10 yıldır "Metin Lokumcu için adalet" diyen mücadele arkadaşları, dostları, toplumsal muhalefet bileşenleri ilk duruşmanın görüleceği Trabzon Adliyesi'nde buluştu. Sanıkların katılmadığı duruşmada, müşteki avukatlarının 'Görevsizlik kararı' verilmesine ilişkin talebinin bir sonraki celsede değerlendirileceği belirtildi ve sanıkların duruşmaya katılmasına ilişkin talep reddedildi. Aile avukatı Meriç Eyüboğlu, reddi hakim talebinde bulundu. Duruşma 28 Haziran'a ertelendi.

Adalet 10 yıl sonra da gelmedi: Metin Lokumcu davası ertelendi

HABER MERKEZİ

31 Mayıs 2011'de Hopa'da Tayyip Erdoğan'ı protesto ederken yaşanan polis saldırısı sonucu yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun ölümünden sorumlu olan polisler ve mülki amirler 10 yıl sonra ilk defa yargılanmasına başlandı.

10 yıldır "Metin Lokumcu için adalet" diyen mücadele arkadaşları, dostları, toplumsal muhalefet bileşenleri ilk duruşmanın görüleceği Trabzon Adliyesi'nde buluştu.

Davada dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan ve Hopa İlçe Emniyet Müdürü’nün de aralarında bulunduğu sekiz sanık yargılanıyor.

Polisin biber gazlı saldırısının ölüme sebebiyet verdiğinin kabulü anlamına gelen dava pek çok yaşam hakkı ihlali bakımından emsal niteliğinde sayılıyor.

Mahkeme heyeti, sanıkların duruşmaya katılmasına ilişkin talebi ve dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebini reddetti. Aile avukatı Meriç Eyüboğlu, reddi hakim talebinde bulundu. Duruşma 28 Haziran'a ertelendi.

Duruşma öncesi adliye önünce açıklama yapan Ulaş Lokumcu, "Duruşmada ne duyacağımızı biliyoruz ama girelim. Duruşma bitene kadar bizi beklerseniz ailem adına çok mutlu olurum. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim" dedi.


CANLI BLOG

11:17 | Aile, avukatlar ve katılımcılar duruşma salonuna girdi. Salon yeterli olmadığı için sadece 35 kişi içeri alındı. Sanık polisler talimatla ifade verdiği için duruşmaya gelmedi.

11:24 | Ailenin avukatı Meriç Eyüboğlu konuşuyor:

9 yıl, 11 ay, 10 gün sonra nihayet bir duruşma salonundayız. Kimyasal gaz kullanılması sonucu Metin hocanın ölmesi taksir olarak değerlendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu ön görmüşler midir, öngörmemişler midir? 2007’den 2011’e kadar kimyasal gaz sonucu yaşanan ölümlerle alakalı belgeler dosyalarımızda bulunmakta. Hopa’da OC ve CS kimyasal gazları kullanılmıştır. Bu gazlar yasaklı listesinde geçmektedir. Çayan Birben’in ölümü sonrası, dönemin İçişleri Bakanı, "Gazımı kaliteli ve doğal" açıklamasını yaptı. Burada bahsettiği Hopa’da da kullanılan gazlardır. Savcılığa bu kullanılan gazlar nelerdik diye başvurduk. C10 gazı kullanılıyor. Bu gaz Türkiye'nin de taraf olduğu sözleşmede yasaklı gazlar listesinde Kimyasal gazların öldürücü olduğu TTB ve Adli Tıp Genel Kurulu tarafından da ispatlanmıştır. Metin Lokumcu’nun Hopa’da doğrudan gaza maruz kaldığını gösteren görüntüleri getirdik, mahkemeye sunacağız. Hopa’da o kadar çok gaz atılıyor ki 7 ilin gaz stoğu bitiyor. Gaz kullanmak için sadece polis olmak yetmiyor. Belli bir eğitimi almış olmak gerekiyor talimatlara göre. Gaz kullanımının eğitimini alanlar ve düzenlemeler, bunun sonucunu ön görmemesi mümkün değil. Bu gazlar Metin Lokumcu'dan sonra da kullanılmaya devam ediyor. Bunların nasıl kullanılacağına dair mevzuat var. Dosyanın Ağır Ceza’ya taşınması gerekmektedir.

