Geçen yazıda adına futbol denilen güzel oyunda çilesi bitmeyen takımları, zamanı ummak ve beklemekle geçirmiş ama yüzleri gülmemişleri yazmıştım. Ahir ömründe takımının kaldırdığı bir kupayı görmeden bu dünyadan göçüp gitmişleri yâd etmeye devam edelim bu yazıda… “Long Suffering Fan Index” (uzun süre çile çekenler sıralaması)’nın 4. sırasında Newport County, Galler’in güneyinde 145 bin nüfuslu şehrin […]

Geçen yazıda adına futbol denilen güzel oyunda çilesi bitmeyen takımları, zamanı ummak ve beklemekle geçirmiş ama yüzleri gülmemişleri yazmıştım. Ahir ömründe takımının kaldırdığı bir kupayı görmeden bu dünyadan göçüp gitmişleri yâd etmeye devam edelim bu yazıda…

“Long Suffering Fan Index” (uzun süre çile çekenler sıralaması)’nın 4. sırasında Newport County, Galler’in güneyinde 145 bin nüfuslu şehrin takımı. 1912 senesinde futbol dünyasına giriş yapmış sarı siyahlılar. Alemde lakapları “The Exiles” (Sürgündekiler). Anlatalım sürgünün hikâyesini. 1989 senesinin kışında, maddi sıkıntılarla boğuştukları zamanlarda kulübün kapısına kilit vurulunca 400 taraftar bir araya gelip yeni bir kulüp kurmuşlar, amaçları tekrar profesyonel liglere dönmekmiş ama o yıllardaki mabetleri Somerton Park Stadında oynamalarına izin verilmemiş. Maçlarını şehre 120 kilometre uzaklıkta, Moreton-in-Marsh kasabasının stadında oynamak zorunda kalan takım 1989-90 sezonunda Güney Amatör Liginde oynamaya hak kazanmış. Ancak borçları nedeniyle mabetlerinde oynamaya izin verilmeyince 5 bin kapasiteli Newport Stadını inşa etmişler. 24 sene aradan sonra, 2013 senesinde profesyonel liglere dönüş yaptılar. Geçen sezon 24 takımlı League Two’yu 7. sırada bitirip play-off hakkını kıl payı kaçırdılar.

Listenin 5.sırasında Colchester United, Essex bölgesinin 122 bin nüfuslu tarihi kasabasının takımı. İngiltere tarihini anlatan kitaplara en eski kasaba olarak geçmiş. İşte o şirin kasabanın 1937 senesinde kurulmuş takımı Colchester United FC. Uzun seneler amatör kümelerde top koşturduktan sonra, 1950 senesinde Ada futbolunun profesyonel liglerine yükselmişler. 1950-90 arası 3. ve 4. kümede geçen zamanlar… Ama beterin beteri var, 1990’da yeniden amatöre dönmüşler. Bereket uzun sürmemiş çileleri, 1992 senesinde yeniden yükselmişler profesyonel liglere…

Tarihlerinde Premier Lig’de ye almışlıkları yok. 2006 senesinde yükseldikleri Championship’te ligi 10. sırada bitirerek tarihlerindeki en iyi dereceyi elde ettiler. Ama uzun sürmedi iyi gidiş, 2008’de 3. Lig’e, 2015-16 sezonunda 4. Lig’e düştüler. Maçlarını oynadıkları Colchester Community Stadı 10 bin kapasiteli. 2008 senesinde taşındılar yeni mabetlerine. Önceleri, 2.040 koltuğa sahip 6 bin kapasiteli Layer Road Stadında oynuyorlarmış maçlarını, 71 sene takıma ev sahipliği yapmış o eski stat. Yıkıldığı gün takım tarafları akın etmiş stada, eski bir dostu son yolculuğuna uğurlama adına. Geçen sezon evlerinde 3.522 taraftar ortalaması yakaladılar…

Listenin devamında ülkenin kasaba takımları, Southend United, Torquay United, Mansfield Town ama içlerinde biri var ki yazmadan olmaz. 1889’da kurulmuş Wimbledon FC, adını Londra’nın güneybatısında, yaz aylarında dünyanın en önemli tenis turnuvasına ev sahipliği yapan mahalleden alan, 1977 senesinde profesyonel liglere adım attıktan sonra dört sezonda dört küme atlayarak ülkenin en üst liginde boy göstermiş sarı lacivertli takım, nam-ı diğer “Dons” (Efendiler). 80’li senelere yetişmiş futbol nesillerinin belleklerinde yer etmiş, şimdilerde çok tartışılan “uzun top” taktiğinin yaratıcısı takım “Crazy Gang” (Deliler Çetesi) olarak nam salmıştı o yıllarda.

Oyun planları “Route One”a dayalıydı, sahanın her bölgesinde prese dayalı sert oyun yapılarında, topu en kısa yoldan rakip takımın ceza sahasına yollar, iri cüsseli hücumcuları ile gol atmaya çalışırlardı. Bir futbol takımından çok komando birliğini andıran azman futbolculardan kurulu takım rakibi maç boyunca hava bombardımanına tutar, oyunun kurallarını sonuna kadar zorlayan sertlikte, sürekli prese dayalı oyun sisteminde rakibe göz açtırmazlar, genelde duran toplardan golü bulurlardı. Sevenleri olduğu kadar sevmeyenleri de çoktu; Gary Lineker, “Onları izlemenin en iyi yolu teletexttir!” cümlesi ile özetlemişti onlara karşı hislerini.