Uzun zamandır sağın ezberleri arasından konuşup hem siyasal hem de toplumsal muhalefete 'akıl veren' bir dizi kalem ve mevki sahibi var. İşgal ettikleri konuma iktidarın çanak yalayıcılığı sayesinde ulaşmış, muktedirin zorbalıklarına tek bir kelam etmeden yalnızca muhalefeti eleştirmeyi görev bilmiş bu zevatın asli işlevi endişeli kitlelerin zihnini bulandırmak, onları bıktırarak tavır almaktan uzaklaştırmak ve muktedirin kısır gündemine mahkûm etmek...

2014 cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde muhalefete 'sağı kucaklayıcı' aday çıkarmasını telkin eden bunlardı. CHP feci bir hataya imza atarak Ekmeleddin İhsanoğlu ismini önerdiğinde koltuklarında derin bir oh çekmişlerdi. Artık Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı garantiydi. Benzer hamleleri 7 Haziran seçimleri sonrasında da uygulamaya koydular. CHP, çatışmaların yeniden başladığı dönemde HDP ile yan yana gelmeyerek kendini koruyacağını varsaydı. Zira aynı zevat, CHP'yi 'devletin bekası' söylemiyle vuruyor, buna karşılık CHP toplumsal muhalefetin barış odaklı ileri adım önerisine mesafeli yaklaşıyordu. Dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiğinde Haziran başta olmak üzere birçok siyasi güç, CHP'ye "dur, yapma" dedi. İktidarın tehdidinin sadece HDP'yi değil CHP'yi de hedef alacağına açıkça işaret etti ancak sonucu değiştiremedi. Belli ki "bize dokunamazlar", "cesaret edemezler" diye düşünüyordu CHP yönetimi. Ülkenin kurucu partisine aynı operasyon yapılamazdı! Hâlbuki faşizm kapıyı çaldığında ilk darp edilene sahip çıkmaz, bir ayağınızı güçlü biçimde öne atmazsanız eski mevzinizi dahi koruyamazsınız.

İleri adım
CHP şimdi ilk kez bir adım ileri atıyor; arkasına Hayır'ın gücünü alıp adalet yürüyüşü gerçekleştiriyor. CHP'den tatlı su muhalefeti görmek isteyenler ise hop oturup hop kalkıyor! Gündemi iktidarın belirlemesine alışkın olan kim varsa hepsi şok içersinde. Adalet yürüyüşü, bir anda gündemin merkezine yerleşti. Biliyorlar ki ne zaman gündemi muhalefet belirliyor o zaman kazanan da muhalefet oluyor ya da en azından kaybetmiyor. O nedenle aba altından sopa gösterenler günbegün çoğalıyor; tehditlerin arkası kesilmiyor. Yürüyüşü 'darbe çığırtkanlığı' ile itham edenlerin esas niyeti muhalefetin imhasını sağlamak.

CHP'den beklenen ileri adım neden mi şimdi? 16 Nisan akşamı şaibeli referanduma meydanlarda, sokaklarda itiraz edememesinin bedelini milletvekili mahkûm edilerek ödemeye başladı çünkü. Bir nebze siyasi izan sahibi olan herkes Berberoğlu'nun tutuklanmasının bir başlangıç olduğunun farkında. Saray rejimi, nasıl HDP'nin en etkili isimlerini tek tek zindana atarak partinin gücünü kırdıysa aynısını CHP için de yapabileceğini varsayıyor. Amaç 2019 ya da olası bir erken seçim öncesinde ana muhalefeti kıpırdayamaz hale getirmek; burjuva demokrasisinin son kalelerini düşürmek. Adalet yürüyüşü, iktidar blokunun bu hamlesine set çekmek için atılmış doğru bir adım. Üstelik adalet talebi, toplumun farklı kesimlerinin ortak haykırışı olması bağlamında da etkin bir siyasi kaldıraç olmaya aday. Yeter ki bu talep ilerici devrimci bir çizgiyle bütünleşsin. Grev hakkı gasp edilen işçilerin adalet arayışı ile cezaevlerinde tahliye bekleyen demokratların, cumhuriyetçilerin, Kürtlerin umudunu birleştirsin. KHK mağduru demokratların çığlığı ile çocuğunun geleceğinden endişeli kesimlerin arayışını buluştursun. Hayır'ın arkasında biriken enerjiyi büyütebilsin.

Omuz ver
Adalet yürüyüşünü hafife almak, onu itibarsızlaştırmaya çalışmak iktidar cenahının işidir, sol ve demokrat çevrelerin değil! Kılıçdaroğlu'nun ayakkabısı ile uğraşanlarla aynı seviyeye düşmemek gerek! CHP yönetimi yakın geçmişte birçok hata yapmıştır, bu hataları o dönemde eleştirdik şimdi de unutmuş değiliz. Ancak sözünü ettiğimiz gerçek, bu yürüyüşün önemini hafifletmez. Falcılık yapıp CHP'nin yürüyüşü bırakıp bırakmayacağını konuşmak ya da ona rota çizmek bizlerin acil görev listesinde yer almıyor. Ancak bu yürüyüşü dalga dalga büyütmek, somut talepler etrafında çeperini genişletmek ve Hayır'ın enerjisini diri tutmak toplumsal muhalefetin ortak sorumluluğu. CHP'nin arkasına takılmak demek değildir bu, aksine seküler tabana seslenmek, beraber direnme kapasitesini arttırmak ve özgüveni tazelemek demektir. Şimdiden bu yürüyüşten çıkarılacak bir ders var. O da topu karşı sahaya taşımadan, atak yapmadan kazanamayacağımız gerçeği. Demokrasi kalesinin önünde baraj kurmak yetmiyor, faşizmin kalesine gol atmak zamanı!