Yarın CHP Parti Meclisi toplantısı var ve o toplantıya artık kesinleşen adayların isimleri sunulacak. Öyle görünüyor ki, sağda solda yazılıp durulan isimlerden yaklaşık 100 kadarını yarından sonra resmi ağızlardan da duyacağız.
Ancak, henüz kesinleşmeyen isimler kesinleşenlerden çok daha fazla ve Ankara, İstanbul gibi sonucu Türkiye’nin genel siyasal iklimini de etkileyecek büyük kentlerdeki belirsizlik devam ediyor.

CHP yönetimi özellikle İstanbul’un ülke kaderi için olduğu kadar, kendi kaderleri açısından da belirleyici olacağını, hiç bitmeyen parti içi tartışmaların 31 Mart seçimi sonrası tekrar alevleneceğini, kazanılıp kaybedilen yerlerin faturasının kendilerine çıkacağını biliyor!

Hani şu ilkokul yıllarında hepimizin kafasını epey meşgul etmiş olan mantık oyunu vardır ya; her seferinde ancak birini alabileceğiniz küçük bir kayıkla; kurt, kuzu ve otu birini diğerine yedirmeden nehrin karşısına geçirme bulmacası…

CHP’li yöneticiler, başta İstanbul olmak üzere, bazı yerlerdeki durumlarını buna benzetiyorlar.

Kazanmak için ittifak yapmak zorundalar, ancak ittifak yapmak zorunda olduklarının bazılarının yan yana durması hiç kolay değil!

Sosyalist sol açısından, bir yandan kendilerini görünür kılmak, bu seçimi kitleselleşme ve toplumsallaşma açısından bir fırsata dönüştürme gereği, öte yandan da alınacak tavırla sürmekte olan “yeni rejim” inşasına katkıda bulunmama sorumluluğu var.

Seçim kadar, seçimin nasıl yapıldığı da önemli. Adayların halkın katılımına açık bir önseçimle belirlenmesi bir demokrasi kültürünün yerleşmesine katkıda bulunacak, toplumun politikleşmesine ve kendi meselelerine sahip çıkmasına hizmet edecek bir adım olurdu.

Artvin, Şavşat, Hopa gibi yerlerde buna uygun bir zemin ve buna uygun bir gelenek var. En azından oralarda bunun başarılıp başarılamayacağını göreceğiz.

Böyle bir yöntem, partilerin iç çekişmeleri ile kendi enerjilerini tüketmelerinin de önüne geçecektir.
CHP, kanımca, kesin olan adaylarının açıklanmasını geciktirerek aslında aday adaylarının bir iç tartışma ile o kesin adaya diğer partilerden daha fazla zarar vermesine yol açan bir siyasal strateji hatası yaptı. Söz gelimi, Eskişehir’de, hemen her fırsatta en başarılı belediye başkanları olduğunu söyleyegeldikleri Yılmaz Büyükerşen’in adaylığı bugüne kadar ilan edilemeyince, “Aday gösterilmeyecek. Yaşlı” söylentileri aklından adaylık geçirenler tarafından dillendirildi durdu.

Oysa, Büyükerşen’in adaylığı kesindi ve yarın açıklanacaktır.

Aynı şekilde, Aydın’da, Giresun’da, Burdur’da, Edirne’de, eğer kendisi de isterse Çanakkale’de mevcut belediye başkanlarının aday gösterilecekleri kesin.

CHP’nin Balıkesir’deki adayı ise halen milletvekili olan Ahmet Akın. Parti yönetimi Balıkesir’i Akın’la alacaklarını hesap ediyor. Yerelde yönetici düzeyindeki kimi AKP’lilerden bile “O aday olursa benim oyumu alır” şeklinde değerlendirmeler duyulduğu göz önüne alınırsa bu hesap yanlış sayılamaz.

Ankara’da da, büyükşehir kadar, halen CHP’de olan Yenimahalle ve Çankaya için kimlerin aday gösterileceği merak konusuydu. Büyükşehir için Mansur Yavaş olasılığı sıfırlanmamışsa da parti içinden yükselen itiraz onun adaylığını zora sokuyor.

Yenimahalle ve Çankaya’da ise mevcut başkanları aday gösterilecek.

Adaylıkları çok daha önceden kesinleşen isimlerin açıklanması için bu kadar beklenmeseydi, hem onlar iç çekişmelerle uğraşmayacak hem de çoktan sahaya inmiş ve kampanyalarında bir yol almış olacaklardı.