Sonuç olarak üç katlı binanın, deprem ve itfaiye raporu olmadan, ruhsatsız ve kaçak olarak faaliyet gösterdiği anlaşılıyor. Küçücük yerde kimse hiç bir yetkili görmemiş, bilmemiş. Çocuklar emanet edilmiş. Olayda her türlü ihmal, ört-bas, denetimsizlik ve yasal keşmekeş mevcut. Bu ihmal ve vurdumduymazlık zincirinde; yaşları 12-16 arasındaki 17 kız çocuğu enkaz altında kalarak, yataklarında ölüyor.

Adalet olmadıkça bu yangınlar sönmez

L. Gülden Treske

Herkesin bir iç yangını vardır ve kendinedir. İçin için yanar. Bir de bazı yangınlar vardır, yananı da yakanı da daha önce görmemişsinizdir, bilmezsiniz; ama siz yakmış gibi utanırsınız, kahrolursunuz, siz yanmış gibi kor olup kalırsınız. Yıllar geçer, sönmez. Bir de sanki sönmesin diye yangına körükle gidenler vardır. 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’ne yapılan saldırıda ihmali bulunan devlet, yıllarca da hukuk skandalları ve bir türlü sağlanamayan adalet ile hepimizin canını tekrar tekrar yakmaktadır. Yıllar süren dava Mart 2012’de zaman aşımına uğrar, izini kaybettiren firariler aranmaz olur. 2020 yılı Ocak ayında ağırlaştırılmış müebbet cezası ile cezaevinde bulunan bir Madımak sanığı da Cumhurbaşkanı tarafından affedilir. Suçu olay yerindeki polislerin tanıklığı ile sabittir. Tüm ülkenin gözü önünde çoğu yazar, şair, sanatçı, kimi çocuk 35 kişinin katledildiği bu toplu yangını hangimiz unuttu, hangi ailenin acısı zaman aşımına uğradı, kim affedebildi?

Anayasa’nın 104. Maddesi’nde yer alan, Cumhurbaşkanı’nın özel af hakkı doğrultusunda, “...sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır” ifadeleri ile belirtilen bu durum, bir insan hakkıdır. İnsan Hakları Derneği’nin 2019 sonu sayılarına göre hapishanelerde 457’si ağır olmak üzere 1333 hasta tutuklu bulunuyor. 2017 yılından Ağustos 2019’a kadar olan süre içinde de 39 hasta tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi. Bu insanların evladı, eşi yakını yok muydu?

Dileyelim ki bu durumda olan tüm hasta ve yaşlı tutuklular için bu hak adil olarak kullanılsın, bu kamu vicdanını yaralayan af bari bir nebze bir hayra vesile olsun.
Bu yangını da unutmak olmaz, çünkü onların şiirleri de yok arkalarından okunacak!

Sivas yangını yanadursun, gene Anadolu’nun bağrında, bu kez küçük bir köydeyiz. 1 Ağustos 2008, sabah 04.15.

13 yaşındaki bir kız çocuğu olayı şöyle anlattı:

“Sabah saatlerinde namaza kalktık. Ben abdest almaya aşağı indim. Zemin kattan kuvvetli bir hışırtı geliyordu. İki hocamızla mutfağa girdik. Hocalarımızdan biri ‘Mutfakta gaz hortumu çıkmış’ dedi... Kapıyı kapat dediler. Ben de ikinci kata çıktım… Öğrenciler yataklarındaydı... Hemen ardından çok şiddetli bir patlama meydana geldi. Beş arkadaşımla birlikte patlamadan sonra binanın ayakta kalan kısmındaydık... Alevleri çok yakınımızda hissettik. Kapıyı açtığımızda binanın yarısının yıkıldığını gördük.”

Konya’ya bağlı 2 bin 500 nüfuslu bir belde de, bir vakfa ait dört kurs binasından biri sabaha karşı 04.15’te, içinde uyuyan kız çocukları ile birlikte patladı, yandı ve çöktü. LPG tankından sızan gazın patlaması sonucu çöken binada, 17’si öğrenci kız çocuğu, biri eğitmen toplam 18 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi yaralandı. Bina ve kurs ile ilgili yasal ve yetki karmaşası, patlama ve yangın kadar yüz karası idi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi Kuran kursunun yüz metre ötesinde; özel bir derneğin yatılı kız öğrencili Kuran kursu binası, kayıtlarda erkek öğrenci yurdu olarak geçtiği için Diyanet İşleri’nin denetiminden geçmemiş. Konya Milli Eğitim Müdürlüğü, yurtların denetimi ilçelerde diyor ve sorumluluğu kabul etmiyor. Herkes bir şekilde sorumluluğu bir başkasına atıyor. Sonuç olarak üç katlı binanın, deprem ve itfaiye raporu olmadan, ruhsatsız ve kaçak olarak faaliyet gösterdiği anlaşılıyor. Küçücük yerde kimse hiçbir yetkili görmemiş, bilmemiş. Çocuklar emanet edilmiş. Olayda her türlü ihmal, ört-bas, denetimsizlik ve yasal keşmekeş mevcut. Bu ihmal ve vurdumduymazlık zincirinde; yaşları 12-16 arasındaki 17 kız çocuğu enkaz altında kalarak, yataklarında ölüyor.1 Aileler çocuklarının diskoda falan değil, sabah namazı kılmak üzere iken öldüğünü, yöneticilerden şikâyetçi olmadıklarını söylüyor. Ayrıca olaydan bir gün sonra yapılan başvuruda, kursun İngilizce kursu olduğu iddia ediliyor. Olaydan iki yıl sonra, hâlâ devam eden ve 11 kişi hakkında açılan davanın mahkemesinde, ifade veren çocuklar, İngilizce kursu gördüklerini söylüyorlar.2

