Yanılmıyorsam 2006 yılıydı. Tema Vakfı “Türkiye Çöl Olmasın” seslenişiyle bir kampanya başlatmıştı. Toplumu erozyona karşı bilinçlendirerek fidan dikimi için teşvik etmeyi amaçlayan kampanyaya Sezen Aksu destek vermiş ve Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda geliri vakfa aktarılacak bir konser düzenlenmişti. Konserin ilk birkaç dakikası da tüm ulusal kanallarda aynı anda canlı yayınlanıyordu. İşte bu konserin tüm evlerde yayımlanan açılışında Sezen Aksu duyarlı ve duygulu bir mesajla “Ormanlarımızın kaderi şairlerimizin kaderi gibi olmasın” diyerek babam Metin Altıok’un şiirinden Onno Tunç’un bestelediği o çok sevilen şarkısını söylemişti. Ah Kavaklar…


***

İlgisiz gibi görülebilir ama bugünü bütüncül bir bakışla yorumlayabilmek için çok da anlamlı ve ilintilidir bu şarkı Ermeni ezgileri içerdiği gerekçesiyle TRT tarafından yasaklanan şarkılar arasındaydı. Sezen Aksu yasaklanan şarkısını hem de böylesi bir mesajla ülkesinin topraklarını korumak için seçmiş ve milyonların kalbine dokunmak istemişti. Günlerce yandı ormanlarımız. Çamlar, kavaklar, gürgenler dallarında barınan kuşlarla, sincaplarla; gölgesine sığınan geyiklerle, tilkilerle, tavşanlarla kavruldu. Şairlerini gözünü kırpmadan yakanlar ağaçları, ormanları yakmaz mı? “Can kaybı yok” diye açıklama yaparken kaplumbağaları, kirpileri can sayar mı?

***

Yine mi sözü Sivas’a getirdin diyenleriniz olacaktır belki. Her günümü kaplayan yüreğimin yangınından başka şey konuşmayışımı anlayışla karşılayıp mazur görenleriniz de olacaktır. Belki beni bu yüzden sıkıcı bulanlarınız olacaktır. Aslında yıllardır içinde kavrulduğumuz büyük mecazî yangının kundakçılarını anlatıyorum ben durmadan. Onlar zaten o kara 2 Temmuz günü o otelde yaktıkları insanları çok sevdikleri ülkelerinin toprağına, doğasına, gençlerine ve geleceğine sahip çıktıkları için, kendilerinin karanlığını ülkemizin geleceğine yayanlarla mücadeleden asla ödün vermedikleri için yakmışlardı. Ormanları diledikleri gibi yakabilsinler, kişisel çıkar için memleketin her karışına çökebilsinler, herkesi sömürebilsinler, her istediklerini yapsınlar, hiç sorgulanmasınlar, hiç yargılanmasınlar diye yaktılar. Ülkeyi kesif bir karanlığa, kurda kuşa içi acımayanların kalabalığına feda etsinler diye! Kara vicdanlıların ülkesi olsun istediler bu cennet vatan. Rant uğruna kestikleri ağaçlar, yok ettikleri alanlar için canlıları vatanlarından ettiler. “Yerli ve milli” diye diye insanları ayrıştırırken vatanın her karış toprağını feda ettiler.

***

Uzmanlar yangınlarda 20 yılda yanan toplam alan kadar kayıp olduğunu söylüyorlar. CHP Muğla Milletvekilimiz Süleyman Girgin “2020 yılında Türkiye’de toplam yanan alan 20 bin hektar ama şimdi sadece Muğla’da 41 bin 400 hektar yandı” diyor. Önceki dönem Tarımdan Sorumlu Genel Başkan yardımcısı ve Genel Başkan Başdanışmanı Bursa Milletvekilimiz Orhan Sarıbal;AB Orman Yangın İzleme Sistemine göre 2020 yılında ülkemizde yanan orman alanları 99 bin 857 hektar görünürken Orman Bakanlığı’nın bu veriyi 20 bin 971 hektar olarak sunuşuna dikkat çekiyor. İki veri arasındaki fark tam 5 kat! Neden?

