1906 yılında, Adıyaman’da, üç çocuklu bir köylü ailesinin son çocuğu olarak doğar Misak Manuşyan... 1915’te, ağabeyi

1906 yılında, Adıyaman’da, üç çocuklu bir köylü ailesinin son çocuğu olarak doğar Misak Manuşyan...
1915’te, ağabeyi Garabed’in dışında kalan bütün ailesini kaybeder. Suriye’de bir yetimhanede bulur kendini.
1925 yılında Marsilya’ya giderler ağabeyi ile birlikte. İki yıl sonra, o zamanlar  tüm insanlığın kültür merkezi olan Paris’e gitmeye karar verirler.. 14. Bölge’deki Vercingétorix sokağında küçük bir otele yerleşirler. İki yıl sonra, Ağabeyi Garabed’in sürgünlük, yetimlik ve yoksullukla hırpalanan bedeni daha fazla dayanamayıp hayata veda eder.
Misak tek başınadır artık.
1929 yılındaki Büyük Bunalım’ın sonucunda, göçmen olması hasebiyle, işten ilk atılanlar arasındadır.
Bu yıllar hem sınıf bilincine kavuşur hem de kendisi gibi yetim olan Mélinée’ye...
Mahçup Adıyamanlı Manuşyan, Mélinée’ye aşkını itiraf edebilmek için binbir türlü yol dener.
En sonunda bir gün ona “sevdiğim kızın fotoğrafını görmek ister misin?” diye soracaktır.
Mélinée görmek istediğini söyleyince de cep aynasını çıkarıp Mélinée’nin yüzüne tutacaktır. Bu mahçup ilan-ı aşk işe yarar ve iki yetim evlenirler.
Bir yandan şiirler yazmaktadır, diğer yandan Fransız aydınları ve sanatçılarıyla geliştirdiği dostluklarla yeni bir dünyanın kapılarını açmaktadır.
Fransa, Alman Nazileri’nin işgaline uğradığında hiç düşünmeden Partizanlara katılır.
Artık Fransız direnişinin en soylu damarlarından birisidir.
Bir Fransız işbirlikçisinin ihbar etmesi sonucunda 23 yoldaşıyla  birlikte yakalanırlar.
Ağır işkenceler uğrar. Ser verir, sır vermez.
“Fresnes Hapishanesi’nde geçirdikleri üç ay boyunca, 23’ler uzun uzun sorgulanır, yani işkence görürler. Yargılanmaları sırasında taşıdıkları yara izleri de bunu kanıtlar. Sorgulamalarda, eylemlerinden ve bunları niçin yapmış olduklarından başka bir şey söylemezler. Pişman olduklarına dair tek bir söz çıkmaz ağızlarından; aksine, sırf görevlerini yerine getirdiklerini söylerler. Her biri, onları harekete geçiren ortak nedenlerin yanı sıra, kendi özel gerekçelerini açıklar. Mesela Yahudiler, onları toptan ortadan kaldırmak isteyen Nazi barbarlığına karşı kendilerini savunduklarını; Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanların onayıyla katledilmiş halklarının özgürlüğünü korumak için savaştıklarını; İspanyollar, ülkelerinde ortalığı kasıp kavuran faşizme karşı çarpıştıklarını; İtalyanlar, Hitler’in müttefiki Mussolini tarafından kovuldukları memleketlerine dönebilmek amacıyla silaha sarıldıklarını; Polonyalılar, Hitler’in haritadan sildiği vatanlarının yok olmaması için mücadele ettiklerini belirtirler. Hepsi de, işgalci Nazilere karşı halklarıyla omuz omuza savaşırken, kendilerine kucak açmış olan Fransa’ya karşı görevlerini yerine getirdiklerini söylerler.”
Nazi işgal ordularına verdirdiği kayıplardan dolayı Hitler, mahkemesini özel olarak takip etmekte, bilgi almaktadır..
Uyduruk işgal mahkemesine çıkar.
Önce Almanlara doğru dönerek: “Size söyleyecek hiç bir şeyim yok. Ben size  karşı koyup savaşarak görevimi yaptım. Yaptığım hiç bir şeyden pişman değilim. Şimdi, rolünü oynama sırası sizde: Elinizdeyim!”
Sonra, Fransızlara dönerek: “Fakat size gelince, sizler Fransızsınız. Biz Fransa için, bu ülkenin kurtuluşu için savaştık. Sizse vicdanınızı ve ruhunuzu düşmana sattınız.
Siz Fransız uyruğunu miras aldınız, bizse bu uyruğu hak ettik!”  diyerek Cezayir ve Londra Radyolarında da yayınlanan o müthiş konuşmasını yapar.
Hepsi farklı milletlerden olan 23’ler ölüme mahkûm edilirler.
Mahkeme başkanı, onlara af dilemeyi düşünüp düşünmediklerini sorar. Bunun üzerine bütün yoldaşları Manuşyan’a dönerek hep birlikte “HAYIR!” derler.
21 Şubat 1944 tarihinde kurşuna dizilirler.
Aras Yayıncılık, bu güzel ve yiğit hemşehrimin karısı Mélinée tarafından kaleme alınan hayatını, “Bir özgürlük tutsağı Manuşyan” adıyla yayınladı. Bu kitapta,  onun destan gibi yaşanan 37 yıllık yaşamıyla birlikte,  kurşuna dizilmeden önce karısına yazdığı “Canım Meline’m, sevgili küçük yetimim…”  diye başlayan mektubunu da okuyabilirsiniz.
21 Şubat’da, Fransız Kültür Merkezi’nde, Manuşyan ve dostlarını anma etkinliği yapılacak ve son mektubu okunacak.
Bu hafta lanetliler bahçesine diktiğimiz çalıyı, insanları yerinden, yurdundan, ocağından eden dünyanın bütün zalimlerine ithaf ediyorum.
Hemşehrim Manuşyan’a bir demet menekşe (en çok menekşe severmiş) 22 yoldaşı ve Mélinée içinde yürekler dolusu karanfil gönderiyorum.
Not: Yazarımızın geçen haftaki mail adresi yanlış yazılmıştır. Düzeltir, yazarımızdan ve okuyucularımızdan özür dileriz.