On sekiz ölüme rağmen, olaydan sonra ailelerden hiçbiri şikâyetçi olmuyor. Bu küçük kız çocuklarının, ‘şehit’ olduğunu düşünüyorlar. Kaçak bir binada, gaz patlamasına kurban verilen çocuk şehitler. 12 yaşındaki kızını kaybeden bir baba, kimsenin kusuru olmadığını ve “Sakın kurs için kötü bir şey yazmayın. Onlar her zaman bizi ve beldemizi düşünüyorlar” diyor. Evet, tek kaygı, bu kursa bir zarar gelmemesi.

Hayatını kaybeden çocukların teşhis işlemleri sonrası; beldeye getirilen ilk 6 cenaze defnediliyor. Daha sonra gelen cenazeler ise araba farlarının ışığında akşam vakti karanlıkta gömülüyor.3

İslam Peygamberi, ölülerimiz için, “zaruret olmadıkça gece defnetmeyin” demiştir. Çok önemli bir zorunluluk olmadıkça gece vakti defin yapılmaması belirtiliyor. Bu küçücük kız çocukları, sanki suçlu onlarmış gibi, küçücük bedenleri gözlerden uzak alelacele toprağın altına saklandı. Olay bitti. Şikâyet eden de yok, sanki hiç yaşamamışlardı.

Enkazdan sağ çıkanlara da büyükleri tarafından, mahkemede İngilizce kursundaydık diye yalan söyletildi.

Olaydan sekiz yıl sonra, 2016 yılında Adana’da denetimsiz özel bir Kuran kursunda 11 öğrenci ve bir eğitmen gene yanarak can verecek, gazeteler ders almadık diye yazacaktı. 2008 yılındaki 18 ölümlü, patlama ve yangın için açılan dava ise hâlâ sürmekteydi. 11 sanıkla başlanan ve dokuz yıl süren davada sanıklar tutuksuz olarak yargılandı. Sonunda üç kişi, yurt müdürü ve LPG tüp şirketinin montaja onay veren yetkilisi ve teknik destek sorumlusu mahkûm oldu.

Olaydan on bir yıl sonra, 2019 yılında ise dava hâlâ Yargıtay’da. İlk davada, ikincil sorumlulara dava açılmadığı tespit edilerek 3 kişi için tekrar bir dava açılması talebinde bulunuldu. Yurdun LPG montajını yapanlar, montaj için gittiklerinde yanlarında gaz alarmı cihazı da götürmüş ancak Yurt Müdürü tarafından talep edilmeyince cihaz takılmamıştı. Patlamadan bir ay önce de ikinci periyodik tesisat kontrolü yapılmıştı4. Olay sonrası açılan ilk davada, hiç bir aile şikâyetçi olmazken, davanın ikinci yılında tam 10 dakika süren üçüncü duruşmada, bir kızı ölüp diğeri yaralanan bir baba şikâyetçi olarak davaya dâhil oldu. Öğrenciler adına davayı takip eden avukat 11 yıldır adalet arayışında. Çocuk Hakları Koruma Derneği açıklamasına göre, sekiz yıl süren ilk dava süresince, 7 bilirkişi raporu hazırlandı, ilk bilirkişi raporunda tüm sanıklar asli kusurlu bulunduğu halde, her yeni raporda sorumlu sayısı gittikçe azalmıştı.

Adalet heykelinin gözleri açık, elindeki terazi bozuk.

1 Kotan, B. (02.08.2008) Orada bir Kuran kursu var uzakta... Radikal. http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=haberyazdir&articleid (03.02.2020)
2 Kaçak kuran kursu davasından 2 yıl sonra gelen şikayet. T24 http://t24.com.tr/kacak-kuran-kursu-davasindan-2-yil-sonra-gelen-sikayet (30.01.2020)
3 Konuralp, O., Kavak. S., Güleri, A., Akkaya, İ., Sarı, Ö. (03.08.2008)18 cenaze sıfır şikayet. Hürriyet http://www.hurriyet.com.tr/gundem/18-cenaze-sifir-sikayet-9573513 (03.02.2020)
4 Saymaz,İ. (10.03.2019)İkincil kişilere dava bile açılmamış. Hürriyet http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17si-kiz-ogrenci-18-kisi-olmustu-ikincil-kisilere-dava-bile- (03.02.2020)