Deprem, yangın ve sel olmak üzere hemen her felaket can ve mal kayıplarıyla sonuçlanıyor. Afetlerin ardından hiçbir yetkili sorumluluğu üstlenmezken ülke her afette karanlığa sürükleniyor. Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, afetlere karşı hazırlanan planların kağıt üzerinde kaldığını söylerken CHP’li Murat Bakan, “İktidar, hesap vermezliğin rahatlığıyla hareket ediyor” diyor.

Afetlere karşı önlem alan da yok hesap veren de

Mustafa BİLDİRCİN

Önleyici politikaların yetersizliği, hemen her afetin ardından Türkiye’de büyük yaralar açtı. Mevsim yağışlarına bağlı taşkın ve heyelanlar Türkiye’nin adeta rutini haline gelirken orman yangınlarına müdahalede yaşanan zafiyet, doğada geri dönülemez izler bıraktı. Önlem almakta geciken iktidar, her afetten sonra sorumluyu dışarıda aradı. Deprem, sel ve orman yangını gibi ciddi hasar bırakan olayların ardından hiçbir yetkili sorumluluğu üstlenmedi. Dere yatağına inşa edilen konutlara verilen imar izinleri, can ve mal kayıplarına yol açan sel ve su baskınlarının ardından yok sayıldı, yurttaş tek suçlu ilan edildi. 27-28 Temmuz tarihlerinde 17 ilde başlayan ve Türkiye’nin ciğerlerini küle çeviren yangınlar uzun süreler boyunca kontrol altına alınamazken iktidar, yangına müdahaledeki eksikliklere ilişkin eleştirilere kulak tıkadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yangınlar devam ederken hiçbir açıklama yapmaması da dikkati çekti.

KONUTLAR BEKLİYOR

Bir deprem ülkesi olarak anılan Türkiye’de, depremin olası can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi için yeterli adımlar atılmadı. İktidarın kent politikaları, şehirleri kimliksiz bırakırken çarpık yapılaşma can kayıplarına davetiye çıkardı. Türkiye’deki mevcut binaların yüzde 79’unun 2000 yılı öncesinde inşa edilmiş olmasına karşın depreme yönelik güçlendirme çalışmaları istenilen seviyede hayata geçirilmedi. Depreme dayanıksız olduğu belirlenen ve 2020 yılı içinde güçlendirilmesi gereken 381 okulun henüz güçlendirilmediği öğrenildi. Türkiye’de mevcut 7 milyon konutun, “Hasar görebilirliği yüksek konut” olarak sınıflandırıldığı bildirildi.

afetlere-karsi-onlem-alan-da-yok-hesap-veren-de-904976-1.
Geçen yıl yaşanan depremlerde en çok can kaybı Türkiye’de meydana geldi.



2017 yılı itibarıyla depreme karşı Türkiye’deki bütün bina envanterinin çıkarılmış olması gerekirken gerekli adımlar atılmadı. 21 Mart 2000 tarihinde Başbakanlık genelgesiyle kurulan Ulusal Deprem Konseyi, yine bir başka başbakanlık genelgesiyle 6 Ocak 2007’de lağvedildi. Uzmanların tüm uyarılarına karşın gerekli önlemler alınmadı, her yüksek şiddetli deprem canımızı daha da yaktı. Yurttaşın değil, müteahhitlerin çıkarı öne alınarak yapılan binalar sarsıntılarda yerle bir oldu, onlarca can yitirildi.

MANZARA HİÇ DEĞİŞMİYOR

AKP iktidarı döneminde Mayıs 2003’te Bingöl’de, Ekim 2011’de Van’da, Ocak 2020’de Elazığ’da ve Ekim 2020’de yıkıcı depremler yaşandı. Hemen her depremin ardından bakanlar, moloz yığınları önünde poz yarışına girdi. Yetkililer yıkıcı her depremin ardından, “Türkiye bir deprem ülkesi. Bu gerçekle yaşamayı öğrenecek, önlemler alacağız” açıklaması yapsa da her büyük sarsıntının ardından Türkiye, aynı manzara ile yüzleşti.

HER SEL CAN ALIYOR

Türkiye’nin, iklim koşulları itibarıyla sel ve taşkınların sıkça yaşandığı ülkeler arasında yer aldığının bilinmesine karşın selin yıkıcı etkisinin en aza indirilmesine ilişkin yıllarca harekete geçilmedi. Can ve mal kaybına yol açan sel felaketleri en çok Karadeniz bölgesinde görülürken Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri de en az Karadeniz kadar sel ve taşkınlardan etkilendi. Su, dere yatağı üzerine inşa edilen evleri önüne katıp sürüklerken evlerini kaybeden yurttaşlar, “Dere yatağına ev yapanlar” olarak en büyük sorumlu olarak öne çıkarıldı.

