Yazar ve araştırmacı Adnan Alper Demirci, “Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi” kitabına ilişkin BirGün’e konuştu. Demirci, 1980 Darbesi sonucu yaşanan kültürel çekilme nedeniyle, ağır müziğin köklerinin bağımsız olduğunu söylüyor.

Ağır müziğin kökleri bağımsız

Erkin Can SEYHAN

Bir sosyal medya topluluğu olarak yola çıkan Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi’nin (TAMG) birikimi ve öyküsü, Adnan Alper Demirci’nin kitabında yeniden hayat bularak raflardaki yerini aldı. 2019 yılında dijital mecralardaki yayınlarını geliştiren; Türkiye’deki müzik tutkunları için dikkat çekici içerikler üretilmesine ve bunların paylaşılmasına vesile olup, toplamda 11 yıllık birikimini kitabında bütünleştiren Adnan Alper Demirci, Türkiye’de “ağır müzik” olarak nitelendirilen rock, heavy metal ve punk türlerinin 1981 ile 2020 arasındaki yolculuğuna ışık tutuyor. Editörlüğünü Tolga Akyıldız’ın üstlendiği; 2020 yılında kaybettiğimiz Çağlan Tekil’e ithaf edilen ve Karakarga Yayınları etiketiyle yayınlanan Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi’ni Adnan Alper Demirci ile konuştuk.

İlk olarak TAMG’nin bütününe odaklanarak bundan 11 yıl önce kurduğunuz oluşumun hikâyesi ve kuruluş motivasyonu ile başlayabilir miyiz?

Başlangıçta, yetişemediğim günlerden heavy metal hikâyeleri okumak hoşuma gidiyordu. Çağlan Tekil’in Moda Sineması konseri ve sonrasındaki Metalium Fitaş Sineması konseri üzerine yazdıkları bu konuda bir milat oldu. O yazıların ardından kendimi bu eski hikâyelerin peşinde koşarken ve yolda bulduğum belgeleri toplarken buldum. Klasörüm gittikçe genişledi, bir gün bu dosyaları tasniflemem gerektiğini düşünüp tarihe göre sıraladım. Bir başka gün, Facebook’ta bu konuda bir sayfa açma fikri geldi çünkü dosyaları tarihe göre sıralayınca o zamanın “zaman tüneli” arayüzüne oldukça uyumlu bir içerik olduğunu düşünmüştüm. Belgeler ve olaylar bir zaman çizgisinin sağında ve solunda sıralanıyordu, zamanda yolculuk yapmak mümkündü. Sonra bu arayüz terk edildi ve Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi ara sıra güncellediğim bir projeye dönüştü. Proje 2019’da yeniden doğdu denebilir, Facebook’un dışına çıktım. Twitter ve YouTube kanallarını açtım, buralarda aktif oldum. Yılın sonlarına doğru podcast başlattım. 2021’de, Facebook “zaman tüneli” arayüzünü bıraktığından beri, yıllardır tasarımı üzerinde çalıştığım web sitesini hayata geçirdim. 2022’de geç de olsa Instagram profili açtım. 2023’te ise kitap çıktı. Hikâyenin özeti bu şekilde, kitabın önsözünde daha detaylı anlatma imkânım oldu.

Adnan Alper DemirciAdnan Alper Demirci

İngiltere, ABD ve ağır müziğin gelişmesinde rolü olan tüm coğrafyalarda “ağır müzik” olarak tanımlayabileceğimiz türlerin evvelinde ortaya çıkmış olup etkileşim içinde olduğu türler var. Türkiye’de önemli bir müzik geleneği olsa da 80’lerden sonra ağır müziğin ortaya çıkış biçimi daha radikal. Buna ne ölçüde katılıyorsunuz? Sizce bunun sebebi nedir ve sizin araştırmalarınıza göre Türkiye’de ağır müziğin beslendiği kökler nelerdir?

Bu görüşe katılıyorum. Kitabı yazarken 70’ler Anadolu Pop ile 1980 sonrası rock arasında çok az bağlantıyla karşılaştım. Bir şekilde 1980 sonrasında ortaya daha bağımsız bir müzik çıkıyor. Sebebinin 1980 darbesi sonucu yaşanan kültürel çekilme olduğunu düşünüyorum. O ortamda yeni bir müzik yapmak isteyenler sahneden bir süreliğine çekilen 70’li yıllar figürleriyle etkileşimde olamadılar ve belki de politik ortamdan etkilenmemek için bu figürlerden tamamen farklı bir müzik ortaya koydular. Dolayısıyla Türkiye’de ağır müziğin beslendiği kökleri belli bir yıla kadar pek Türkiye’de aramamak lazım. Türkçe sözlerde gündelik kültürün yansımalarını görmek mümkün fakat müzikte genellikle Batı formunun takip edildiğini görüyorum. Bu dediğim 80’li yıllar için geçerli tabii, 90’ların görece serbest ortamında etkileşimler Türkiye’den kökleri daha çok içerebiliyor.

Sadece arşiv yetmez

Kitabı hangi metotlarla yazdınız? Şimdiye kadar dijital ortamdaki birikimler mi yoksa kitap için özel olarak gerçekleştirdiğiniz çalışmalar mı ağır bastı? Kitabınızın da yaratacağı ilham ile bu konuda merak sahibi olan/olacak insanlar için araştırma yapılabilecek kanallar neler?

Kitabı yazarken hem dijital hem fiziksel arşivimden faydalandım. 1991’e kadar web sitesi de oldukça yardımcı bir araç oldu, olaylar arasında çok daha rahat bağlantı kurmamı sağladı. Kaynak kişilere pek başvurmadım. Belki bir hata idi bu. Ben camianın görece dışından birisiyim, olan biteni İzmir’den takip ettim. 20 yıldan fazladır bu müziği dinliyorum fakat ilk konserime 2010’da gittim. Hal böyle olunca kısıtlı bağlantılarla pek fazla kişiye danışma imkânım olmadı. O yüzden bu çalışmayı bir adım öteye götürecek birileri çıkacaksa eğer, benim tavsiyem zaman geçmeden kaynak kişilere başvurmalarıdır. Yine sadece arşive başvururlarsa üstüne bir şey koyabileceklerini zannetmiyorum.

Türkiye’de “ağır müziğin” gelişimine olumlu katkı sağlayan ya da ağır müzik için bir engele dönüşen güçlü dönüm noktaları neler?

Engel olarak 1999’daki metalci avını örnek gösterebilirim. Yabancı konserlerin hızlandığı, biri haftalık, biri aylık üç büyük derginin çıktığı, icraatın içinden insanların plak şirketlerinin olduğu dönem bu medya linci ile birlikte bıçak gibi kesildi. Birçok kazanım tekrar inşa edilmek zorunda kaldı. 2000’lerde görece iyi giden ekonomi de 2010’daki konser ve festival bolluğuna giden yolu açtı, burada katkı sağlayan şey ekonomi. Fakat aynı ekonomi 2013’ten itibaren yabancı konserler için bir engele dönüşmeye başladı. İç etkenler de müziğin gelişiminde olumlu ya da olumsuz etkili olsa da ben dış etkenlerden örnek vermek istedim.