4. Zorlu PSM Caz Festivali program açıklandığında gelecek diye en sevindiğim kişilerden biriydi. “Ah,” dedim, “ne güzel! Tony Allen’i gene dinleyeceğiz”. Tadına doyamadığımız “Tribute to Art Blakey”de dinlemiştik çünkü. Blakey, Max Roach’la birlikte onun şahsi efsanelerinden, ilham kaynaklarından biriydi.

Olmadı ama, festival öldürücü hastalık yüzünden ertelendi, Tony Allen aniden bir başka hastalıktan, aortik anevrizmadan öldü. Hem de tam Uluslararası Caz Günü’nde. Oysa turp gibiymiş hiçbir şeyi yokmuş. Menajeri Eric Trosser öyle diyor. Daha önce Abdullah İbrahim’le gelecekti, hastalandı. O olmayınca İbrahim de gelmedi. Demek bir daha ‘live’ dinlemek kısmet değilmiş.

Tony Oladipo Allen (12 Ağustos 1940 – 30 Nisan 2020) Nijerya’nın başşehri Lagos’ta doğdu (1940), ama esas olarak Paris’te yaşadı ve çalıştı. Allen, 1968 ile 1979 arasında Fela Anikulapo Kuti’nin Africa ’70 grubunun davulculuğunu ve müzik direktörlüğünü yaptı. Uzun süredir birlikte çalışıyorlardı, Allen da kuruculuğun onuru Fela Kuti’nin üstünde kalsa bile, Afrobeat müzik janrının kurucularındandı. Bu müzik için Fela Kuti kadar önemliydi. Kuti’nin kendisi, “Tony Allen olmasa, Afrobeat de olmazdı,” demişti. Üstelik, sırtını dayadığı sadece AfroBeat değildi. Yirminci yüzyılın başlarında Gana’da ortaya çıkan Highlife ve Nijerya popüler müziği Juju gibi geleneklere de hâkimdi.

Fela’nın Tony’nin AfroBeat’teki payını vurgulamasından sonra müzisyen oğlu Femi Kuti de 2017’de Rolling Stone dergisine, “Africa ’70 gibi grup yoktu” demişti. “Tony Allen gibi de davulcu yoktur.”

Davulcu, besteci ve söz yazarı Tony Allen, cazın büyük ustalarından Art Blakey ve Max Roach’u dinleyerek davul çalmayı kendi kendine öğrendi. İnsan hakları savunucusu ve siyasi aktivist Fela Kuti ile birlikte 1960’ların ortalarında, geleneksel Afrika müziğini caz ve funk’la harmanlayarak yarattıkları “afrobeat’” akımı Afrika’nın yanı sıra Amerika’da da oldukça popülerlik kazandı. Allen, Afrobeat tarzını rock and hip hop’la ile birleştirerek Manu Dibango, Ray Lema ve Roy Ayers gibi sanatçılarla çalıştı. “The Good, The Bad and The Queen” ve “Rocket Juice & the Moon” gibi öncü gruplarla da çaldı.

Allen ve Kuti 1963’ten 1978’e kadar birlikte çalıştılar. Afrika tarihinin en etkin kayıtlarından bazılarını yaptılar: “Zombie,” “No Agreement,” “Shakara” ve “Lady” gibi. Ancak sonunda Allen tutuklanmalardan, hükümetle şiddetli çatışmalardan bezdi. Şarkı da söyleyen bir grup lideri ve serbest davulcu oldu. Fransa’ya taşındı. Paris, ikinci evi oldu.

Ama Fransa’daki çalışmaları da önemlidir. Fransız yayıncı, DJ, plak şirketi sahibi Gilles Peterson, onun 2000’lerin başında Cornet şirketiyle ve Doctor L. gibi elektronik yapımcılarla gerçekleştirdiği inanılmaz çalışmaları hatırlıyor, hatırlatıyor. “Tony Allen davulculuğun çehresini değiştirdi. Gerçek bir efsaneydi,” diyor. Onun cömertliği ve merakından çok etkilenmiş. “Müzik hakkında merakı bitmezdi hiç, benim DJ kültürümle de ilgilenir, boyuna soru sorardı.”

Doğrudur. Tony Allen’in en büyük özelliklerinden biri yeni şeylere olan merakı, daima yenilikler yaratmak istemesiydi. “Hep aynı şeyi dinlemekten sıkılıyorum,” derdi. “Biz davulcular hata ediyorduk, farkındaydım. Çünkü hi-hat pedalını kullanmıyorduk, sadece bas davul pedalını kullanıyorduk. Tek pedalla bisiklet kullanır gibi. Niçin? Çünkü neye yaradığını bilmiyorduk. Derken Downbeat’te Max Roach’un açık ve kapalı hi-hat sound’unun nasıl kullanılacağını iki sayfada öğrettiğini gördüm.” 1960 civarıydı. Bu sırrı çözen Allen, Batı Afrika’nın bütün diğer davulcularına karşı gizli bir silah edinmiş oldu.

Tony Allen iki yıl önce Güney Afrikalı trompetçi Hugh Masekela ile “Rejoice” albümünü yaptı. Albüm, bu yılın Mart’ında çıktı. Sanatçı, Afrika Diasporası tarihinde ritmlerin sıradışı bütünleşmesini yakaladı. Ne yazık ki Masekela da tam İstanbul’a gelmesi beklenirken hastalanacak, 2018’de ölecekti. Afrika müziği/cazı, böylece iki büyük sanatçısını arka arkaya kaybetmiş oldu. Ancak, aslında kayıp hepimizin!