11:49 | Müştekiler Vekili Av. Sercan Aran söz aldı:

Olayın hukuki mahiyeti değerlendirilirken 10 yıl öncesine gidip Hopa'da neler olduğunu hatırlamamız gerekir. Deresine, suyuna, toprağına, doğasına sahip çıkan Hopa halkının ifade özgürlüğünü polisin engellemesiyle olaylar başlamıştır. Dönemin Başbakanını protesto etmek isteyen Hopa halkına adeta savaş açılmış, amacı ifade hürriyetini kullanmak isteyen yurttaşlara orantısız müdahalede bulunulmuştur. Bu hakka yönelen orantısız müdahale kolluğun ilk icrai hareketini göstermektedir. Burada hareketin yalnızca maddi yönüne ilişkin bir tartışma yoktur, diyalektik olarak manevi açıdan da bağ vardır. Metin Lokumcu'nun öldürülmesindeki ilk hareket temel hak kullanılmasın engellenmesidir. Su haktır talebine karşı basın açıklamasına saldırılmıştır. Olası kast yönünden tartışılması gereken ilk nokta budur. Yargılananlar açısından değil yargılanmayanlar açısından da bir bütünsellik olduğunu düşünüyoruz. Dönemin Artvin milletvekili de başbakanı da diğer polisler de buna dahildir. Bu kişiler temel haklarını kullanmak için bir araya gelen insanlara, ellerinde bulunan ve öldürücü etkisi olan maddeleri kullanmıştır. Metin Lokumcu yeter artık dediği halde saldırıya orantısız şekilde devam etmişlerdir. Hopa'da o gün kullanılan gaz miktarı bütün Hopa'yı gaz bulutuna bulanmıştır. Nedeni ise yurttaşların dönemin başbakanı Erdoğan'ı protesto için toplanmalarıdır. Oysa sadece su haktır satılamaz diyeceklerdi. Bu bağlamda sanıkların icrai hareketleri, olay günü öncesindeki hazırlıkları, kişilerin yeter artık yapmayın demelerine rağmen devam etmesi olası kasttır. Sanıklar biz 4-5 saat gaz ile müdahalede bulunduk demişlerdir. Nedir bu hırs? Hopa'nın nüfusu belli, basın açıklamasına katılan sayısı belli ancak düşmanla mücadele eder gibi saldırmışlardır.Bu bağlamda sanıkların olursa olsun kastıyla hareket ettiğini düşünüyoruz 10 yıl sonra gerçek bir adaletten bahsedersek bu bağlamda değerlendirilmelidir. Görevsizlik kararı verilirse örnek karar olacaktır. Eğer bir görevsizlik kararı verilmezse bu her duruşmada tartışılacaktır çünkü adil yargılanma hakkı ihlal edilecektir Toplumu acıya boğan bu olayın sorumluları da elbet hesap vereceklerdir. Mücadele tarihinde deresine, suyuna, doğasına sahip çıkanlar için Metin Lokumcu ismi bize, bizlere mihenk taşı olacaktır!

