Ne Afrin’i ne öncesindeki Fırat Kalkanı’nı ne de sonrasında vuku bulacağı dillendirilen Menbiç harekâtını, fotoğrafın bütününe bakmadan anlamak mümkün. Fotoğrafın bütününde karşımıza çıkan ise Suriye’deki hegemonya, paylaşım, nüfuz savaşının kendine özgü denklemi. Bu gerçekliği dikkate almayan her analiz eksik kalır.

Doğu Guta’da Şam, zafer ilan etmeye yakın. İdlib’in de temizlenmesiyle Suriye’nin “cihatçılar” sorunu –küçük cepler dışında- büyük oranda bitmiş olacak. Radikal İslamcıların beklenen yenilgisiyle savaş, Kürtlerin merkezinde olduğu yeni bir kavgaya dönüşmek üzere.

Bütün emareler, göstergeler bu yönde. Fırat’ın doğu yakasına yerleşen ABD, varlığını Kürtler üzerinden meşrulaştırıyor. Benzer şekilde iki bölgeden Suriye’nin kuzeyine giren Türkiye’nin görünür nedeni de Kürtler. Astana masasında Kürtlere statü veren Rusya’nın da Kürtler üzerinden birtakım hesabı var.

Cenevre ve Astana masalarında pazarlık yapması için Türkiye’nin eline önemli iki koz geçmiş oldu. Bu yadsınamaz. Bu kozlarından birisi Afrin, diğeri de Cerablus-Azez hattı. Ve şayet gerçekleşirse buna Fırat’ın batısına düşen Menbiç’i de eklemeli.

Bir anlaşma mı söz konusu?

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile sürdürülen Zeytin Dalı Harekâtı’nın 58. gününde Afrin kent merkezine girildi. Beklenilenden de hızlı bir şekilde Afrin’e girilmesi soru işaretlerine neden oldu. 8 Mart’ta Avusturya’nın başkenti Viyana’da konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Zeytin Dalı Harekâtı mayıs’a kadar biter. Afrin devam ediyor olursa da hem Irak’ta hem Suriye’de operasyon yapıyor olacağız” demişti. On gün sonra 18 Mart’ta Afrin kent merkezine girildi.

En az iki ay daha sürmesi beklenen harekâtın açıklamadan on gün sonra hedefine ulaşması haliyle birtakım soruyu gündeme getirdi. YPG’nin geri çekildiği, gizli bir diplomasinin yürütüldüğü, kapalı kapılar arkasında birtakım pazarlıklar yapıldığı dillendirilmeye başlandı. Afrin’de bir kent savaşına girişilmemesi de soruları besleyen unsurlardan. Perde arkasında neler oldu meçhul.

Tabii YPG özelinde üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da kentin neden Suriye devletine devredilmediği, bunun yerine göz göre göre Türkiye’nin denetimine girmesine izin verildiği.

Rusya ne yapmaya çalışıyor?

Afrin eksenli gelişmelerde Rusya’nın tavrı belirleyici. “Türkiye’ye komşu bir ülke topraklarında bu kadar rahat oyun kurmasına izin veren koşullar nedir” diye bakıldığında yanıtların Moskova’da saklı olduğu görülecektir. ABD’nin Suriye’deki oyununa çomak sokan Rusya’nın kurmak istediği oyunu ve vermek istediği mesajları kısaca şöyle özetlemek mümkün.

»Kürtlere sınırı göstermek: Rusya, özellikle Fırat’ın doğusunda ABD’yle sıkı ilişkiler Kürtlere bu “aşırı” yanaşmanın kendilerine yol açacağı faturayı görmelerini istedi. Bunun yanında Kremlin’in belirlediği statünün dışında bir talepte bulunulmaması mesajı vardı. Bu etkenler nedeniyle Suriye Kürtleri’nin talep ve hareket alanlarının törpülemesi için Türkiye’ye yol verildi.

»ABD-Türkiye hattında çatlak oluşturmak: Suriye arenasında ABD ile birçok konuda karşı karşıya gelen Türkiye’yi, bu gerilimden yararlanarak yanına çekmek isteyen Moskova, Ankara-Washington ilişkilerine çomak sokmak, iki ülke arasındaki makası daha da açmak için Afrin hamlesine icazet verdi.

»Kozları birbirine karşı kullanmak: Şam yönetimi, Türkiye ve Suriye Kürtleri arasında denge tutturmaya çalışan, birini kaybetmeden diğerini kontrol etmek isteyen Kremlin, her üç aktörü birbirine karşı birer koz olarak kullanıyor. ABD ile doğu-batı ekseninde Suriye’yi paylaşan Rusya, Batı Suriye’de “al-ver” hesabıyla dönemsel müttefiklerini ürkütmeden oyununu icra ediyor. Afrin’e karşılık İdlib’i alırken, Kürtlere de Astana masasında yer açtı.

AKP/Saray rejiminin sıkışmışlığı giderilir mi?

Ankara, uluslararası kamuoyundan ve Suriye’den gelen eleştiriler üzerine kentte kalıcı olmadığını “Afrin’in Afrinliler tarafından yönetileceğini” açıkladı. “Bölge gerçek sahiplerine teslim edilecektir” denilerek Afrin merkezine girildiği saatlerde Antep’te bir araya getirilen “güdümlü” muhaliflerle “Afrin Kurtuluş Kongresi” düzenlendi.

Afrin’i içeriye tahvil ederek milliyetçi-muhafazakâr kitlesini konsolide eden AKP/Saray rejimi, milliyetçi hezeyanı hamaset edebiyatıyla bir süre daha pompalamaya devam edecek. “ABD’nin desteğiyle Akdeniz’e kadar uzanan Kürt koridoru projesini engelledik” denilerek içeride yol alınmaya çalışılacak. Ancak bu milliyetçi, şovenist histerinin barutu da bir yere kadar. Buradan başkanlık seçimine kadar sürecek bir yıllık bir malzeme çıkmaz. Bunun için de yeni “kızıl elmalar”a ihtiyaçları var.

Suriye denkleminde ABD ile Rusya arasında sıkışıp kalan, iki küresel aktörün manevralarından doğan boşluklardan nemalanmaya çalışan AKP/Saray rejiminin yaşadığı sıkışmışlık Afrin, Cerablus, El Bab gibi küçük ceplerin alınmasıyla giderilecek gibi değil. Suriye’ye rejim ihraç etme hevesiyle çıkılan yolda harekete geçirilen fay hatlarının yarattığı sarsıntı bütün bir Suriye politikası çökmüş, AKP/Saray rejiminin yaşadığı sıkışmayı daha da artırıyor. Olası bir Menbiç ya da Sincar harekâtı da bu sıkışmışlığı aşmasına çare olmayacak. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı nasıl bu sıkışmışlığı gideremediyse yeni operasyonlar da yaşanılan çözülmeyi engelleyemeyecek.