Afganistan'ı solun yönettiği zaman kadınlar öğretmenlik işlerinin yüzde 70’ine, sivil memuriyetin de yüzde 50’sine sahipti. Bu olumlu dinamiği bozan Batıydı. Batı’nın ve Suudiler’in parmak izi bulunan her noktada toplum hastalıklı hale geldi

Afganistan’da solun yok edilmesi hastalıklı bir toplum yarattı

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad
Ortadoğu Uzmanı

15 yıl önce, ABD Afganistan’da savaşa girdi. Bu, ’Teröre karşı küresel savaş’ın açılış salvosuydu. Kitlesel bombardımanlar Taliban’ı ve El Kaide’yi Pakistan gibi komşu devletlere ve dağlara sürdü. Olay yerini terkedenler arasında 2011’e kadar hayatta olan Usama bin Ladin de vardı. ABD savaşının amaçları basitti: Afganistan’ın el Kaide için bir liman olmasını engellemek ve Taliban’ı defederek Afganistan’a demokrasi getirmek. Arada, kadınları özgürleştirmek ve halkı eğitmek gibi sesler de çıkıyordu.

15 yıl sonra, Taliban gücü tekrar ele geçirdi. Kırsalın büyük kesimine hakim ve büyük kent alanlarını tehdit ediyor. Kuzeyde Kunduz, Taliban ve devlet güçleri arasında gidip geliyor. Sadece bu hafta bile, Taliban kent merkezlerini ele geçirdiği günün ertesinde, kentten sürüldü. Güneyde Helmend eyaletinde, Taliban ,14 bölgeden altısını kontrol altında tutuyor ve eyalet başkenti Leşkergah’ı tehdit ediyor. Sadece Helmend’in kuzeyinde, Taliban Uruzgan’ın eyalet başkenti Tarin Kot’u tehdit ediyor. Başka bir deyişle, Taliban, Afganistan’ın güneyinin büyük bölümünü yutmuş durumda.

Afganistan’ın pek çok yerinde olan sadece Taliban’ın varlığını geri kazanması değil, aynı zamanda Taliban’dan daha radikal olan unsurlar IŞİD’in Horasan tugaylarını oluşturdular. Pakistan-Afganistan sınırına yakın Nangarhar’da IŞİD, operasyonlarını elini kolunu sallaya sallaya yürütüyor. 4 Ekim’de, ABD’li yaya devriye, güzergâhına konan IŞİD bombasıyla öldürüldü. Bu 2016’da öldürülen üçüncü ABD askeri. IŞİD başlangıçta, Taliban’ın bazı kesimleriyle işbirliği yaptı, ancak sonradan bu işbirliği bozuldu.

Bu sadece, Pakistan ve Afganistan sınırı boyunca siyah bayrak dalgalandıran küçük birliklerden biri… Salim Şahzad’ın 2008’de, “el Kaide ideolojisinin dağlarda yaşayanların zihninin derinlerine yerleştiğini yazmıştı. İdeolojileri dağa taşa öyle bir işlemişti ki, liderleri dünyanın en büyük ordularıyla karşılaşmaktan çekinmiyordu.” Yerel birliklerin El Kaide’ye, Hakkani ağına ya da IŞİD’e bağlı olmasının önemi yoktu, hepsi onların amacına hizmet ediyordu. ABD’nin savaştaki hiçbir amacı karşılanmadı: Afganistan hâlâ militanlar için bir liman ve demokrasinin bu koşullar altında gelişmesi mümkün değil.

ABD Afganistan’daki kara kuvvetlerini geri çekti, ancak havadan Taliban ve diğer militanları vurmaya devam ediyor. Çoğunu insansız hava araçlarının (İHA) oluşturduğu bu saldırılar, liderlerini yok etse de Taliban’ı çökertmiyor. ABD cephaneliğindeki tek silah -İHA’larla infaz- Taliban’ı bitirmeye yetmeyecek. Taliban’la barış görüşmeleri yapılması olanaklı değil.

ABD bu yıl, hepsi Afgan ordusu tarafından desteklenen 700’den fazla hava saldırısı düzenledi, Pakistan’da Taliban ve El Kaide liderliğini hedef alan yaklaşık 300 İHA saldırısını yürüttü. 2010’da Belucistan’da Molla Mansur’u öldüren saldırı ABD ve Pakistan’ın üzerinde anlaştığı bölgelerin dışındaydı. Bu, ABD ile Pakistan arasındaki ilişkinin gerginliğine dair tek gösterge değil. ABD açıkça Pakistan’a F-16 jetleri ve askeri yardım tesliminin koşullar sertleştirilmeden yapılamayacağını söyledi. 2016’da yapılan Ulusal Savunma Anlaşması, Pakistan’ın Kuzey Veziristan’da Taliban kuvvetlerini vurmaya devam etmesini, Hakkani ağının dağıtılmasını ve Pakistan’da konuşlanan militanların Afganistan’a geçişlerini önlemesini söylüyor. ABD, Pakistan ve Afganistan arasındaki gerilim sürüyor. Herkes, Pakistan Gizli Servisi’nin Taliban’ı desteklediğinin farkında. Bu konuda kimse kılını kıpırdatmıyor. Afgan hükümetinin kıdemli bir üyesi olan eski bir dostum, Pakistan’ın kendileri için en büyük sorun olduğunu söylüyor. Eğer Afganistan ve Pakistan bu sorunu çözerlerse Kabil’in değişim için bir şansı olabilir.

Afganistan ve Pakistan arasındaki bir anlaşmanın sorunu çözmede yeterli olmasını umut etmek zor. On yıllar önce Batı, Afgan soluna karşı Hizb-i İslami örgütünün lideri Gulbettin Hikmetyar gibi kişilerle birlik oldu. Bugün sol neredeyse yok. Sürgün ya da cinayetle yok edildi ve hafızalardan silindi. Afganistan’ı kabustan uyandıracak kaynaklar solun yok edilmesi nedeniyle azaldı. Batı tarafından salıverilen sosyal güçler, Suudi Arabistan ve Pakistan, Afgan toplumuna eziyet etti. Bu sosyal dönüşüm, zaman içinde, geniş kaynaklarla gerçekleşti. Şu an denge sağlayacak bir güç yok. Afganistan’da barışa açılan pencereler olabilir, ancak uzun dönemli istikrar ve gelişme için hayal kurulmaması gerekiyor.

Afgan Komünist Anahita Ratebzad, solun kesilip atılmasının barışçıl ve müreffeh bir Afganistan için gerekli kaynaklardan yoksun bir toplum yarattığını söylüyor. Ülkeyi sol yönettiği zaman kadınlar öğretmenlik işlerinin yüzde 70’ine, sivil memuriyetin de yüzde 50’sine sahipti. Bu dönemde doktorların yüzde 40’ının kadın olması da kimilerini şaşırtabilir. Bu olumlu dinamiği bozan Batıydı. Afganistan’da, Batı’nın ve Suudiler’in parmak izi bulunan her noktada toplum hastalıklı hale geldi. Anahita Ratebzad gibi gerçek Afgan vatanseverlerinin toplumları için hayalleri vardı. Bugün yaşıyor olsaydı, 15 yıldır teröre karşı küresel savaşın içinde olan ülkesi için, bir kez daha, öfkesinden gözyaşı dökerdi.