İKTİDAR VE ORTAKLARINA BABAMI VERDİM

11:57 | Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu:

31 Mayıs 2011 yılında öldürülen babam için bizler, Lokumcu ailesi olarak, bugün eksiksiz buradayız. Sanıklar bugün burada değil. Onlarla bir göz göze gelmek isterdim. Ben o gün 22 yaşında üniversite öğrencisiydim; şimdi bir çocuk babasıyım. Babam torunu için mücadele etti. Torununu onun savunduğu derelerde yüzdüreceğim. Babamın öldürüldüğü gün, üniversite öğrencisi olmam nedeniyle İzmir’deydim. Babam beni 10:30 sularında aradı. Vergi işleri için Hopa’ya geldiğini, dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi olduğunu söyledi. "Bizim çocuklar da HES’lerle ilgili basın açıklaması yapıp, taleplerini dile getirecekler. Ben de oraya gideceğim” dedi. Bir süre sonra tekrar aradı. “Evlat, sen hiç mi haber bakmıyorsun? Ortalık savaş yerine döndü. Acayip biber gazı sıkıyorlar. Horon oynayanların üzerine gaz sıktılar. Dağılmayı bile beklemeden gaz attılar.” dedi Ben de babama nerede olduğunu sordum. Babam büfenin önünde olduğunu söyledi. Bunun üzerine “Baba sana bir şey olur dikkat et” dedim. O da “Biz burada olmazsak, gençler zayi olacak. (Polisleri kastederek) Ortalık çok karışık. Değişik tipler var burada. Ortalık çok karışık, ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ben anlamadım. Oğlum dur polisler gene saldırıyor, ben seni yine sonra arayacağım” dedi. Bu, onunla son konuşmamız oldu. 31 Mayıs günü saat 13.00 civarında ev arkadaşım babamın haberini almış. Ama bana söylemedi. Televizyondan öğrenmeyeyim diye, beni evden çıkardı. Tam o sıralarda Recep Demirci arayıp babamın fenalaştığını söyleyerek, “Sana bilet alıyoruz, TC kimlik numaranı gönder” dedi. Aslında o saatlerde babam ölmüş. Ama Recep Demirci de bana telefonda söylemek istemediği için böyle söylemiş. Biz, evden çıktıktan bir süre sonra havalimanına gittik. Havalimanına giriş yaparken yürüyen merdivenlerde bir süredir aynı kişinin etrafımızda olduğunu gördük. O sırada halen babamın öldürüldüğünü ve Hopa’daki olayların böyle olduğunu bilmiyordum. Havalimanında beklerken, babamın öldüğünü haberlerde gördüm. Haberlerde ve görüntülerde izlediğim kadarıyla o gün Hopa’da, babam öldürüldükten hemen sonra, “İmamın ordusu Hopa’dan defol” sloganı atılıyordu. O dönem suç olan bu slogan yıllar sonra haklılığını bir kez daha kanıtladı. Buradaki imamın ordusundan kasıt Fethullah Gülen cemaatinin polis teşkilatı içerisindeki yapılanmasıydı. Bugün “ne istediler de vermedik” diyenler ne verdiler bilmiyorum, ama ben o günkü iktidara ve o günkü ortaklarına babamı verdim.

12:11 | Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Neşe Gürhan

Metin Lokumcu anlatılamaz. Ancak onunla yaşanır. Onu tanıyanlar bilir. 31 Mayıs 2011 günü bir Metin Lokumcu gitti. Ama bugün bin Metin Lokumcu bitmeyecek. Arkamızda olan avukatlar, meslektaşları, arkadaşları… ailemiz adına geldikleri dayanıştıkları için çok teşekkür ederim. Metin Lokumcu, 25 sene Rize’de öğretmenlik yaptı. Hopa’dan Rize’ye herkes tanırdı ve çok da saygı duyardı. Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de abime bu kadar saygı duyulurken Tayyip Erdoğan abime adıyla hitap etmedi.

12:16 | Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Ayşe Bekar

Abimin karakterini ve birbirimize olan bağlılığımızı burada iki cümleye sığdırmam mümkün değil. Ben sadece sağlığı ile ilgili yalan yanlış şeyler söylendiği için doğru olanı söylemek istiyorum. Abim yaz kış ava giderdi. Köyün gençleri ona yetişemezdi. Kalbi ve astımı olan insan dağa tırmanabilir mi? A��rı kesici bile kullanmazdı.Hayat dolu bir insanı hayattan kopardılar. Acımız büyük, yaramız kapanmıyor. Mağdur olduk. Üstelik akrabaları olarak bir de devlet adeta bizi cezalandırdı, bizi fişledi, hakkımız olanı bile vermedi. Yetmedi, 2 karikatür paylaştım diye bana hakaret davası açıp 11 ay ceza verdi.