***

Türkiye Ormancılar Derneği'nin resmi verileri baz alarak yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de 1980'li yıllardan bu yana 2020 yılı itibarıyla 748 bin hektar orman, amacı dışında kullanılmak üzere özel şahıslara, şirketlere ya da kurum ve kuruluşlara tahsis edilmiş. Bunun yanı sıra orman vasfını yitirdiği gerekçesiyle 620 bin hektar orman alanı, "2B arazi" kapsamında “milli orman varlığının” dışına çıkarılarak, satışa açık hale getirilmiş. 2018 yılında Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevim sırasında yayınladığım AKP iktidarının Doğa Talanı raporunda2003-2017 yılları arasında orman alanlarının artmış gibi gösterildiğini bunun sebebinin tarım arazilerinin orman sınırları içine alınması ve rant uğruna yok edilen asırlık ağaçların yerine sürekli rekor rakamlar açıklama çabasıyla fidan dikimi yapılışı olduğuna dikkat çekmiştim. Orman alanları her yıl artan bir şekilde kara yolları, turizm alanları, golf sahaları, maden ve taş ocakları, enerji santralleri ve katı atık depolama tesisleri gibi orman amacı dışındaki işlevlerle kullanılmak üzere tahsis ediliyor. AKP iktidarında yıllık ortalama 10 bin hektar orman arazisi niteliği değiştirilerek yandaşlara verilmiş, yapılaşmanın önü açılmış. Bu dönemde kesilen ağaçların yerine dikildiği söylenen en büyüğü 1 m olan bu fidanların ormana dönüşebilmesi için en az 30-40 yıl gerekli. Madenlere, yollara, köprülere alan açmak için kesilen ağaç sayısı 10 milyon civarında. Sadece üçüncü havaalanı için 3 milyon ağaç kesilmiş. İzmir İstanbul Otoyolu için kesilen zeytin ağacı sayısı 700.000. Bu ürün veren verimli ağaçların kesimiyle ortaya çıkan ekonomik kayıp yapılan yollar için yabancı sermayeye verilen geçiş garantisi ile birlikte düşünüldüğünde katmerleniyor.

***

Şimdi uzmanlar yanan orman alanlarına yeniden fidan dikilmesi için en az iki yıl beklenmesi gerektiğini, yanan kızıl çam ağaçlarının kendilerini yenileyeceğini farklı tür fidan dikiminin ekolojik yapıyı bozacağını söylerken bakan Pakdemirli yine yanan ağaçların yerine “misliyle” dikim yapılacağını açıklıyor. Ha bir de kiloyla kırmızı et, beyaz et! Tek dertleri kalabalık rakamlarla göz boyamak. Her şeyi, her canı mal olarak görmek, para etmeyen nesli tükenen canlıyı eğlence için avlatarak onları da paraya tahvil etmek. Tam bu tartışmalar sürerken ülkenin dört yanında ürün veren verimli zeytinlikleri talan eden, meyve ağaçlarını kesen, ağaç ve orman katliamlarının sorumlusu yandaş Cengiz Holding hükümetin açıklamasıyla birlikte Tema vakfına 50.000 fidanlık bağış yapacağını açıkladı. Ne büyük vatanseverlik!

***

TEMA Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hikmet Öztürk, yanan bölgelerdeki orman doğasının korunması için yapılacak çalışmanın "restorasyon çalışması" olması gerektiğini önemle belirtiyor.Hayrettin Karaca ve A. Nihat Gökyiğit’in topraklarımızı tehdit eden erozyon ve çölleşme ile mücadele edilebileceğini göstermek, tehlikeye dikkat çekmek, toprağa sahip çıkmak, koruyucu çözümler üretmek, ağaçlandırma yapmak, doğal varlıkları korumak ve bu mücadelenin devlet politikası haline gelmesini sağlamak için kurduğu Tema Vakfı; kurucularının çizgisini sürdüren bilinçli tutumuyla kamuoyunun takdirini hak ediyor. Doğru yerlere uzmanların çalışmalarıyla paralel doğru şekilde ağaçlandırma yapılması için destek olmaya devam. İyi ki Tema var!