Sokaklardaki haklı adalet arayışları söz söyler ve dalga dalga yayılan direnişlere dönüşür. Bu seslerin duyulmasına yararlı vesile olan bu filmler gösteriyor ki tarih haklı insanların doldurduğu meydanlar ve arşınladığı yollarla dolu. İnanın direniş yolları henüz bitmedi

Adalete yürüyen filmler

İnsan vicdanının ayaklanmasının önüne hiçbir güç geçemez. Tarih bunu kanıtlar, filmler ise bunu paylaşır. Dünya’nın her coğrafyasında insanlar tarih boyunca seslerini duyurmak ve adalet aramak için sokağa inmişlerdir; bu Amerika’da da böyledir, Ukrayna’da da, İngiltere’de de, Mısır’da da, Türkiye’de de böyledir. Bu haklı adalet arayışları kendi yerel tarihsel dinamiklerinin ötesinde söz söylerler ve böylece dalga dalga yayılan direnişlere dönüşürler. Bu seslerin duyulmasına yararlı vesile olan bu filmleri izlemek gerek.

Adalete 440 km
Mühim olan yoldur, diye bir söz vardır. Ama bazen her şeyden önce daha mühim olanı yola çıkmaktır. CHP lideri Kemel Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a kadar sürecek yürüyüşünü başlattığı anda çoğumuzun aklına Martin Luther King’in o meşhur yürüyüşü gelmiştir. 2015 Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Film’ dalında aday olan, Martin Luther King’in hayatından esinlenilerek çekilen Selma, işte bu yürüyüşün ileriki nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynayacak önemli bir filmdir. 1965’te Alabama eyaletinin Selma kentinden, eyaletin başkenti Montgomery’ye giden 87 km’lik bu yolda yürüyenler adalet vurgusuyla ırkçılığa karşı yürümüşlerdir. King’in eylemleri yönetme biçimi, felsefesi ve sivil itaatsizlik duruşu ile Gandhi’nin uygulamalarını benimsemesine odaklanan film FBI’ın gerçek kayıtlarından oluşturulmuş. Film, siyahlara kâğıt üzerinde tanınan haklarına karşın devlet içi faşist grupların ve Ku Klux Klan örgütünün vahşi müdahalelerini detaylı ve etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor. Ne diyelim onlar 87 kilometre yürüdüler ve epey yol katettiler; bakalım toplamda 440 kilometre sürecek olan Adalet Yürüyüşü bizlere neler getirecek.

adalete-yuruyen-filmler-306000-1.

Büyük eylemlerin ilham kaynağı
Günümüzde sıcaklığını hâlâ hissettiğimiz protestoların en unutulmazlarından birini Battle in Seattle filmi konu almıştır. 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Seattle’da bir toplantı düzenlemişti. Bu devasa organizasyonu protesto etmek isteyen gençler toplantıdan aylar önce internet üzerinden örgütlenmişti. Herkes bu protestodan haberdardı fakat klasik küçük ölçekli bir protesto olacağı düşünülüyordu ama öyle olmadı. Ve eylem güvenlik güçleri ve devlet otoritelerinin beklemediği çapta büyük bir eyleme dönüştü. O gün burada yaşananlar Occupy hareketleri ve dolayısıyla Gezi ve Tahrir Meydanı gibi direnişlerin öncüsü sayılabilir. Bunun en önemli sebebi internetin ve anında haberleşmenin kullanıldığı yani sosyal medya destekli ilk büyük eylem olmasında yatar. Medyanın son derece yanlı ve yalan haberler yayınlaması da alternatif medya arayışlarının güçlenmesine sebep olur. Ayrıca tarz olarak kültür ve sanatla oluşturulan yeni direniş şekilleri ilk kez bu sırada görülmüştür. Neo-liberal iktidarların gücünü belki kıramadılar ama Dünya’da G8’den IMF’ye, ardından Gezi’ye kadar uzanan eylem dalgalarına ilham verdiler. Aktör Stuart Townsend’in yönetmenliğini yaptığı filmde pek çok ismin yanı sıra Woody Harrelson, Channing Tatum ve Charlize Theron da oynuyor. Yönetmenin filmin içine zarif bir şekilde yerleştirdiği gerçek görüntüler filmi kurmacadan daha ciddi docudrama atmosferine sokuyor. Her iki tarafı da anlamamızı sağlayan bu film tarihin eşsiz tanıklarından biri, mutlaka izlenmeli.

Meydanlar adaleti arayanlar içindir
Bambaşka bir coğrafyada geçen Jehane Noujim’in yönetmenliğini yaptığı Al Midan-Meydan belgeseli gerçeklerin hiç bir zaman televizyonda yayınlanmayacağını bizlere kanıtlıyor. İnanılmaz zorluklarla çekilen bu belgesel En İyi Belgesel dalında Oscar’a aday olmuş ve Uluslararası Belgesel Derneği tarafından Yılın En İyi Belgeseli seçilmişti. Meydan filmi Ocak 2011’de Mısır’da Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda başlayan ayaklanma sonucunda Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, ardından yapılan seçim ile Müslüman Kardeşler’in desteklediği Mursi’nin iktidara geliş sürecini anlatan sarsıcı bir çalışma. Tüm sürecin başlangıcında direnişçilerin yanında yer alan ordunun, Müslüman Kardeşler’le işbirliği içine girerek direnişçileri ezmesi ile savaş haline dönüşen olayların sertliğini ve tüm siyasi sahnedeki ikiyüzlülükleri gözler önüne seren bir yapım. Film yaşanan gerçek süreci o dönem sosyal medya ve internet üzerinden nasıl takip ettiysek gene öyle takip etmemizi sağlıyor. Filmin en başarılı yanlarından biri, olayların bir sonraki durağında neler olacağını bilmemize rağmen, bizleri heyecan içinde gergin ve üzüntülü bir bekleyişe bağlaması.

adalete-yuruyen-filmler-305999-1.

Kanlı belgesel
Winter on Fire: Ukraine's Fight for Freedom, izlemesi duygusal anlamda zor çünkü sert ama kesinlikle izlenmesi gereken bir belgesel. Eğer henüz izlemediyseniz çok şey kaybediyorsunuz diyebilirim. Film, Ukrayna’da 2013 ve 2014 yılları arasında 93 günden fazla süren insan hakları eylemlerine tanıklık ediyor. Avrupa’ya dahil olmaya karşı barışçıl gösterilerle başlayan eylemlerin bozulan siyasi rejime ve özgürlüklerinin bastırılmasına karşı bir araya gelerek büyümesi ve milyonların başkanı istifaya zorlaması sürecini ve ardından yaşanan inanılmaz şiddeti, olağanüstü seferberliği kronolojik olarak takip etmemizi sağlıyor. Bu belgesel nasıl çekilebildi ben hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlayacağınız tarih haklı insanların doldurduğu meydanlar ve arşınladığı yollarla dolu. Belki henüz kimse bir yere varamadı ama inanın yollar da henüz bitmedi.