12:19 | Metin Lokumcu’nun kardeşi Yeter Babalık

Abime kastedenler en ağır cezayla cezalandırılsın. Metin Lokumcu’yu dereleri, doğayı, hayvanları severken, korurken katlettiler. Elinde limon varken taş dediler. Yüreğinde sevgi doluyken “Eşkıya” dediler. Kendini doğayı korumaya adamıştı. Elinde, tüfek, silah, sopa yoktu; şiddet uyguladılar, öldürdüler. Elinize ne geçti? Biz bir abi kaybettik. Binlerce abinin, ablanın, tüm Türkiye’nin elleri omuzumuzda.Silahın gücüyle gezenler şimdi neredeler? Gelsinler karşımıza bize hesap versinler! Korkaklar! Silahın efendileri! Suçluları susturmaktansa suçsuzları susturmak işlerine geliyor. Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var. Bunu bilin!

12:23 | Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu

Muhtar olmam vasfıyla olaylardan haberim oldu. Dereler abluka altındaydı o dönem. Gençler taleplerini dile getiriyordu meydanda onu biliyordum. Hopa’ya geldiğimde abimi ambulansa alıyorlardı. Meydan gazdan boğuluyordu. Hastaneye alınırken abimi tanıyamadım. Gözleri şişmişti, yüzü kıpkırmızıydı. Hastanenin çevresinde bile gaz vardı.Hastanede abimin doktorlara son sözü bizi mahvettiler oldu. Ben abimle iletişim bile kuramadım. Dışarda hastane çevresinde 2 okul var, dışardan mermi sesleri geliyor. Merdivene çıkmış takım elbiseli biri “izin verin burayı tarayayım” diyordu. Abimi herkes çok severdi, hastane önü de bu yüzden çok kalabalıktı.Ben denize veya dağa giderken ben şimdi eksik gidiyorum. Biz denize giderken, burası denizdir geriye dönüşümüz yok derdik. Öyle düşünürdük, o gazı kullananlar işlerinin başını sonunu düşünmediler. Katillerin en ağır cezayı almasını istiyorum.

12:30 | Duruşmaya yarım saat ara verildi.

adalet-10-yil-sonra-da-gelmedi-metin-lokumcu-durusmasi-ertelendi-867293-1.

12:47 | Avukat Meriç Eyüboğlu duruşmayı değerlendirdi

Katliamın kıyısından dönüldüğünü bir kez daha hep beraber dinledik. Mahkemeye, bu konuda Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğunu, yargılananların taksirle değil, kasten bu cinayeti işlediğini anlattık ve el çekmesini, görevsizlik kararı vermesini talep ettik. Bu arada bunu değerlendirecek, bir karar verecek; Duruşmaya devam mı edeceğiz, Ağır Ceza Mahkemesi'ne mi geçeceğiz.

13:20 | Savcı mütaalasını açıkladı

Cumhuriyet savcısı sanıkların eylemlerinin olası kast düzeyinde kaldığı yönünde bir delil olmamasından dolayı görevsizlik taleplerinin reddini mütalaa etti. Ardından İzmir Baro Başkanı söz aldı.

13:24 İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel savcılık mütalaasından ardından söz aldı.

“Biz baro başkanlarının da görevsizlik ile ilgili sözleri ve katılma taleplerimiz olacak onları sıralamak ve bunun akabinde ara karar verilmesini talep ediyoruz.” dedi. Baro başkanları beyanlarda bulunacak.

