Bizim kuşağın yüreğini sızlatan bir türküdür bu. Yüreğinin direğini sarsan

Bizim kuşağın yüreğini sızlatan bir türküdür bu. Yüreğinin direğini sarsan. Nice mücadele anılarını, nice yoldaş yüzleri öznel bir perde gibi örter, kişiselleştirir. Herkesin kendine göre bir özeli vardır bu yüzden.

Aslında bir yönüyle, bildik bir türküdür. Herkes için nesnel bir değeri olan. “Adalılar türkü söyler/ Susar bütün namlular.” Namluları türkünün susturmasını pek dikkate almamışızdır belki bir zaman. Namluların konuşturulduğu bir zor zamanda  bu türkünün dile getirdiği geçeklik önemlidir. Türkünün namluyu susturmasını dile getirmek önemlidir.

Önder Babat, 2004 yılı Mart ayında Beyoğlu’nda katledildi. Devrimciydi. Hukuk Fakültesinde öğrenciydi. Onu katleden, faili malum bir “faili mechul” katildi.

Yoldaşları, katile ve katillere inat, adını ve mücadelesini yaşatıyorlar.Adı verilen kültür merkezinde devrimci sanat üretiminde emek birliği ediyorlar. Bu çalışmalardan son örnek, “Geceyi Kuşatanlara” adını verdikleri müzik albümü. Müzik gurubu kendini “Adalılar” olarak adlandırmış. Eskiden söylenen türkülerle, şimdi ve yarın söylenecek türküler yanyana.

Geçmiş değerlendirmelerimizde elbette pek çok eksik ve yanlışımız olduğunu kabul ederim. Ama, pek çok eksikiliğin yanında bir de “fazlalıklarımız” vardı. Her devrimci oluşum için kültür sanat çalışmaları başat bir görev gibiydi. Örgütlenmenin omurgasını, doğru devrimci eylemle olduğu kadar, kültür ve sanat çalışmaları tamamlardı.

Bu alanda, bir dönemde bir boş alan oluştu. Şimdilerde eksikliğin giderilmesi yönünde çalışmalar tanık oluyoruz. Adalılar’ın albümü de böyle bir eksikliğin giderilmesine dönük bir çalışma olarak doğru bir işlev yüklenmiş. Solun belleğini kesintiye uğratma çabalarına karşı da ödünsüz bir karşı duruş...

İşin doğrudan siyasal boyutu yanında bir de popüler kültür üretiminin en yoğun örneklerinin yaşandığı müzik “piyasasında” da soldan müdahelelere ihtiyaç var. “Günümüz tüketim toplumundaki görünümde popüler kültür ve popüler müzik tümüyler tüketimin ya da metalaşmanın bir aracına dönüşmüş durumda...” (Müziğin Görselliği, Ayşe Kalay, Kalkedon Y.) Ayşe Kalay’ın, Adorno’dan Ünsal Oskay’a, bu alandaki temel taşı niteliğindeki düşünürlerin değerlendirmelerine yer verdiği kitabını da yakın zamanda okumuştum. Kitap ile albüm birlikte, teori ve pratik bütünlüğü gibi bir etki oluşturdu. Başka bir deyişle iki eser, birbirinin sağlamasını yapmış oldu.

Müzik, tiyatro, sinema; eksik bir kanalımız halihazırda. Eksik bir damar. Şimdiye değin yapılanları yok saymak gibi bir saygısızlık etmiyoruz. Hayatı örgütlemenin bin türlü yolu var. Bin yolun tamamı da kültür sanat durağında bir biçimde kesişir. Kısacası, bu alanda yapılacak çok iş var. Kaldırılacak çok taş var. Yolu örmek için. Elimizi altına koymamız gereken çok taş...

 

Haftanın eylemi; “Cumartesi Anneleri bu hafta Galatasaray’da 300. kez oturma eylemi yaptılar; inatlarıyla, inançlarıyla”