İşçi Partisi’nin sayısı yirmi binleri bulan kanat örgütlerinin, yeni genç üyelerinin ve seçimde gençlerden aldığı yüzbinlerce oyun formülü şu: Meseleleri sınıf mücadelesi zemininde okumak, en önemlisi genç gibi siyaset yapmak, gençlere kampanya için inisiyatif vermek ve alışılagelmiş iletişim metotlarından kurtulmak

Adalet Kurultayı'nda gençlik oturumu: Formül gençlikte!

Emre Yılmaz - CHP Gençlik Örgütleri Genel Başkanı

15 Haziran’da Güvenpark’tan yola çıkan bir arayış, 9 Temmuz’da Maltepe’de milyonların ortak mücadele mevziisine dönüştü. 16 Nisan’da ortaklaşan mücadelenin, sıralanan taleplerin ve söz verilen başka geleceğin yürüyüşe yansıdığını hep birlikte gördük. Gençlerin, kadınların, memleketi tek adama teslim etmeyenlerin yarattığı ruh, sanılandan çok daha fazlası aslında. Meşruluğunu sandıklar açılmadan yitiren bir seçim sonucuna bağlı söylemiyoruz bunu, sokağın kendisi ve Adalet arayışının bize açtığı alanlar her bir hücresine kadar gösteriyor.

9 Temmuz’da milyonların önünde açıklanan programın derinlemesine tartışılması, üstüne konuşulması ve yeni şeylerin konulması açısından elzem bir çalıştaylar diziniydi aslında Adalet Kurultayı. Dört ana alanda tartışmalar devam etti, 80’den fazla çalıştay yapıldı. On binlerce insan adalet için tuğlalara isimlerini yazdı, 1915’te kurtuluşun başladığı Çanakkale’de bir gelecek hayaline –daha- ortak oldu. Ulaşımı zor, havası serin ve zaman zaman tozlu, içerisi ise tamamen kolektif yönetilen bir alanda tartışıldı, planlandı ve alkışlandı her şey.

Dört ana alandan birini de gençlik çadırı oluşturdu. Başka gelecek mümkün sloganıyla örgütlediğimiz sokağın, 16 Nisan’ın ve memleket gençliğinin bir buluşmasıydı aslında Gelibolu. Başka eğitimin, adaletin, emek sürecinin ve dünya gençlik mücadelesinin mümkün olacağını konuştuk dört gün boyunca.

İçinde başka adalet mümkün pankartının asılı olduğu bir çadırda yüzlerce genç, Ulaş Hocayı dinleyerek başladı programa. Ulaş Hoca, kıdemli yüzbaşı babasını kaybettiği bir savaşın 36 yıl sonra da olsa bitmesini istediği için imza attı; barış isteyenlerden sadece biri olduğu için akademiden atıldı. Kendi hikayesi bir kenara, gençliğin hikayesi için o çadırı üniversiteye döndürdü. Bilgi üretmeye ve bunun için bir üniversite binasından çok daha fazlasına ihtiyaç olduğunu anlattı. Üniversite bitiyor, bitiriliyor sesliliğinde boğulmak yerine “Başka Bir Üniversite’yi gelin kuralım!” diyerek atıldığı akademinin -hala -vazgeçilmeyecek bir mesele olduğunu ortaya koydu.

Akademi ve akademide gençlik mücadelesi tartışmasıyla başlayan gün, karanlığa sırtını dönerek memleketi proje okullara karşı aydınlanmacı eğitime davet eden liselilerle devam etti. Konuşmacılar; veliler, sendika temsilcileri veya siyasiler değildi. Olması gerektiği gibi, memleketi ayağa kaldıran bu mücadelenin taraflarıydı. Bir kuşağın “korumacılık dürtüsüyle” konuşturmadığı liseliler bu sefer Adalet Kurultayı’nı ayağa kaldırdı. Samsun’daki soruşturmalar, İzmir’e uygulanan sistematik baskılar, İstanbul’da büyüyen köklü okul mücadeleleri başka geleceğin kimlerle sarmalanacağını bir kez daha gösterdi. Liseliler, İstanbul Erkek’in mezuniyetinde, Galatasaray’ın pilav gününde, Kadıköy Anadolu’nun bildirisinde ortadan kaldırdıkları umutsuzluğu burada da yok ettiler. Ve tartışmalarının sonunu başladıkları gibi Laiklik mücadelesi ile bitirdiler. Haziran ruhuyla, 17 Eylül’de, Laik Eğitim Mitingi’ne!