►Artvin Baro Başkanı Av.Ayla Varan:

Kimsayal gazların öldürücülüğü ve orantısız bir biçimde kullanıldığı ortada. Bu sonuçtan belli.Silahsız insanlara karşı kimyasal gaz kullanılması gerekli miydi?Görevsizlik konusunda bunca hukukçu hemfikiriz.Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir.

►Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren:

Cumhuriyet tarihi boyuncu bu ülkede değişmeyen bir politika var: Cezasızlık. Faillerinin kamu görevlisi olduğu olaylarda bunları hep yaşıyoruz. Mağdur değişiyor. Cizreli, Hopalı, Somalı oluyor mağdur ama cezasızlık değişmiyor. Diyarbakır Barosu bu davanın takipçisi olacaktır. Avukatlık Kanunu bize net bir sorumluluk yüklemektedir. İnsan haklarını koruma yükümlülüğümüz vardır. Bu kanundan aldığımız sorumlulukla katılma talebimiz vardır.

►İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel:

Avukatlık Kanunu 76.maddesi "insan haklarını korumak" kanunla tanımlanmış bir görevimizdir. Ölen yurttaşımız bir hak gaspına uğramıştır. Sorumluları devlet yetkilileridir. Şimdi size bir görev düşüyor. 10 yıl sonra bir hakimin karşısına gelmiş bu insanların, gerçekten yargılamayı yapacak merciye dosyayı gönderme göreviniz vardır

►Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Mehmet Karataş:

Bu gaz bombalarına maalesef bölgemizde de yıllardır maruz kalıyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Burada gaz bombalarının kullanımının da sorgulanması ve yargılanması gerekmektedir.

►Trabzon Baro Başkanı Av. Sibel Suiçmez:

Bu dosya bize adalete erişimin ne kadar zor olduğunu bize göstermektedir. Bu dosya bize bağımsız savunmanın önemini göstermektedir. Metin Lokumcu'nun öldürüldüğü gün hepimiz bir parça öldürüldük. Vereceğiniz kararlar bu ülkede insanların devlete olan güvenini arttıracaktır ya da eksiltecektir. O yüzden basit yargılama değildir. Basit bir olay olarak da algılamamız mümkün değildir. Görevsizlik kararı ve davaya katılmamıza karar verilmesini talep ederiz.

►Çağdaş Hukukçular Derneği adına Av. Ayşegül Karpuz:

Metin Lokumcu öldürüldüğünde hukuk fakültesinde öğrenciydim. Arkadaşlarımız bu ölümü, karadenizdeki iktidarın doğa talanına dair talan projelerini protesto ettiler. 6 ay tutuklu kaldılar.TCK'da silahın tanımına da bakmak gerekir. Yanıcı, yakıcı maddeler silahtır. Metin Lokumcu'da silahla öldürülmüştür. Bu davaya bakmak sizin göreviniz değildir. Adil yargılanma hakkını mağdur tarafın hissedebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir.

►Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Av. İlknur Alcan:

Polisler bu silahları nasıl kullanmaları gerektiğine dair eğitim alıyorlar. Kişinin yüzüne biber gazı sıkarsanız öleceğini bilmektedirler. Mahkemenizin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini düşünüyoruz.

14:13 | Barolar ve derneklerin davaya katılım talepleri mahkeme tarafından reddedildi.

14:15 | Dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebi mahkemece reddedildi.

14:19 | Aile avukatlarından Nagihan Bulduk, sanıkların bir sonraki duruşmada burada hazır bulunmalarını talep etti.

14:24 | Avukat Meriç Eyüboğlu söz aldı

Aile 10 yıldır bugünü beklediği için biz az konuştuk. Ama şunu anladım ki siz Hopa’da neler olmuş bilmiyorsunuz. Bizim bütün taleplerimizin reddederek, bizim adalete dair umudumuzu kırmaya sizin hakkınız yok.Sonuç olarak baktığımız zaman adalet duygusunun tecellisine gözle de tatmin olmamız gerekiyor. Bizim canımızı daha fazla yakmayın. Kimyasal gazın öldürücü olduğu kanıtlanmışken, taleplerimizin reddedilmesi doğru değildir. Görevsizlik talebinin yeniden değerlendirilmesini talep ediyoruz.