Evleri, araçları ve hatta insanları önüne katan su baskınlarının ardından dere yatağına yapılan konutlara imar izni veren, çarpık kentleşmenin önünü açan, ormanların tahrip edilmesine ön ayak olan yetkililer sus pus kesildi. Hükümet yetkililerinin her selden sonra, “Acil destek vereceğiz” açıklaması artın rutin açıklama haline gelirken yeni sellerin yaşanmaması için ortaya bir plan konulamadı. Artvin, Rize ve Düzce’de selden etkilenen esnafa, “Acil destek kredisi” müjde gibi sunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da selden etkilenen bölgeyi gezerken otobüsten yurttaşlara çay fırlattı.

afetlere-karsi-onlem-alan-da-yok-hesap-veren-de-904975-1.
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yağan şiddetli yağmur sel felaketlerine neden oldu.


KONTROL EDİLEMİYOR

Çok sayıda kentte başlayan orman yangınları, iki gün boyunca kontrol altına alınamadı. Binlerce ağacın yok olduğu yangınlar sonucu çok sayıda yerleşim yeri ve tarım arazisi kullanılamaz hale geldi. Dört yurttaşın hayatını kaybettiği yangında çok sayıda hayvan da öldü, onlarca ev küle döndü. Manavgat’ta iki itfaiyeci, yangında hayatını kaybetti. Türkiye, ormanlarını alevlere teslim etti. Havadan söndürme işlemlerinin yetersiz kalması ve etkili rüzgâr sonucu büyüyen yangın, yerleşim yerlerine sıçradı. Yangına iki uçak, 19 helikopter, altı dozer, 200 arazöz ve 800 personelin müdahale ettiği açıklandı. Bölgeye havadan yapılan müdahalelerin eksik uçak kullanımı nedeniyle yetersiz kaldığı da vurgulanırken yangın söndürme uçakları yerine düşük su taşıma kapasiteli helikopterlerin söndürme çalışmalarında yer almasının hasarın büyümesinde etkili olduğu kaydedildi. Yanan alanların ne şekilde ateşe verildiği ise henüz tespit edilemedi. Yangına müdahalede yaşanan zafiyet, THK’nin kullanılmayan uçaklarını bir kez daha gündeme taşıdı. THK eski yöneticisi Bayram Duman, “Ormanlar yanarken THK’nin söndürme uçakları niçin inatla bekletiliyor?” diye sordu.

HİÇ DERS ALINMAMIŞ GİBİ

Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, Türkiye’nin tarihi devirlerden bu yana büyük ölçüde can kaybı, yaralanma ve mal kaybına yol açan doğal veya insan nedenli afetlerle sık sık karşılaştığını söyledi. Deprem, heyelan, su baskını, kuraklık ve yangınların önemli oranda zararlara yol açan doğal afetler olduğunı belirten Kaptan, “İklim değişikliği, ormansızlaşma ve bitki örtüsünün tahribi sonucunda şiddetlenen erozyon doğal afet tehlike ve risklerini daha da artırmıştır” dedi. Yirminci yüzyılın başlangıcından bu yana meydana gelen doğal afetler sonucunda 87 bin kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Kaptan, “Bu kadar farklı afete rağmen, bu afetlerin büyüklükleri, yerleri, yaratacakları riskler belirlenmiştir. Şaşırtıcı ve üzücü olan bu kadar yıl geçtikten sonra, hiç ders alınmamış gibi, bu afetlerin yarattığı zararların büyüklüğüdür” diye konuştu.

afetlere-karsi-onlem-alan-da-yok-hesap-veren-de-904977-1.
Afet Uzmanı Kubilay Kaptan



GELİŞİGÜZEL İMARA AÇILDI

Kaptan, Türkiye’yi halen tehdit eden yangın felaketine ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:

•Ormanlık araziler yangın mevsimlerinde havadan ve karadan denetlenmemektedir.

•Orman Genel Müdürlüğü’nün çalışan sayısının artması gerekirken son altı yılda 6 bin kişi azalmıştır.

•Ormanlık alanlar orman vasfından çıkarılarak gelişigüzel imara açılmaktadır.

•Orman köylüleri daha önce devriye gezerken ve yangını tespit edip önlerken, orman köylerinin ilçelere bağlanması sonucu bu güç yitirilmiştir. 7,5 milyon orman köylüsünden geriye 2,5 milyon kişi kalmıştır.

•Mevcut havadan yangın söndürme kapasitesi yok denecek kadar azdır. Mevcut ekip ve ekipmanlar dağıtılmış, çürümeye bırakılmış, bunların yerine yurt dışından kiralama yoluna gidilmiştir.

•THK’nın uçakları göle, nehre inip, depolarına su alıp kalkabilirken ve köpük püskürtebilirken helikopterlerin hiçbiri bunu yapamamaktadır. Hiçbir biçimde erken uyarı sistemi bulunmamaktadır.

