Hasan Cemal’i elinde “adalet” yazan pankartla görünce hem sinirlendim hem de bunca yüzsüzlük karşısında onun adına ben utandım. Kılıçdaroğlu ilk kez geleneksel siyasal yolları bırakıp, Gezi’den gelen sese kulak verdi ve yola düştü. Herkesin geç kalındığında mutabık olduğu bu eylemin sonuçlarını yakında göreceğiz. Ben kendi payıma AKP Genel Başkanı RTE’nin kendini zor tuttuğunu düşünüyorum. Bu ayrı konu… Uzun bir yola çıkarken hazırlıklı olmak gerekir, kuşkusuz yol arkadaşlarını da iyi seçmeli insan. Hasan Cemal’i görünce adalet yürüyüşü hırsızları geldi aklıma bir bir…

AKP döneminin en büyük başarısı kavramların içini boşaltmak oldu. Bu yolla toplumsal muhalefetin kolu kanadı kırık hale geldi. Barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet türü kavramlar işportaya düştü. Siyasal İslamcılarla kol kola giren sol-liberaller ya da daha kolay söyleyişle liboşlar bu işin öncüsü oldu. AKP’nin ne dünyaya söyleyecek tek bir cümlesi vardı ne de bu türden ilişkileri. Bu liboş tayfa ‘vesayet düzeni’ ortadan kalkacak diye her yola başvurdu. Bile isteye kavramların içini boşalttı, yalan söyledi, kumpas kurulmasına ya göz yumdu veya doğrudan etkin görev aldı bu süreçte. Sonuç AKP Genel Başkanı RTE hepsinin canına okudu. Yemi kesilen bu düzen artıkları da şimdi zırlamaya başladı, muhalefet ediyor görünüyorlar. Oysa bir kez fikirlerini pazara çıkaran, her zaman aynı eğilimi gösterebilir. Demek ki bu tiplerle yola çıkılmaz!

Kılıçdaroğlu ‘Adana Mitingi’nde mahpustaki gazetecileri sayarken tuhaf isimlere de yer vermişti. Anımsayın; kumpas davalarında en önde yer alanlar için özgürlük istediğinde meydandakiler şok olmuştu, ardından da kıyamet kopmuştu. Eğer o kişilerin suçsuz olduğunu düşünürsek, eylemlerinin de suç olmadığını kabul etmiş sayılırız, o halde ‘kumpas’ yayınlarını yapanların da basın mensubu olduğunu, yani ifade özgürlüğü çerçevesinde davrandıklarını benimsememiz gerekir. Hal böyleyse eğer, o yayınlar ve iddialar doğruysa, o zaman o yargılamalar haklı sayılmalıdır. Burada derin bir çelişki var. Birilerinin adil yargılanmasını istemek ayrı mesele, onları basın mensubu saymak ayrı… Bu sadece bir örnek… Kabaca söylersek: Mehmet Baransu gazeteci midir? Önce buna karar verilmeli… Sap saman karışmamalı…

Ben adalet deyince yaşamı çalınmış Kuddusi Okkır ve Ali Tatar’la başlarım düşünmeye. Türkan Saylan, İlhan Selçuk gelir aklıma mesela… Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve tüm Gezi çocukları yüreğimi yakar. Cizre’de, Sur’da katledilen çocuklar düşer aklıma. Hrant Dink, Tahir Elçi ve Sivas’ta öldürülenlerle dertlenirim… Örnekleri çoğaltabilirim. İlla gazetecilerden örnek vereceksek Musa Kart, Güray Öz, Kadri Gürsel, Ahmet Şık’ı sayarım… Unuttuğum, sayamadığım isim çoktur kuşkusuz… Bu memlekette her haneye adaletsizlik düşer… Lâkin aklıma Hasan Cemal ve arkadaşları düşmez…

Abant Toplantısı’na koşarak gidenlerle, “yetmez ama evet” diyerek hukuku dinamitleyenlerle, gazetecilik etkinliği adı altında muhbirlik, tetikçilik yapanlarla yan yana durmam, yürümem. Bu isimlerle adım aynı cümlede geçsin istemem. Eski siyasal İslamcıyla, AKP’de herhangi bir dönem bulunmuş kimseyle, ırkçılıkla nam salmışlarla yoldaşlık edilir mi yahu? Bu ne saçmalıktır… Baktım dün; Taraf gazetesinden RTE’ye aşk mektubu tadından övgüler düzen bir dansçı kadın elinde pankart yürüyüşe gidiyor. Pes dedim. Hepimizi darbeci ilan etmişti bir dönem. Bir düşünün: Bu kadın, hedef gösterdikleriyle yan yana ‘adalet’ için yürüyecek. Burada oksimoron bir durum yok mu sizce? Suçun kaynağı olan aynı zamanda nasıl mağdur olur!

Bu adalet yürüyüşünü liboşlar kirletecek belli oldu. Yurtdışına kaçıp oradan muhalif gibi kendini satan FETÖcülere dikkat etmek gerekir. Onların aradığı adaletle bizim ki aynı değil. Ben kendi payıma yukarda saydığım isimler için adalet istiyorum. AKP ve Cemaat tüm süreçlerde ortak iş tuttu. “Emri ben verdim” diyen de, silahı doğrultan da suçludur. Elbette herkes için adil yargılanma isterim ama hepsi bu! Sakın kimse çıkıp “şimdi zamanı mı?” demesin. Sus sus bu hale geldik. Ekmeleddin zamanı sustunuz da ne oldu mesela? Yargılanmasını istediklerimizle adalet yürüyüşüne çıkılır mı?

‘Adalet’ için yürüyüşü destekliyorum. Yürüyüşe katılacağım haftaya. Hem tanık olmak için hem de yukarıda saydığım isimler için yürüyeceğim. Buradan ilan ediyorum, kimseye kefil değilim. Adalet hırsızları karşıma çıkarsa selam vermem, lafımı da esirgemem. Eğer onlar utanmadan bu yürüyüşe gelirse, bizim de dün yaptıklarını anımsatma hakkımız vardır. Suçu yaratan kimsenin masum olması söz konusu değildir! Akıl dışıdır bu! Örneğin Bülent Arınç adalet istediğini söylüyor şimdi. Ne yapalım yani yürüyüşe davet mi edelim? Yoksa önce suikast yalanıyla açtırdığı Kozmik Oda kapısını mı anımsatalım Arınç’a…

Eğer yol arkadaşını/yoldaşını doğru seçmezsen yolda kalırsın…

Benden söylemesi…