14:30 | Duruşmaya ikinci kez yarım saat ara verildi

15:15 | Mahkeme başkanı, görevsizlik kararının bir sonraki celsede yeniden değerlendirileceğini belirtti.

15:23 | Sanıkların duruşmaya bizzat katılmaları taleplerimiz reddedildi. Avukatlar, bu kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tepki gösterdi.

15:33 | Av. Meriç Eyüboğlu reddi hakim talebinde bulundu

Yargılamanın başından beri kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Anlaşılamadığımız açık. Bildiğimiz bütün iletişim yöntemlerini kullandık. Belliki biz bu davayı bu şekilde yürütemeyeceğiz. Keşke 10 yıl bekleyen bir dava böyle olmasaydı. Adalet, hakaniyet, adil yargılama hakkında değerlendirme yapmıyorsunuz

15:38 | Reddi hakim talebi sonrası mahkeme başkanı dosyayı nöbetçi mahkemeye gönderi. Dava 28 Haziran gününe ertelendi.

BİTMEDİ, YENİ BAŞLIYOR

15:59 | Meriç Eyüboğlu duruşma sonrası açıklama yaptı

10 yıldır adalet arıyoruz, adalet bulmak için buraya geldik ama adalet arayışımız her zamanki gibi havaya karıştı. Kötü bir duruşma yaşadık. Sorarsanız her şey çok kibar ilerledi. İstediğimiz gibi konuştuk. İçeri girişimiz, oturuşumuz açısından hiçbir problem yoktu. Ama adalet açısından önemli olan bu değil, önemli olan taleplerimizin karşılanıp karşılanmadığı. Önemli olan sanıklarla mahkemenin nasıl ilişki kurduğu. Mahkeme bütün taleplerimizi reddetti. Taleplerimiz neydi biliyor musunuz? Sanıkların buraya gelmesi, gözlerine bakarak soru sormamız. Sadece gözlerine bakma isteğimizden kaynaklanmıyordu bu; aynı zamanda hukuki bir zorunluluktu. 10 yıl sonra dava açıyorsunuz. Davayı eksik açıyorsunuz. Davayı cezalandırma açısından en düşük maddeden açıyorsunuz. Bu da yetmiyor davanın yürümesine engel olacak kararlar veriyorsunuz.

İçeride söyledik burada da söylüyoruz: Biz bu iddianamenin yetersiz olduğunu biliyoruz. Biz bu davanın görev savma kabilinden bir dava olduğunu biliyoruz. 10 yıl sonra açılan bu davanın içimizi soğutması mümkün değil ama bu davayı bu şekilde yürütmelerine izin vermeyeceğiz. Bu yüzden hakime dedik ki içeride; bizim sizinle anlaşma şansımız yok. Siz bu konuda zaten bir kanaatle gelmişsiniz, beraat kararı vereceksiniz. Bütün taleplerimizi reddettiniz yol yakınken yollarımızı ayıralım. Biz bu hakimle bu davanın hakkaniyetli yürümeyeceğini biliyoruz. "Başka bir hakimle yürür mü?" derseniz, tabii ki yargının bu kadar siyasallaştığı bir ülkede yürümez! Bitmedi, yeni başlıyor.

