vahşet iyiler ve kötüler arasındaki oyunun sadece dublörü değil aynı zamanda senaryosunun ana temasıdır. ölüm ne kadar kanlı ve çoksa hikâyeye devam edecektir

Ağzı sulanan şeytanın soluğunu hissedebilirsiniz

UMAY UMAY

sığ suda boğulabilirsiniz. en derin suda da hayatta kalabilirsiniz. önemli olan rastlantının o ince mizahi oyunudur. yemek yerken, eğlenirken, sevgiliye dertlenirken, etin kilosunu hesaplarken... her ölüm erken ölümdür nasılsa... fakat bu hesaplanmış trajedinin faili tespit edilmiş. hatta eli sıkılmış, sırtı sıvazlanmıştır. akşam yemeğine çıkartılmıştır. az akıllı, çok kinci oluşu övülmüştür. ..böyle olunca dostu düşmanı ayırt edemeyen bir millet türü doğmuştur. sonuçta herkesin bi parça fail olduğu cinayetler ülkesine doğru evrilmeye başladık. bu da zaman içinde devletimiz tarafından kutlanacak etkinlik olacaktır. peki ne kadar rahatsızız bu durumdan? trajedi artık dünyada kalmayan veba hastalığının tekrar nüksetmesi gibi. trajedi bu ülkenin gerçekliğinin içinde duruyor. bu da şu kaderci yaklaşımı getiriyor; ‘alınyazısı buymuş.’ aslında bile bile yaşanan bunca şeyden sonra kimse suçluyla kurban arasındaki bağı farketmiyor bile. aynı coğrafyanın zengin ve fakirleri olarak başladılar hayata. ilk ayrım burada başladı. ilk habis tümör burada yeşerdi. dikkate alınmayan olası basit farktı bu. ama bu fark zalimleri ve otoriteyi yarattı. hunharca katledilen insanın kimlik bilgisi ipuçları içeriyordu. ölümü hak edip etmediğini belirlemeye başlamak için.
ki insan öldürmek kötüdür ve herkes bu cümle üzerinde hemfikir olmak zorundadır. başka türlü alınyazısı olamaz. milletin irade dediği şey sadece savunmak üzerine kurulu oldu. herkes kendini savunuyor. kelimelerin de bir sabrı vardır.

ve kelimeler üstünüze giydiğiniz bombalar gibi sizi de çevrenizi de patlatabilir. gazetecilerin, yazarların, şairlerin hapiste olma sebebi kelimelerinin gücüdür. yerleşik otorite, sanatçısından bu yüzden korkar. onun kabusu sözcükler ve ironidir. sanatçı ona yapıştırılan, ait olmadığı tüm kimlikleri reddeder. bu yalnızlık biçimiyle yaşar. bu onun doğal seçimidir. sistemse kimlikler yaratıp sınıflandırmaya, en kısa yoldan sıradanlaştırmaya uğraşır. kalabalıkta eriyen bir çığlık biçimi yaratmaktır amacı.
vahşet iyiler ve kötüler arasındaki oyunun sadece dublörü değil aynı zamanda senaryosunun ana temasıdır. ölüm ne kadar kanlı ve çoksa hikâyeye devam edecektir. iyinin de vahşeti ağırdır. öfkesinden sevgisiz kalan bilgisi kötülüğe çok çabuk hizmet eder. kötünün ki tarif edilemez, sizi kaybın en ağırına en kimsesiz tarafına sürükler. bütün bunların arasında kardeşlik, barış, asalet, onur, adalet, cesaret kelimelerini savunan insanlar oldu. hedef olarak işaretlenen, başlarına gelen her şey onlar için müstahaktır denilen insanlar. ızdırap devam ediyor. edecek. tüm pornografisiyle. ağzı sulanan şeytanın soluğunu hissedebilirsiniz.

şeytan sizin mahallede oturuyor olabilir mi? seni öpen sevgilin yarın tetiğe basıp masum insanları öldürebilir mi? sana bişey olsa seni koruyacak başka şey var mı? herhangi bişey bu ama?.. koruyacak kanun maddesi örneğin. hatırlayıp seni savunacak biri var mı?? şşşttt orda biri var mı hâlâ?

kahrolsun oligarşi diye bağırması yönünde teşvik edilmiş köylüler dili dönmeyince oligarşi yerine ‹kahrolsun koni komşi›; (kolu komşu) diye yürümüşler. sanırım bu karadenizde gerçekleşmiş. gülümseyerek, olması umuduyla yazıyorum, bu umutla yaşıyorum. daha uyanık değil daha romantik olmak istiyorum. daha sıcak. evimin duvarlarını...