“Hakkaniyet kadim bir yetidir! Empati ve işbirliği gibi içgüdülerimizle birlikte gelişmiştir.”* Adalet nedir? Nasıl sağlanır? Aslında o kitaplar yasalar olmasa bile doğru ile yanlışı ayırabilecek bir temele sahiptir. Ama bir şeyler yanlış gitmiştir!

Adalet

Kovanlarını koruyan bal arıları, işgalcileri soktuktan kısa bir süre sonra ölürler. Şempanzeler birbirlerini leopar saldırılarından kurtarırlar. Sincaplar arkadaşlarını tehlikeye karşı uyaran alarm çığlıkları atar. Filler düşen yoldaşlarını kaldırmaya çalışır.

İyi de bir hayvan neden bir başkası için iyi bir şey yapsın? (Waal, s. 35)

Hollandalı psikolog, primatolog ve etolog Frans De Waal, primatlarda yemek paylaşımı, toplumsal ilişkiler, sorun çözme şekilleri üzerine ve insan topluluklarında ahlak ve adaletin kökenleri konularında çalışan bir bilim insanı. Waal’a göre, “Hakkaniyet kadim bir yetidir! Empati ve işbirliği gibi iç güdülerimiz ile birlikte gelişmiştir.”

Çok çocuklu evlerde büyüyenler bilir. Pasta dilimleri kesilirken herkes çaktırmadan bir diğerinin dilimini kontrol eder. Belki bir iki istisnaya göz yumulur ama birisine hep küçük dilim düşüyorsa sonunda isyan çıkar.

Bir çocuk bile adil paylaşımın, adaletin ne olduğunu bilir!

Peki, ne oldu da bu yetimizi kaybettik?

9 Temmuz sabaha karşı Soma’ya 15 km. kala bir trafik kazası oldu. 4 bine yakın maden işçisinin; kıdem, ihbar tazminatları ve ücret alacakları için, Uyar Madencilikten on yıldır alınamayan ücretler için, 2014 yılı Soma faciası sonrası işten çıkarılan işçilerin hakları için, aylardır Meclis gündemine getirilemeyen Yasa için yollardaydılar. Ankara’ya alınmamış, dört gün benzinlikte beklemişlerdi. Çözüm aramak için geldikleri Ankara’dan dönüşlerinde meydana gelen trafik kazasında, Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Başkanı emekli maden işçisi Tahir Çetin ve maden işçisi Ali Faik İnter hayatını kaybetti. Ali Faik, babası maden ocağında iş kazası sonucu öldüğünde henüz 6 yaşındaydı; 26 yaşında hayatını kaybettiğinde ise hâlâ babasının tazminat hakkını alamamıştı.

2014 yılında Soma kömür madeninde 301 madencinin hayatını kaybettiği facia sonrası tehlikeli olduğu söylenerek gene aynı maden firmasına ait Eynez ve Atabacı maden ocaklarında çalışan 2 bin 851 işçi; 2014 yılı kasım sonu telefon mesajı ile işten çıkarılmışlardı. 2014 yılından bu yana kıdem tazminatlarını almaya çalışıyorlardı. Verilen sözler tutulmadı. Onlarla birlikte aynı mücadeleyi veren, on yıldır paralarını alamayan Uyar madencilik işçileri, facialarda hayatını kaybedenlerin yakınları olan herkes bir “yasa” bekliyordu. Ve bu yasa bir türlü Meclis gündemine gelemiyordu. Ocak 2021’de sorun çözülecek denildi. İşçiler 15 yıldır bir kaos içinde bekliyorlardı. Listeler çıkıyor, kimi listede yer alamıyor, kimine taksitle veriliyor, alabilenlere de yıllarca alamadıkları tazminatın sadece ana parası ödeniyordu. İtibardan hiç kısmayan devlet, maden işçilerine gelince birden hesap kitap yapmaya başlıyordu.

Basın organlarında konu ile ilgili değerli, aydınlatıcı yazılar çıktı ama ben de yazmasaydım içimde kalacaktı. Yerde tekmelenen maden işçisinin görüntüsü hâlâ bir yumruk gibi boğazımıza takılıydı.

Tahir Çetin “Artık yeter!” demişti! Yetecek miydi?