BİZLER MÜCADELE ETTİĞİMİZ MÜDDETÇE METİN LOKUMCU YAŞAYACAK

16:10 | SOL Parti PM Üyesi Alper Taş duruşma sonrası konuştu

Doğrusunu söylemek gerekirse söz bitti. Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını bir kez daha gördük. Bunların felsefesi ne sözüm ona; insanı yaşat ki devlet yaşasın. Bakın felsefeleri bu. Geldiklerinden bu yana söyledikeleri söz bu. Ama bunlar devleti yaşatmak için insanı öldürüyorlar! İnsanlarımızı öldürürerek devleti yaşatmaya çalışıyorlar. Biz bu devlet anlayışını reddediyoruz. Ve bu devlete karşı mücadelemizi her yerde, her alanda, her zeminde güçlendireceğiz. Metin Lokumcu ne zaman ölür biliyor musunuz arkadaşlar? Bizler sustuğumuz zaman ölür. Bizler konuştuğumuz müddetçe, bizler mücadele ettiğimiz müddetçe, Metin Lokumcu bu memleketin topraklarında yaşayacak. Yaşayacak ve yaşatacağız. Onun sesi bizim sesimizdir, onun soluğu bizim soluğumuzdur. Bu sesi Türkiye'nin her yerine taşıyacağız, taşıyacağız, taşıyacağız...


METİN HOCA'NIN HAYATINI VERDİĞİ MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ

KESK Eş Başkanı Aysun Gezen ise şöyle konuştu:

Bugün Metin Lokumcu'ya adalet talebiyle Trabzon Adliyesi'ndeyiz. HES'lere karşı doğasına, toprağına sahip çıkan Metin Lokumcu, Hopa halkıyla beraber barışçıl, demokratik gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak istedi. Fakat bu hakka polis biber gazıyla müdahale etti. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerinde de açıkça ölümcül kimyasal silah olduğu tescillenen biber gazıyla Metin Lokumcu'nun hayatını kaybettiğini biliyoruz. Metin Lokumcu'nun katilleri bu müdahalenin emrini verenler. Buradaki adalet talebi; demokrasi, eşitlik, haklar ve özgürlükler talebi, doğaya sahip çıkma talebi. Metin Lokumcu'nun bu talepleri etrafında hayatını verdiği mücadelesini kaldığı yerden yükseltmek için Hopa Adliyesi'nde görülmesi gereken davayı Trabzon'a kaçırmış olmalarına rağmen bu davanın peşinde olacağız. Adalet sağlanana kadar, bütün sorumlular hesap verene kadar bu mücadelenin peşini bırakmayacağız.

METİN LOKUMCUNUN ÇIĞLIĞINI MAHKEME SALONLARINA TAŞIYACAĞIZ

SOL Parti PM Üyesi Alper Taş şöyle konuştu:

Bugün Trabzon Adliyesi'nden Metin Lokumcu için adalet talebiyle buluştuk. Metin Lokumcu'nun çığlığını ve sesini mahkeme salonlarına da taşıyacağız. Metin Lokumcu davası 3 açıdan çok önemli. Bir tanesi demokrasi mücadelesi; Çünkü 2011'deki o isyanının Türkiye mücadelesi açısından ne kadar önemli olduğu ülkedeki gelişmelerle ortaya çıktı. Keşke o dönem o çığlık daha da büyüseydi ve tek adam rejimine hakim olmasaydı. İkincisi ekolojik mücadele açısından; Gerek Karadeniz gerekse Türkiye'nin her tarafı yağmalanıyor, yaşam alanlarımız katlediliyor. Metin Lokumcu'nun çığlığı buna yönelik bir çığlıktı. Ne kadar anlamlı olduğu 10 yıl içinde ortaya çıktı. Üçüncüsü de yıllar sonra da olsa, eksik de olsa, böyle bir davanın görülüyor olması önemli. Burada da en önemli mesele bu katillerin gerekli cezayı alması. Özellikle bunun yanı sıra toplumsal muhalefete karşı bir kimyasal silah görevi gören biber gazının yasaklanması doğrultusunda bir karara varılmasını diliyoruz. Burada hepimiz Metin Lokumcu'nun sesiyiz, fikriyiz. Metin Lokumcunun sesi kesilmedi, soluğu kesilmedi bizim sesimizde çığlığımızda yaşıyor ve yaşatacağız.