7 Haziran seçimleri yaklaşırken Haziran Hareketi’nin aldığı karar çerçevesinde AKP’nin sandıkta geriletilebilmesi amacıyla ilerici güçlerle dayanışma içerisinde bulunacağız. Bu süreçte oyumuz gibi sözümüz de olmak zorunda.

Kişilerden öte fikirlerin, programın, zihniyetin önem taşıdığı ortada. Ne var ki henüz seçim bildirgeleri açıklanmadığı için şimdilik aday listeleri üzerinden bir değerlendirme yapmak daha gerçekçi görünüyor.

ÖDP’nin, Haziran ilkelerini temel alan bir program etrafında CHP’den HDP’ye ve sosyalistlere uzanan bir ortaklık içinde seçimlerde blok oluşturma çağrısı çeşitli nedenlerle karşılık bulmadı.

Böyle bir blok oluşmasa dahi, eşitlik, eşdeğerlik çerçevesinde seçim ittifakları ortaya çıkabilirdi. CHP ve HDP’nin seçmen potansiyellerinin yüksekliği, yüzde 10 seçim barajının oyların büyük merkezlerde toplanmasını zorunlu kılması, “eşdeğerlik” etrafında bir araya gelmenin reel karşılığını zayıflatabilir. Bu çerçeveden bakınca, kuşkusuz HDP’nin solun ve sosyalist kesimin değişik kesimlerinden adaylara listelerinde yer vermesi anlamlıdır. Ama bizlerin de, en azından HDP’nin şiar edindiği “radikal demokrasinin” eşdeğerlik kavramı çerçevesinde ilişki kurma beklentimiz, fıtratımızın tabiyet ilişkilerine yabancı olması anlaşılmalıdır.

Gelelim aday listelerine:
CHP’nin ön seçimuygulaması, üstelik delege sistemini aşarak sandığı tüm üyelere açması hem kendi imajı, hem de demokrasi açısından şüphesiz olumludur. 12 Eylül rejiminin yasakçı zihniyetinin adeta siyaseti iş çevrelerinin serbest meslek erbabının ayrıcalığına dönüştürmesi, CHP üye profilinde gençlerin, emekçilerin yeterince temsiline olanak tanımıyor, para ve güç ilişkilerinin yeniden üretilmesini engellemiyor. Ayrıca Kocaeli benzeri ön seçimin uygulanmadığı, neden uygulanmadığının da açıklanmadığı illerin varlığı ister istemez soru işaretleri yaratıyor. Yine de CHP’nin örgüt içi demokrasi açısından ciddi bir sıçrama yaptığını görmemiz gerekiyor.

Kürt hareketinin çok parçalı, çok katmanlı yapısı benzer bir önseçim sürecinin işlemesine izin vermiyor olabilir. Yine de listelerin nasıl bir anlayış çerçevesinde şekillendiği anlatılmaya çalışılsa daha isabetli olurdu.

HDP’nin kadınların mecliste temsiliyetine en açık parti olduğunu biliyoruz. yüzde 10 barajının aşılması halinde yine benzer bir profille karşılaşacağız. CHP’nin büyük şehirlerin ilk sıralarında kadınlara yer vermesi de önemli bir sıçrama. AKP’nin gerici zihniyet ve politikalarından en fazla etkilenenlerin kadınlar olduğu düşünülürse, gelecek dönem Meclis’te daha militan bir kadın direnişi umut edebiliriz…

Gerek CHP, gerekse HDP listelerini inceleyince pekala Türkiye’de bir Gezi Direnişi yaşanmadığı sonucuna varabilirsiniz. Gezi sürecinde mücadelesi öne çıkan kişiler, Taksim Dayanışması gibi temsili yapılar, Antakya Armutlu Mahallesi gibi simge mevziler neredeyse teğet geçilmiş. CHP açısından bakılırsa, Ali İsmailleri, Abdullah Cömertleri ve nicelerini kurban veren Armutlu Mahallesi direnişine sahip çıkan, AKP’nin Suriye politikasını teşhir eden Hatay milletvekilleri adeta cezalandırılmış.

HDP’nin “kimlik ve tanınma” eksenli bir siyaset yürütmesi, CHP’nin de kapitalizmle ciddi bir sorunu bulunmayan sosyal demokrat bir parti olması nedeniyle işçilerin ve sendikacıların listelerde yeterince temsil edilmemeleri şaşırtıcı değil. Yine de altını çizelim; HDP’nin hiç olmazsa KESK sürecinden gelen bazı isimleri Meclis’e taşıması gerekirdi. CHP’nin ise bileğinin hakkıyla önseçimde birinci çıkan İzmir milletvekili Musa Çam bir yana bırakılırsa, en azından geçmiş dönemler ölçüsünde sendikacılara yer açması beklenirdi. Hele Somaların, bunca iş kazası yaşandığı bir ülkede…

Bilim insanları da 2015 Meclisi’nde çok sınırlı temsil edilecek. HDP’de daha çok “akil adam” kimliğiyle hatırladığımız Mithat Sancar ve Mardin Artuklu üniversite eski rektörü dışında akademyadan seçilme şansı bulunan kimse yok. CHP listelerinde öğretim üyeleri daha fazla yer bulsa da, bilim insanı kimliğiyle ve öğretim elemanı örgütlenmeleri üzerinden öne çıkmış isimlere pek rastlanmıyor. Sanat insanları içinse durum daha da vahim…

Madem ekonomi sayfasında kalem oynatıyoruz, listelere bir de iktisatçılar açısından göz gezdirelim. CHP’de Oğuz Oyan, Hurşit Güneş (Kocaeli önseçim mağduru), Aşkın Türeli gibi kalibreli isimler artık yok. Zaten Kılıçdaroğlu Kemal Derviş’in şahsına ve politikalarına itibar ettiğini saklamıyor. Ekonomiden sorumlu yardımcısı Selin Sayek Böke de aynı ekolden geliyor. İlhan Kesici ve Faik Öztrak isimleri de eklenince, “neo-liberalizmle” barışık bir CHP grubu ufukta görünüyor. HDP de ise, İstanbul 2. Bölge 3. Sıra Sezai Temelli dışında iktisatçı göze çarpmıyor. Haksızlık etmeyelim, “zaten bu taraklarda bezleri yok” demeden önce, seçim bildirgelerini bekleyelim.