa daha Amerikanca gelsin diye Chikel’e çeviren bir Chikelugo duymuştum ama Udenwa’dan Bell’e çevirmek? ‘Udenwa’yla alakası bile yok.’

Ayağa kalktı. ‘Bu ülkede işlerin nasıl yürüdüğünü anlamıyorsun. Bir yerlere gelmek istiyorsan mümkün olduğunca orta yoldan yürümelisin. Yürümezsen, yol kenarında kalırsın. Burada İngilizce adını kullanmalısın.’..

’Alışacaksın, bebeğim,’ dedi yanağımı okşamak için uzanarak. ‘Görürsün.’

Ertesi gün, benim adıma sosyal güvenlik numarası için başvurduğunda, kalın harflerle yazdığı isim Agatha Bell’di.”

Chimamanda Ngozi Adichie benim sevdiğim bir yazar. Burada yalnızca iki öyküsünün isimlerle ilgili bölümlerini paylaştım sizinle. Kitapta isimlerle ilgili anlatımların olduğu başka öyküler de var. Chimamanda Ngozi Adichie’nin birçok yazar gibi dünyayla bir derdi olduğunu düşünüyorum. Öykülerinde, romanlarında, konuşmalarında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, mülteciliği, göçü, farklılıkları işliyor. İnatla her seferinde bu konulara değiniyor. Oldukça sert olan eşitsizlik konusunu hayat gibi olağan anlatıyor ve bu daha da acıtıyor insanın canını.

Gelelim yine adlara. Yazar birçok yazısında ve kitabında isimlerden söz ediyor. İnsanları, toplumları anlamak açısından isimlerin önemine farklı biçimlerde değiniyor. Yaptığı TED konuşmasının bir bölümünde Logos’tan gelirken bindiği uçakta duyduğu anonstan söz ediyor. Anonsun, Hindistan, Afrika ve diğer ülkelere yardım kampanyası, diye başladığını belirtiyor. Bu anonsla koskocaman bir kıta bir ülkeye indirgenmiş, kocaman bir kıta yok sayılmış bir anlamda.

Boynunun Etrafındaki Şey kitabında ayrıntılar, incelikler üzerinde de durmuş yazar. Aslında her yazarın yapması gerektiği gibi. Kitaba adını veren öyküde iki cümle var örneğin. Bu iki cümle hem öykünün kadın karakterinin duygularını hem de bizlerin kendi hayat yolculuğumuzu daha iyi anlamlandırmamızı sağlıyor. “Geceleyin uykuya dalmadan önce boynuna bir şey, seni boğacakmış gibi bir şey dolanıyordu” ve “Boynuna dolanan şey, uykuya dalmadan önce seni boğacakmış gibi olan şey, gevşemeye, kendini bırakmaya başlamıştı” cümleleri. Sanırım kadınlar bu duygu durumlarını daha iyi kavrarlar. Yaşamlarında bir mengenenin içinde olduklarını düşündükleri en az bir dönem olmuştur ve o mengenenin içinden sıyrılmaya başladıklarında yaşadıkları keyfi de çok iyi bilirler.

Ad ve soyadı önemlidir. Gülünçse de bizimdir, bizden bir parçadır. Ve biz karar vermeliyiz bu dünyada nasıl anılmak istediğimize. Dünyanın öbür ucundaki Nijeryalı kadın için de Afganistan’daki kadın için de Türkiye’deki bir kadın için de durum böyledir.

Ne zaman okuduğumu tam anımsamıyorum ancak Türkiye’den erkek bir şairin bir tümcesine denk gelmiştim bir yerlerde. Şu iki soyadlı kadınlar çok komik geliyor bana, diye yazmıştı. Sanırım bu cümleden de daha kötü bir cümleydi kurduğu. Hayat yalnızca görebildiğiniz, okuyabildiğiniz kadar sanıyorsanız ben ne diyeyim ki? Ee işte siz de hiç durmadan gülünüz o zaman efendim.


1 Patrick Evans, BBC NEWS TÜRKÇE, 2 Ağustos 2017

2 Chimamanda Ngozi Adichie ,Boynunun Etrafındaki Şey, 1.Basım, Can Yayınları, İstanbul, Eylül 2019

3 Zanzibar, Tanzanya ve Kenya’da yaşayan halkın yaygın kullandığı “hiç üzülme” ve “hiç sorun yok” anlamlarına gelen Svahili dilindeki bir deyim.