İlk günden son güne gençlik, gençliği tartıştı ve somut bir gelecek planı tasarlamaya çalıştı. Kuşak olabilmek konusu çadırda tartışılırken beyan edilen bir şey vardı: “Her kuşak, kendinden önceki kuşağı tasfiye ederek ilerliyor”.

2017’nin gençliği ise bu meseleden çok uzakta, tasfiyeden değil birliktelikten yana tavır koyuyor. Gezi Direnişi’nde apolitik olmadığını ve isimsiz özne olarak ‘bir hareket nasıl örgütlenir’i gösteren kuşak henüz tasfiye edilmedi. Yeniden ama bu sefer kalıcı özne olabilmek için kendi tartışmalarını burada da yaptı. Kurultayın ikinci gününde çadır, Avrupalı Genç Sosyalistler’e ev sahipliği yaparken konuşulanlar gençliğin birincil muhatap olduğu sorunların zeminiydi: geleceksizlik, işsizlik tehdidi, siyasi temsil krizi…

İngiltere örneği: Sınıf siyaseti…
Gün içerisinde süren tartışmalarda Avrupa’da sağın yükselişi ve gençlik sorunlarına karşın umut veren bir İngiltere örneği vardı elimizde. Sınıf mücadelesinin doğduğu yer, kendi partisiyle büyüyen bir hat oluşturuyordu. Brexit sonrası daha da güçlenen ve Corbyn’in zafer sayılabilecek seçimini örgütleyen İşçi Partisi Gençliği, Tory’nin (Muhafazakâr Parti) karşısında bir gerçeklikle kazandıklarının altını çizdi. İşçi Partisi’nin sayısı yirmi binleri bulan kanat örgütlerinin, yeni genç üyelerinin ve seçimde gençlerden aldığı yüzbinlerce oyun formülü şu: Meseleleri sınıf mücadelesi zemininde okumak, en önemlisi genç gibi siyaset yapmak, gençlere kampanya için inisiyatif vermek ve alışılagelmiş iletişim metotlarından kurtulmak.

İşçi Partisi örneğinde de gördüğümüz şey ise gençlerin başka bir tartışma konusu. Krizde/ kaosta gençler emek süreçlerinin neresinde ve neden örgütlü değiller sorunsalı tüm mücadele programını ortadan kesen bir doğru. Kampın üçüncü gününde çadır bu konuyu tartışırken Gamze Yücesan-Özdemir ortak bir zemin tanımı yapıyor. Laiklik mücadelesine bağımlı, devrimci romantizm ruhunda bir siyaset…

Memleketini ve halkını seven gençlerin, bu toprakların karanlıktan aydınlığa yürütülecek günlerini bir düşten yakın bir geleceğe evirebileceğini bir hocadan çok yoldaş gibi anlatıyor. Ve ekliyor; tasfiye yok, hepimiz ama hepimiz, arkanızdan geleceğiz. Hocaların Hocası Korkut Boratav bile... Yakın gelecekte ne olur bilemeyiz ama Korkut Hoca en azından çadıra geliyor. Bu memleketi sevmek cümlesinin üstüne bu sefer o ekliyor. Cumhuriyete, aydınlanmaya ve kurucu iradesine sarılın. Kurtuluş uzakta değil, özde.

Nazım gibi olabilmek belki mesele en başında. İlla bir yerden başlayacaksak “en yakın insanınmış gibi seversin memleketini” demesini anımsamak ve tanımlanan hürlükleri kırmak gerekir.

Ve bir hazin hürriyeti değil gerçek hürriyeti bu topraklarla yeniden buluşturmak gerekir.

Yakın bir geleceğin zamanı bizim elimizde. Hatırlamak lazım, memleket tarihinin aydınlanmaya yüzünü döndüğü kritik eşiklerin mimarları bu toprakların sevdalısı gençlerdi. Tarih, o kritik eşiği yaratan ve bu topraklara has haliyle bir Cumhuriyet fikri yeşerten gençliğin cesaretini beklemektedir.

Üniversite, sokak, meydan… Her yerde adalet, eşitlik, hürriyet için: Kahrolsun istibdat!