Afetler ve kamusal sorumluluk
Depremin ardından Maraş'ta tren rayları büküldü.

İsmail ÖZDEMİR*

Deprem gerçeğinden hareketle yurttaşların depremden en az hasarla etkilenmesini sağlamak devletin asli görevidir. Bu anlamıyla sorumluluk sahibi olan kamudur, kamu gücünün deprem gerçeğini göz önünde tutarak gerekliliklerini yerine getirmesinden geçmektedir.

Deprem bölgesine ulaşmak isteyen arama kurtarma ekipleriyle lojistik malzemelerin teslimi; karayollarında yaşanan kırılmalar, Hatay ve Gaziantep havalimanlarına uçuş sağlanamaması ve demiryollarında yaşanan hasarlar nedeniyle zamanında sağlanamamış, can kaybının artmasına neden olmuştur.

Ulaştırmanın deprem ve benzeri felaketler öncesi ve sonrası süreçler olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda ülkemiz demiryollarında konvansiyonel trenlerin yanı sıra yüksek hızlı trenler (YHT) ile hizmet verilmektedir. Yaşanacak bir depremden en az şekilde etkilenmek için özellikle YHT hatlarının depreme uygun şekilde yapılması gerekmektedir.

1999 yılında 7.4 büyüklüğünde meydana gelen Kocaeli ve 7.2 büyüklüğünde meydana gelen Düzce depremlerinden sonraki çalışmalar, Marmara Denizi’ndeki gerilme rejiminin değişmediğini varsayarak 7 büyüklüğünden daha fazla bir hasar verici deprem meydana gelme olasılığının yaklaşık yüzde 65 olduğunu göstermektedir. Marmara’nın güneyinden başlayıp Ege Bölgesi’nin çöküntü ovalarını takip eden, Ege Bölgesi’nin depremselliğine ait olan sistem kuzey-güney doğrultusundadır. Ege Bölgesi’nin neredeyse tamamına yakını birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır (AFAD).

Doğu Anadolu Bölgesi ağırlıklı olarak birinci ve ikinci derece deprem bölgesindedir. Doğu Anadolu Fay Sistemi ve Kuzey Anadolu Fay Sistemi’nin kesiştiği bölgede olan Bingöl ili, birinci dereceden deprem bölgesindedir (AFAD).

Şu an kullanılmakta olan YHT hatları başta olmak üzere tüm hatlar ile yapımı devam etmekte olan ve projelendirilmiş tüm hatların deprem haritasıyla örtüştürülerek başta deprem olmak üzere ne tür afetlere maruz kalabileceklerinin tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Ülkemiz deprem haritası ile demiryolları hatları yan yana getirildiğinde; demiryolu hatlarından; İstanbul-Bilecik çok yüksek, Bilecik-Eskişehir yüksek, Kırıkkale-Yozgat yüksek, İzmir-Uşak çok yüksek, Uşak-Afyonkarahisar bölümlerinin yüksek riskli deprem bölgeleri arasında olduğu görülmektedir.

Yüksek hızlı tren hatlarının olduğu bölgelerin trenlerin hızının artışına paralel olarak tehdit oluşturduğu göz önünde bulundurularak bu bölgelerde depreme uygun hat yapımı ile bakım onarımın yapılması önem arz etmektedir.

***

Ülkemiz gerek daha önce yaşanan deprem felaketleri gerek biliminsanlarının fay hatlarının hareketliliğini sürekli dile getirmeleri olsa da 20 yıldır iktidarda olan siyasi parti bu durumu dikkate almamış, riskli bölgeleri yapılaşmaya açmıştır.

O günden beri deprem gerçeğinin gündemde tutulmasını, tarihi belirli olamayan ama yakın zamanda muhtemel yeni depremlerin olacağını biliminsanları sürekli dile getirmektedirler.

Yaşanan depremler sonucunda görüldüğü üzere biliminsanlarının uyarıları doğrultusunda önlemlerin alınmadığı ortaya çıkmıştır.

Deprem felaketinden en az hasarla, en az can ve mal kaybıyla atlatmak için bir an evvel gerekli adımların atılması gerekmektedir.

Depremin ilk gününden itibaren konfederasyonumuz KESK öncülüğünde oluşturduğumuz kriz masası ile deprem bölgelerine gidilerek yaşanan trajedi, eksiklikler yerinde görülmüştür. Sendikalarımız ve meslek odalarımızın yöneticileri, üyeleri özveri ile arama kurtarma çalışmalarına, yemek ve su ihtiyaçlarının karşılanmasına, barınma sorunlarına çadırlar temin ederek destek sağlanmıştır. Cenaze definlerine katılım sağlanıp acılar paylaşılmıştır.

Bir taraftan yurttaşlar, sendikalarımız, meslek odalarımız dayanışma seferberliği yaparken diğer taraftan resmi kurumların çadır ticareti yapması, görevlerinde yetersiz kalması, en temel ihtiyaçların dahi felaket ortamında bile ticarileştiğinin görülmesi sosyal devlet ilkesinin rafa kalktığını göstermiştir.

***

Sendikaların çalışanların özlük haklarını iyileştirmek için mücadele etmesi asli görevleri iken bu durum neredeyse son zamanlarda tali sorun olup öncelik kamusal alanı, kamu kurum ve kuruluşlarını mütecaviz siyasetçilerden koruma mücadelesine dönüp asli sorumluluğumuz olmuştur.

Toplumsal refah içerisinde yaşamanın çaresi kamusal, sosyal, laik, hukukun üstünlüğünde eşitlikçi ve özgürlükçü bir sosyoekonomik sistemin tercihi ile mümkündür.

*Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası ( BTS ) Genel Sekreteri