İKTİDARIN ÖNCELİĞİ HALK

CHP Milletvekili Murat Bakan ise “Başımıza bir doğal afet, felaket geldiğinde aklımıza gelen ilk soru, ‘Buralar bu sefer kime peşkeş çekilecek?’ olmaktadır” ifadesini kullandı. İktidarın öncelikleri ve tercihlerinin hiçbir zaman halktan, bilimden ya da çözümden yana olmadığını savunan Bakan, şunları söyledi:
“Öncelikleri her zaman her koşulda sarayın etrafına yuvalanmış o grubu rant üzerinden devşirme telaşı oldu. İklim krizinin tüm dünyayı etkilediğini, tüm politikalarımızın ve faaliyetlerimizin iklim krizinin yıkıcılığını tetiklemeye yönelik olduğunu, iklimimizin değiştiğini ve yeni politikalar belirleyip hayata geçirmemiz gerektiğini konuşamıyoruz. Kriz/felaket anında AKP’nin yönetim beceriksizliğinden, manipülasyonlarından ve gaflarından sıra gelemiyor ki.”

afetlere-karsi-onlem-alan-da-yok-hesap-veren-de-904978-1.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan


SORUMSUZLUK VE HESAP

Envanterde yangın söndürme uçağı olmamasına karşın Tarım ve Orman Bakanlığı’nın filosunda Cessna Citation VI tipi özel jet olduğuna dikkat çeken CHP’li Bakan, şunları kaydetti: “Daha iki sene önce damadının Teknofest’inde uçan THK uçakları için ‘THK’nın elinde yangında kullanılabilecek uçak yok’ diye manipülasyon yapan Cumhurbaşkanı var. Sorumsuzluğun ve hesap vermezliğin dayanılmaz rahatlığıyla, kendisine yarattığı konforlu alanda iktidarını sürdüren, cebini dolduran AKP iktidarının kendinden başka hiçbir şeyi önemsemediğini, her olaya gözlerine yerleşmiş dolar işaretiyle baktığını, her felakette tekrar tekrar aynı şeyleri yeniden yaşadığımızı, bunların, ‘Allah’tan gelen bir felaket’ olmadığını tamamının tercih olduğunu anlatmak ve halkın yaralarını sarmayı öncelemek zorundayız.”

***

Kaderci bakış açısı

Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, afetler konusunda yapılan ortak hataları şöyle sıraladı:

•Hükümetlerin “Afet”e bakış açısı kadercidir. Mevcut yönetici düşünce sisteminin, bütün canlılarıyla birlikte orman veya herhangi bir doğal alanın nasıl var olduğu, nasıl yaşamına devam ettiği konusunda bir bilgisi bulunmamaktadır.

•Yıllardır hazırlanan raporlar, bilimsel araştırmalar, yazılan makaleler kâğıt üstünde kalmış, pek çoğu uygulamaya geçmemiştir.

•Afetlerle ilgili çalışan resmi kurumların bir kısmı dağıtılmış, geri kalanına gerekli destek verilmemiştir.

•AFAD üstlendiği görev ve yetkiler çerçevesinde politika ve stratejiler üretememektedir.

•Halkın afet konusunda bilgilendirilmesi, daha çok sivil toplum örgütlerinin çabaları ile gerçekleşmiştir. Bu çalışmaların büyük bir bölümü süreklilik gösterememiştir. Mahalle düzeyinde, okullarda, işyerlerinde verilen eğitimler süreklilik göstermediği gibi gerekli ciddiyet içinde yapılmamıştır.

•Afet eğitiminin yapılma biçimi göstermelik olduğu için halk tarafından içselleştirilmemiştir. Afet yönetiminde halkın katılımı son derece önemliyken bu konuda hâlâ merkeziyetçi bir yaklaşım devam etmektedir.

•Yerel idarelerin risk yönetimi ve acil durum yönetimi kapasiteleri çok düşüktür.

•Yerleşim alanlarında yeterli tahliye alanları ve yeşil alanların bulunmaması, mevcutların da her geçen gün kent rantına kurban edilmesi olası bir afet sonrası için çok ciddi tehdit oluşturmaktadır.

•Afet çalışmalarının ağırlıklı olarak Marmara ve İstanbul merkezli olması, ülkenin diğer bölgelerinin büyük ölçüde ihmal edilmesi son derece hatalıdır.
•Afetlere önceden hazırlık aşamasında hazırlanması gereken coğrafi bilgi ve kent bilgi sistemleri oluşturulmadığından, özellikle yurtdışından talep edilen teknik bilgiler kriz merkezleri tarafından ilgililere verilememektedir.

•Mevcut altyapı (telefon, internet, elektrik, su, PTT, trafo vb) herhangi bir afet sonrası verimli bir biçimde çalışmamaktadır.