Milli maçlar nedeniyle verilen aradan yararlanıp, yaz güneşinin yerini sonbahar serinliğine ve kasvetine bıraktığı zamanlarda, bir başka olur alt liglerin ve taşra futbolunun tadı diyerek düşüyorum yollara. İlk durağımız Londra’nın merkezinden yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta, Doğu Londra’nın Asyalı göçmenlerin çoğunlukta olduğu Leyton mahallesi. Adını o mahalleden alan, İngiltere dördüncü liginin (League 2) pek mütevazı, pek gösterişsiz, kendi halinde takımı Leyton Orient FC. 1881 senesinde kurulmuşlar. İlk zamanlarında ‘Eagle Cricket Club’ ‘Kartallar Kriket Kulübü’ olarak bilinirlermiş, 1888 senesinde şimdiki adlarını almışlar. Kulübün lakabı “Orient”… ‘The O's’ (O’lar) olarak da biliniyorlar. Renkleri kırmızı beyaz, Fulham’dan sonra Londra’nın en eski takımı olmaları kayda değer…

Leyton Orient aynı zamanda profesyonel liglerin en eski 24. takımı. Takımı kuranlar, aynı bölgede yer alan Homerton hastanesinin o yıllarda ki çalışanları. Ülkenin en üst liginde sadece bir sezon mücadele edebilmişler; 1962–1963 sezonunda. 1978 senesinde ‘İngiltere Federasyon Kupasında’ yarı finale kadar çıkmışlıkları var. 2014 senesinin temmuzuna kadar kulübün başkanlığını yapan Barry Hearn, kulübü 1995 senesinde eski başkan Tony Wood’dan beş Sterlin (13 Lira) karşılığında satın almış. O yıllarda kapanma noktasına gelen kulübün hikâyesi İngiliz televizyon kanallarından Channel 4’e konu olmuş. Programın adı ilginç, ’Club for a Fiver’ (Beş Sterline satılık kulüp). 2014’ün yazında İtalyan iş adamı Francesco Becchetti’ye satılmış Orient.

1937 senesinden beri takıma ev sahipliği yapan ‘Brisbane Road,’ (sponsorunun adıyla Matchroom Stadium), Waltham Forest semtinde yer alan, 9.271 kapasiteli eski bir futbol mabedi, bizim Cebeci Stadı’nı andırıyor. Stadın kapasitesini 10.000’e çıkarma çalışmaları halen devam etmekte. Taraftarının büyük çoğunluğu kombine bilet sahibi…

Brisbane Stadı’na adımı attığımda, bu senenin nisanında teknik direktörlüğe getirilen UEFA A lisansı günlerinden sınıf arkadaşım Andy Hessenthaler’ın takımdan ayrılmış olduğunu, yerine Alberto Cavasin’inin getirilmiş olduğunu öğreniyorum. 24 takımlı ligde 17. sıradaki Orient’te işler beklendiği gibi gitmiyor demek ki. Üstelik bugünkü rakip Portsmouth 6. sırada, ligin dişli takımlarından.

Ev sahibi baskılı başlıyor maça, alt liglerin tipik özelliği uzun toplarla gol arıyor iki takım. 10. dakikadan sonra oyuna genişlik kazandırmaya başlıyor Portsmouth. 12. dakikada Orient’in sağbeki Erichot’u ceza sahasında düşürüyor Portsmouth savunması ama penaltı kararı gelmiyor. Takımın forveti 27 numaralı Jay Sımpson Arsenal alt yapısından yetişmiş, üst liglerde top koşturmuş. İki takımın rakip kaleyi sadece üç kez bulduğu ilk yarı golsüz kapanıyor.

6.078 taraftarın izlediği maçın ikinci yarısına atak başlıyor Orient ama son vuruşlarda etkisiz. 57’de golü buluyor Portsmouth, soldan kullanılan korneri kafayla köşeye gönderen 6 numaralı Burgess. Son altı sezonda Premier Ligden 4. Lig’e kadar düşmüş Portsmouth taraftarları yalnız bırakmamış takımlarını, 1.328 taraftarla gelmişler Londra deplasmanına. Golden sonra bocalıyor Orient, Porstmouth bastırıyor. Ancak ikinci golü bulamıyor Portsmouth ve maçı 1-0 kazanıyor.

•••

O maçın ertesi gününde bu sefer yolumuz İngiltere’nin güneybatısında, başkent Londra’ya 60 mil uzaklıkta dünyanın en bilindik üniversitelerinden biriyle adını duyurmuş 165 bin nüfuslu o şirin kasaba, Oxford’a düşüyor. Tarih kitaplarına göre, İkinci Dünya Savaşında Hitler İngiltere’yi fethetmesi durumunda kasabayı başkent yapacakmış, o yüzden hiç bombalanmamış. İşte o sakin kasabanın takımı Oxford United FC, günümüzden 124 sene önce 1893’de Headington United adıyla kurulmuş. Renkleri bizim başkentin takımını hatırlatıyor, muhtemel kaderleri de. Onlar da ülke futbolunun en üst liginde boy gösterdikten sonra 4. Lig’e kadar düşmüşler, geçen sezon ligi 2. sırada bitirerek 3. Lig’e terfi ettiler. Maçlarını oynadıkları Kassam Stadı 12.500 kapasiteli ve adını başkanlarından alıyor. Kulübün taraftar derneği OxVox, stadı başkandan satın almak için masaya oturmuşlar. Önlerinde saygıyla eğiliyorum, taraftarın kendi stadında maç izlemesinden keyifli ne olabilir ki…

Gol umutlandırıyor ev sahibini ama Wimbledon dirençli. Maçta başka gol olmayınca 7.742 taraftarın önünde Oxford sahadan yenik ayrılıyor.

Madem konu başkandan açıldı, 80’li senelerde kulübün başkanlığını yapmış Robert Maxwell’i de hatırlatmadan geçmeyelim. O yıllarda dünyanın en büyük medya patronu olarak nam salmıştı, 70’li yıllarda İşçi Partisi’nden milletvekilliği yapmış işadamı. 1991 senesinin kasımında Kanarya Adaları açıklarında yatından düşerek boğulmasının üzerindeki sır perdesi hiç kalkmadı…

Oxford United’a dönersek, bu sezon 24 takımlı ‘League One’da 11 maçta topladıkları 15 puanla 10. sıradalar. Pazar günü öğle saatlerine oynanan maçta konuk çubuklu yeşil formalı AFC Wimbledon. Köklü tarihlerinde rakibe hiç mağlup olmamışlar. Uzun toplarla gol arıyor deplasman takımı, 9 numaralı iri kıyım Eliott hava toplarında çok etkili ve 20. dakikada kornerden gelen topu kafayla tamamlıyor ve öne geçiyor yeşiller. Maçın 20. dakikasında, geçenlerde bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş 20 yaşındaki taraftarını alkışlıyor Oxford tribünleri. Takımın 10 numarası Macguire hücumda etkili ama 9 numaralı forvetleri Thomas ceza sahasında ağır kalıyor. İlk yarının bitimine yakın ikinci golü buluyor Wimbledon, 32 numaralı Charles enfes vuruyor ceza sahasının dışından. Tam yarı bitti derken 17 numaralı Barcham’la üçlüyor Wimledon ve ilk yarı deplasman takımının 3-0 üstünlüğüyle sona eriyor. İkinci yarıya golle başlıyor Oxford United. Gol umutlandırıyor ev sahibini ama Wimbledon dirençli. Maçta başka gol olmayınca 7.742 taraftarın önünde Oxford sahadan yenik ayrılıyor.