Hepimiz ağlarız. Hiç değilse doğarken. Gözyaşı ve ağlamak üzerine milyonlarca şey yazılmış, bunları içeren sayısız sanat eseri üretilmiş, insanlar ağlamaya da gülmeye de devam etmiş ve bunların hiçbirinde mesele yok.
Hele çocuklar ağladığında akan sular durur. Anne babanın nefesi kesilir, çocuğun ne sıkıntısı olduğunu anlamak ve onu rahatlatmak için seferber olunur. Bir arkadaşımız ya da bir yakınımız ağladığında da ona kızmayız, ya da onu eleştirmeyiz. Onun derdini paylaşmaya çalışırız, gözyaşlarını dindirmek isteriz, ya da belki beraber ağlarız. Burada da problem yok.

Bazı çocuklarsa, anne babanın hataları sebebiyle, istedikleri şeyi elde etmek için, ya da istedikleri şeyi elde edemeyince ağlarlar. Takdir edersiniz ki bu ağlama canı yanan, acıkan ya da sevgiye hasret kalmış bir çocuğun ağlaması gibi değildir. Sinir bozucudur, çirkindir, hakiki değildir. Ve sürekli pekiştirildiği için çocukcağız ağlar durur. Çocuğun suçu yoktur, ama artık o ağlak bir çocuktur.

Ağlak kelimesi son günlerde deneyimli bir müzik eleştirmeni ile genç ve ticari olarak başarılı bir müzik grubu arasında yaşanan bir tartışma dolayısıyla sık duyulur oldu. Bu vesileyle söylenenlerin önemli bölümü maalesef ya konunun özünü ıskalayan, ya gereksiz sözel şiddet içeren ya da düpedüz yanlış şeylerdi. Aksı doğarken kayan bu tartışmada doğru olansa, “ağlak rock” ya da “ağlak şarkıcı” tamlamalarında kullanılan ağlak kelimesi. Yukarıda bahsettiğim sebeplerle, cuk oturuyor.

Fakat bu tartışmada da, inanılmaz biçimde, bir üslup eleştirisini oryantalizmle ve elitizmle eş tutan yaklaşımlara rastlandı ki, hazindir. Hazin, çünkü siyasi iktidarın, sağ muhafazakâr siyasetin dilidir bu. Ve “milli irade ağlak olmamızı ve bize ağlak denmemesini istiyor pis geziciler” demeye kadar gider.

(Bir an için düşünelim: Kimin hem de katıla katıla sürekli ağlamaya hakkı vardır bu memlekette? Herkesten önce Kürtlerin, Alevilerin ve devrimcilerin. Peki onlar böyle mi yapar? Hayır. Ağlarsa hakikaten ağlar, gülerse hakikaten güler, ama saydığım toplumsal gruplar istediğini almak ya da elindekini korumak için sürekli yalandan ağlamaz. Bunu sağcılar yapar: hep mağdurdurlar, hep ağlarlar, ve çok nadiren sahiden ağlarlar. Hatırlarsanız, fonksiyonel ağlamanın şahını geçen yaz görmüştük canlı yayında.)

Konumuza dönersek, ağlak rock meselesinde kimse müziğin hüzün içermesine, yanık seslere, ya da bunun rock olup olmadığına filan takılmıyor. Gözümüze sokulan gözyaşlarının hakiki olup olmadığına takılıyor. Çocuğun canı yandığı için mi, istediğini almak için mi ağladığını anlamıyoruz tam. Ağlamak değerli olduğu için, her bir gözyaşı damlası mühim olduğu için, hüzün iyi sanata da, pespaye duygu sömürüsüne de vesile olabildiği için konuşuyoruz bunları. Ve verilen tepkiler, durulan poziyonlar “halkın” yanından “elitlere” parmak sallamak şeklinde kurulunca da en hafif tabirle komik oluyor.
Kendi dinlemek istediğin müziği yapıyor musun? Mesele bu. Yoksa ağlamak güzeldir.