Abdullah Altun, 19 yıl önce DGM karşısındaydı. Birçok yüksek mahkeme, o gün verilen kararın hukuksuz olduğunu kabul etse de Abdullah o kararla halen hapiste.

3 Haziran 1999’da Diyarbakır 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Abdullah’ı müebbet hapse mahkûm etti. Yargıtay da onadı.

Peki, Abdullah hangi delillerle ömür boyu hapse mahkûm edildi?

İşkence altında alınan ifadesiyle.

İtirazları umursanmayıp burada hukuk yolunun sonuna gelince, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.
Sorgusunun, avukatı olmadan yapıldığını, dahası, ‘baskı altında’ alınan ifadesinin, hükme dayanak yapıldığını söyledi.

İşkenceyle alınan ifadesinin tek delil olduğu bir yargılamada ömür boyu hapse mahkûm edilirken, heyette askeri hâkimin bulunmasını da mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmamasına kanıt gösterdi.

AİHM, onu haklı buldu: Abdullah’ın bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi ve yeniden yargılama yapılmasının, ihlalin giderimi için uygun bir yol olacağını belirtti.

Yani, DGM’lerin faaliyette olduğu dönemde bu mahkemelerde görev yapan askeri hâkimin statüsünü dikkate alarak bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olmadığı sonucuna ulaşan AİHM, “Abdullah yeniden yargılansın” dedi.

Abdullah yeniden yargılandı mı? Hayır. Çünkü Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, “Bizim mahkemelerimiz tarafsızdır” diye kestirip attı, AİHM’i de tanımayarak yeniden yargılanma talebini reddetti.

Bu arada Abdullah’ın mahkûmiyetinin üzerinden hâlihazırda 14 yıl geçmişti bile.

Abdullah vazgeçmedi, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Anayasa Mahkemesi, geçen hafta kararını açıkladı: AİHM haklıydı, Abdullah’ın yeniden ‘bağımsız ve tarafsız’ bir mahkemede yargılanması gerekirken, bu karara uyulmamış, hak ihlali meydana gelmişti.

Hatta Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılanma talebini reddeden mahkemenin, “Anayasa’nın 36. maddesinin gerektirdiği ölçüde ve özende bir inceleme yapmadığını” söyledi.

Ve müebbet hapis kararından 19 yıl sonra, Abdullah’ın sil baştan yargılanması gerektiğine kesin karar verilmiş oldu.
Bu arada Abdullah halen hapiste.

Adı en son, İnsan Hakları Derneği’nin 2014 tarihli hasta mahpuslar listesinde, ‘Ankilozan Spondolit ve Fibromiyalji hastası’ olarak geçiyor. Tedavi edilmemiş, Siirt’ten Amasya’ya, oradan Diyarbakır’a, sonra yine Amasya’ya sevk edilmiş.

Şimdi nerede, bilmiyoruz.

Yeniden yargılama ne zaman başlar, sonucu ne olur, onu da bilmiyoruz.

Abdullah Altun’un sağlığı, önündeki uzun yargı sürecine dayanır mı o da belirsiz.

Adalet bunca geç geldikten sonra ona adalet denir mi? İşte bu sorunun cevabı belirsiz değil…