Çok sayıda değişkenin olduğu, savaş içinde savaşın yaşandığı Suriye’de dengeler, ittifaklar, pozisyonlar hızla değişebiliyor. Buna yol açan etken de içiçe geçen çok aktörlü ‘hegemonya/paylaşım/nüfuz’ savaşının neden olduğu mevcut siyasi iklim. Bir cephede karşılıklı savaşan güçler, bir başka cephede yan yana düşebiliyor, “ortak düşma” etrafında kenetlenebiliyor. Doğu Suriye’de ABD’nin desteklediği YPG’nin ana gövdesini oluşturduğu SDG’ne karşı savaşan Suriye devletinin, Afrin’de “ortak düşman” Türkiye’nin karşısında Kürt güçlerinin yardımına koşması, ya da IŞİD’e karşı Rusya ile yan yana gelebilen ABD’nin Rakka-Deyrizor hattında Moskova ile karşı karşıya gelmesi bu kaygan zeminin sonucu.

“Düşmanımın düşmanı dostumdur” pragmatizminin geçer akçe olduğu Suriye’de peşe peşe gelen haberler bunu bir kez daha doğrulamış oldu. TSK’nin ÖSO işbirliğiyle başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı’nın birinci ayını geride bıraktığı günün ertesinde, PYD/YPG Şam yönetimi ile anlaşarak Afrin’in kontrolünü Suriye devletine bıraktı. Anlaşmayı yalanlamayan Şam, ordu birliklerinin Afrin’e gireceğini duyurdu.

YPG ve Şam’ın Afrin hamlesinin anlamı

Afrin yönetiminin Suriye ordusunu TSK-ÖSO harekâtına karşı sınırları korumak için davet ettiği yönündeki söylentiler uzun bir süredir dillendiriliyordu. Geçen haftalarda ülkenin çeşitli bölgelerinden binlerce kişilik konvoyun Şam’ın kontrolündeki bölgelerden Afrin’e geçişine izin verilmesi varılan anlaşmaya yoruluyordu. Davete rağmen Şam şimdiye kadar bu yönde bir askeri adım atmaktan kaçınıyordu. Bunun da iki nedeni vardı; birincisi YPG’nin burnunun sürtülmesini istemesi ikincisi ise Ankara’yla cephede karşı karşıya gelme tehlikesinin varlığı.

İsrail savaş uçağının düşürülmesi ve İdlib’te yol alınması sonrasında sağlanan özgüvenle Suriye devleti Türkiye’nin harekâtına tepkisini üst perdeden dillendirmeye başladı. Bu adımın ucunda “ortak çıkarlar” olduğu şüphe götürmez. Rusya’nın da “yeşil ışık” yaktığı pazarlık sonrasında gelen bu adımın hem saha da hem de diplomasi masasında sembolik anlamı büyük.

Menbiç’te aynı taktik uygulandı

Suriye Kürtleri yani PYD/YPG benzer bir hamleyi bir yıl önce Menbiç’te de yapmıştı. Fırat Kalkanı Harekatı’nın Menbiç’e yönelme tehlikesi üzerine Menbiç’i çevreleyen sekiz köyün kontrolü Rusya üzerinden Suriye’nin kontrolüne bırakıldı. Rus birlikleri kuzey batıdan ABD birlikleri ise kuzey doğu hattından Menbiç’i çevreleyerek, Türkiye’nin olası müdahalesinin önüne geçti. Afrin’de de benzer bir manevra hayata geçirildi. Eğer son dakika sürprizleri olmazsa Suriye Ordusu Afrin’e girip kontrolü ele alacak. Rusya destekli Suriye ordusu TSK ile YPG arasında bir set oluşturarak, Türkiye’nin harekât alanını daraltacak.

Güney batıda İdlib üzerinden El Nusra ve cihatçılar, doğusundan El Bab üzerinden ÖSO-TSK, kuzeyden Türkiye ve güneydoğudan Suriye Ordusu tarafından dört bir taraftan kuşatılan Afrin yalıtılmış durumda. 19 Ocak’ta TSK ve ÖSO’nun kuzeyden ve batıdan çembere aldığı Afrin’e Kürt güçlerinin ve müttefiklerinin girip çıkabilmesi için tek yol Suriye devletinin kontrolündeki güneyden. Suriye devleti ile yaşanan kısmi gerilime rağmen Şam geçen hafta Afrin’in güneyinde bir “insani koridora” izin verdi.

Zeytin Dalı’na onay veren Rusya bu işin neresinde?

Başından beri Afrin’de yaşananlardan ABD’yi sorumlu tutan Rusya’nın Zeytin Dalı Harekatı sonrasında bu hamleye izin vermesi kafaları karıştırsa da, sorunun yanıtı Moskova’dan gelen açıklamaların satır aralarında gizli. Astana anlaşması gereği TSK’nın İdlib’te konuşlanmasına izin veren Moskova, Türkiye’nin Afrin harekatına “sınırlı” destek vermişti. Zaman ve mekanla sınırlı bu icazet sonrasında TSK’nin tıpkı Fırat Kalkanı Harekatı’nda olduğu gibi Suriye içlerine girmesine izin verildi.

Astana ve Soçi süreçlerinde Türkiye ile birlikte hareket eden Rusya, AKP/Saray rejiminin zamanı ve kapsamı belirsiz askeri harekatı derinleştirmek istemesi üzerine Şam’ı ve Suriye Kürtlerini kaybetmeyi göze alamadı. Kürtlerin Afrin’de Türkiye karşısında yalnız bırakılmasının PYD/YPG’yi iyiden iyiye ABD saflarına atacağının bilinciyle bu anlaşmaya göz yumdu. Rusya bir taraftan TSK’nın Afrin’e girmesine izin vererek Ankara’nın hem de Suriye birliklerinin Afrin’e girmesine göz yumarak Şam ve PYD’nin gönlünü aldı.

ABD, Suriye’de sıkıştı

Genel kanının aksine ABD emperyalizmi Suriye’de sıkıştı. Sahadaki gelişmeler doğrultusunda sık sık revize edilerek sürdürülen bir politika yürürlükte. IŞİD bahanesiyle Doğu Suriye’ye yerleşen ABD varlığını Kürtler üzerinden sağlama arayışında. İran, Irak, Türkiye ve Suriye devleti tarafından çevrelenmiş Fırat’ın doğusunu kendisine “kırmızı çizgi” ilan etse de hareket alanı oldukça sınırlı. Türkiye’nin Menbiç eleştirilerini cepheden karşılaması da bundan.

Afrin manevrası Türkiye’nin olası Menbiç hamlesini de etkileyecek. Fırat Nehri’nin batısına düşen Menbiç kasabası uzun bir süredir ABD destekli SDG’nin kontrolünde. Buraya yapılacak herhangi bir hamlenin ABD’nin icazetinden bağımsız olması mümkün değil. ABD’nin YPG ile ortaklığı feda edecek adımlar atıp atması zor görünüyor. Fakat ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’yi gözden çıkarması da olası değil. Ortadoğu pazarında her şeyin olması mümkün olsa da ABD’nin de bu denklemde yaşadığı sıkışmışlığı nasıl aşacağını yakın zamanda göreceğiz. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Ankara temaslarında Menbiç’e yönelik ne tür pazarlıklar yapıldığı bilinmiyor.