Adalet nedir? Nasıl sağlanır? Eski çağlardan beri insanlık adalet üzerine düşünmüş, tuğla kalınlığında kitaplar yazmış, adaleti aklın ve bilimin eseri olarak kendine mal etmiş, yasalar çıkarmış, mahkemeler kurmuş, kurallara uymayı sevmese de, pastanın büyük dilimini hep kendine kendine istese de, sanki adalet olmadan toplum düzeni ve toplumsal yaşam olamayacağını derinlerde bir yerde bilmiştir. Aslında o kitaplar yasalar olmasa bile doğru ile yanlışı ayırabilecek bir temele sahiptir. Ama bir şeyler yanlış gitmiştir!

Avcı toplumlarda, kendi ailelerini ve yakınlarını kayırırlar endişesi ile avcıların avı parçalayıp dağıtmalarına bile izin verilmezmiş. Bazı ahlak ve davranış kuralları kültüre bağlı olarak toplumdan topluma değişebilir. Ama adalet ve eşitlik duygu ve arzusunun türümüzün bütün üyelerinde var olduğu ve önemsendiği görülmüştür.

Ültimatom Oyunu diye bir oyunda, iki oyuncudan belirli bir meblağı aralarında paylaşmaları isteniyor. Paranın nasıl bölüneceğine bir oyuncu karar veriyor, ancak diğer oyuncu da bu kararı kabul etmedikçe kendi payını da alamıyor. Dünyanın çeşitli toplumlarında antropologların Ültimatom Oyunu oynatarak yaptıkları deneylerde, bütün oyuncular diğerinin kabul etmeyeceğini düşünerek eşit paylaşımı tercih ediyor. Haksız tekliflerle karşılaşan oyuncuların beyin taramalarında ise öfke ve hor görü tespit ediliyor. “Hakkaniyetli seçimler, çatışmayı önleyici yaygın bir insan eğilimi” olarak niteleniyor. (2018, Waal, s.130)

Başka bir deneyde de kapuçinler, kendilerine verilen görevi salatalık ödülü karşılığında yerine getiriyorlar. Salatalığı aldıkça da yapmaya devam ediyorlar. Ancak yanlarındaki diğer kapuçine aynı görev karşılığında üzüm verilmeye başlandığında, salatalık alanlar salatalıkları atıyor ve işi yapmayı bırakıyorlar. Dikkat çekici bir diğer nokta da, verilen “ödül” bir “emek karşılığında” ise önem taşıyor. Adil değilse hoşnutsuzluk yaratıyor. Bu hakkaniyet hassaslığı görülen üç tür de – şempanze, kapuçin, köpekgiller- hepsi et seviyor ve grup halinde avlanıyor. “Ödülün nasıl bölüşüldüğü konusundaki hassasiyet, verilen emeğin karşılığının alınmasını garantiliyor, bu da iş birliğinin devam etmesi için hayati bir önem taşıyor.”(a.g.e.,s. 130)

Şempanzeler üzerinde yapılan deneyde ise ek olarak; “hakkaniyet” daha üst bir seviyeye çıkıyor. Sadece kötü ödül verilenler değil, daha kıymetli ödül olan üzümü alan şempanzeler de rahatsızlık duyuyor. Üzümü yemeyi reddediyor. Bazıları üzümünü diğeri ile paylaşıyor.

Maden holdinglerinden alacaklı işçiler, Ankara’ya sokulmadılar, yollarda yattılar, mola yerinde benzinlikte beklediler, çevik kuvvet ile karşı karşıya geldiler, suçlandılar. Extra ödül değil, analarının sütü gibi helal emeklerinin karşılığı peşindeydiler.

Ali Faik’in annesi yevmiyeli işi için yola çıkmak üzere iken 26 yaşındaki oğlunun acı haberini aldı. 20 yıl önce de; maden ocağındaki iş kazasında can veren eşinin haberini böyle almıştı. Ovada pamuk ve domates toplayarak yetiştirmişti iki çocuğunu.

Peki, o üç beş ayrı kepçeden dağıtılan üzümleri yiyenler, o üzümler boğazlarına dizilmiyorsa hangi gruba giriyorlar?

Evrimin hangi halkası, hangi dinin müridi, nasıl bir ahlak ve hakkaniyet yoksunluğu içinde bir toplumuz? Fabrika ayarlarımızı kaybettik, hep birlikte batıyoruz!

Darwin “İnsan, yüzü kızaran tek hayvandır” demişti. Mark Twain ise “İnsan yüzü kızaran tek hayvandır ya da kızarması gereken” demiştir.

Yüzü kızaran kaldı mı?

*Waal, F. (2018) Bonobo ve Ateist - Primatlar Arasında İnsanı Aramak. İstanbul: Metis Yay.