Google Play Store
App Store

İktidar toplumsal kesimler üzerindeki baskısını artırırken, muhalefet adaylık tartışmalarıyla yol haritasını belirlemeye çalışıyor. Muhalefetin bir kez daha olası aday tartışmaları ise 2023’te yapılan hataları akıllara getiriyor.

Adaylık sarmalı
Fotoğraf: Depo Photos

Politika Servisi

Ülkede yönetim krizi içerisinde olan ve toplumsal desteğini yitirmeye devam eden rejim çareyi baskı politikalarını genişletmekte bulurken muhalefet yeni yol haritasını erken seçim çağrıları ve aday belirleme süreci ile belirlemeye çalışıyor.

Tüm toplumsal kesimlere yönelik artan baskıları ‘iktidarın savaş ilanını kabul ettik’ diyerek karşılayan muhalefet, şimdilik İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş arasında yapılacağı işaret edilen ön seçim hamlesi ile adaylık tartışmalarının filizini ateşlemiş durumda.

‘Biz hazırlığımıza başladık adayımızı belirleyeceğiz ve erken seçim olmazsa olmaz’ tavrını geliştiren muhalefetin izlediği hat ise bazı endişeleri beraberinde getiriyor.

Toplumun büyük çoğunluğunun rejime karşı pozisyonunu koruduğu, bulunduğu her fırsatta da bunu açığa çıkardığı koşullarda sadece muhalefetin adayına odaklanılacak bir siyaset biçiminin başarı getirmeyeceğini daha önceki seçim yılları birçok kez bunu ortaya koydu.

2 yıl önceki yaşananlar ile bugünkü durumun benzerliği de bunu kanıtlar nitelikte. 2023 Mayıs seçimleri öncesinde Yön Eylem Araştırma şirketinin yapmış olduğu bir ankette ‘Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz’ sorusu yüzde 25,4 ile AKP, yüzde 23,2 ile CHP olarak yanıtlanırken Ocak 2025 araştırmasına göre bu oranlar AKP yüzde 24,9, CHP yüzde 24,5 olarak güncellenmiş durumda.

Üstelik tüm anketlerin ortalamasına göre bugün bir seçim olsa AKP yüzde 30,9, CHP yüzde 29,7’lik bir oy oranına sahip. Bu verilere Cumhur İttifakı ortaklarının oy oranları ve diğer muhalefet bileşenleri eklendiğinde ise iktidar değişiminin gelmesi kâğıt üzerinde neredeyse kesin.

Ancak aradan geçen 2 yılın ardından ortada duran bu benzer tablodan çıkarılacak dersler de tam olarak burada.

‘Bu Pazar seçim olsa oyunuzu kime verirdiniz?’ sorusu üzerinden yapılan anketlere göre ülkedeki durum tıpkı 2023 seçimleri öncesi yapılan anketlerin oranına benziyor.

ADAY TARTIŞMASI REJİME FIRSAT ARALAR

Derinleşen ekonomik kriz, açlık ve sefalete mahkûm edilen milyonlar, artan yolsuzluklar, eğitimden sağlığa toplumsal yaşama kadar her yanıyla çürümeye terk edilen alanlar, baskının dozunu her geçen gün artırılması gibi ülke gerçeklerinin arasında bir kez daha aday belirleme tartışmalarıyla toplumun sorunlarının es geçilmesi, yeni bir 2023 vakası yaratabilecek potansiyeli taşıyor. Adaylar üzerinden ilerletilecek süreç, rejime de muhalefete yönelik yeni müdahale alanları yaratıyor.

SALDIRILAR TOPLUMSAL MUHALEFETİN BÜTÜNÜNE

Yön Eylem Araştırma Direktörü ve Akademisyen Derya Kömürcü de derinleşecek adaylık tartışmalarının iktidar için kullanışlı bir alan yaratacağı görüşünde.

Rejimin özellikle 3-4 aydır daha çok sertleştiğinin altını çizen Kömürcü, “Art arda gelen saldırılarla muhalefetin salt savunmada kaldığı, bu anlamda felç olduğu bir süreç geçti. Erken seçim çağrılarıyla beraber ön seçim hamlesi de bu felç olma durumuna karşı yapıldı” dedi. Kömürcü, “Muhalefet rejimin bu saldırılarını sadece İmamoğlu’nun adaylığını engelleyecekler gibi kişiler üzerinden ilerletirse büyük yanılgıya düşer. Öncelikle bu saldırıların tüm toplumsal kesimlere olduğunun ve karşı hamlenin de buraya dair yapılmasının elzem olduğunun bilinmesi gerekli. Ekonomik kriz, adalet, özgürlükler gibi toplumun sorunları karşısında rejim çıkış yolunu bastırarak buluyor. Dolayısıyla bu anlamda da majestelerinin muhalefeti ve majestelerinin basını yaratılmak isteniyor” diye konuştu.

Adaylık tartışmalarının çıkmazının tıpkı 14 Mayıs öncesinde olduğu gibi parçalı ve oldukça tartışmaları bir sürece evrilirse -ki iktidar bunu zorlayacaktır- Erdoğan’ın lehine olur” diyen Kömürcü, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Rejim şu an 3 aşamalı bir süreç yürütüyor bana kalırsa. Birincisi İmralı gelişmelerinden hareketle Kürtleri yanına çekemese bile en azından tarafsız bir bölgeye çekmek. İkincisi Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu üzerinden çıkarılacak çatışmayla mümkünse Yavaş’ı da milliyetçilerin adayı olarak palazlandırmak. Üçüncüsü ise seçim için 2028’i göstererek hazineyi bir sonraki seçime kadar toparlayıp o zaman geldiğinde tekrar muslukları açacağı bir seçim ekonomisine geçmek. Dolayısıyla bugün adaylık tartışmaları ya da bu ön seçim hamlesi avantaj olacaksa ancak seçim odaklı bir kurgu yerine toplumsal muhalefeti inşaa edecek bir politik hatla anlam bulabilir. En çok oyu alacak adayı bulmaya çalışmak yerine, adaylığı da mücadele içerisinden yeşerterek izleyecekleri bir yol ortaya koyabilirlerse isim tartışmaları aşılabilir. ‘Nasıl bir Türkiye olmalı?’ ‘Toplumun sorunları nasıl çözülür?’ Gibi başlıklar üzerinden kurulacak bir siyaset de bunun temel motivasyonu olabilir.