Aklı başında olan hiç kimse İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezanın siyasi bir karar olup olmadığını tartışmıyor. İktidar tarafından gelen ‘bağımsız yargı kararını verdi’ şeklindeki açıklamalar ise kulak verilecek kadar ciddiyet ve inandırıcılığa sahip değil. HDP’nin kazandığı belediyelere iki dönemdir kayyum atanıyor. 2019 seçimlerinde Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehirleri de olmak üzere 65 belediyenin 48’inin yönetimi bu şekilde el değiştirdi. Kayyum atanan belediyelerin meclisleriyle beraber binden fazla kişinin de meclis üyelikleri feshedildi. Başkanlar, eş başkanlar tutuklandı, hapis cezası aldı. ‘Sandıkta tecelli eden milli iradenin kutsallığı’ diyerek akan suları durduran AKP’ye göre, o sandık sandık değil içinden ampul çıkmayınca, irade de irade değil o ampule oyu basmadıkça! HDP’nin, kayyumluğun halkın iradesini çalan ve halkın tercihlerine karşı yapılan açık bir darbe olduğunu söyleyerek başlattığı bütün protestolar valilik kararıyla engellendi, afişler, duyurular yasaklandı.

***

Sebebinin ve muhatabının ortada olduğu zorlama bir hakaret davasını, İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay hapis cezası vererek karara bağlayan mahkeme, ‘AKP döneminde siyasallaşan yargı kararları’ külliyatına bir örnek daha kazandırdı. Cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan’ın karşısına çıkabilecek güçlü adaylardan biri olarak adı geçen İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesine dair yükselen itirazları göğüslemek yine AKP’li yetkililere düştü çünkü kış lastiğiyle ilgili kararname imzalayacak kadar ülkede her şeyle ilgilenen Erdoğan belli ki bu konuda konuşmaya istekli değildi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik eleştirilere şu yanıtı verdi; “Biz millet iradesinden başka siyasi güç tanımayanların partisiyiz.” Ne denir ki şimdi buna? O halde kayyum atanan HDP’li belediyeler ne olacak? Boğaziçi Üniversitesi’ni başarı basamaklarından aşağı doğru kaydırmakla meşgul kayyum rektör ne olacak? AKP bizzat kendi seçmeninin iradesini umursamayarak, kendi belediye başkanlarının istifasını talep edip görevden almadı mı? Sebebi açıklandı mı? Suç şüphesine karşı herhangi bir yargılama gerçekleşti mi? Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Demir yorgunluğu dendi, taze kan dendi geçildi. Çünkü AKP, ister kendi seçmeninin, ister muhalefet partilerine oy verenlerin tercihleri olsun farketmeksizin, konu kendi ikbalini tehdit eden bir noktaya geldiğinde, milli iradenin kutsallığı aynı oranda buharlaşıyor.

Türkiye’de her gün daha fazla insan yargının siyasallaştığını düşünüyor ve bağımsızlığına dair inancını kaybediyor. Dolayısıyla İmamoğlu’na ceza kararı sanıyorum Kılıçdaroğlu ve birkaç danışmanı dışında, çoğunluğun beklediği bir sonuçtu. Çünkü neden alınamasın ki bu karar? Daha önce HDP’li belediyelerde bol bol uygulanmadı mı? Gerekli gördüğünde AKP kendi belediye başkanlarına, elbette işin mahkemesiz ve tutuksuz tarafından, aynısını yapmadı mı? Ülkenin doğusundaki kayyum atamalarına altılı masalardan falan güçlü bir itiraz gelmiş mi hiç? Diyarbakır’a demokrasi çıkartması yapılmış mı? İşte Gezi davası ve tutuklu hak savunucuları ortada! İşte delilsiz yıllardır içerde tutulan Osman Kavala! İşte milyonlarca insanın oyunu almış ve AİHM kararlarına rağmen tutukluluğu süren Selahattin Demirtaş! Bu durumda Erdoğan’ın güçlü rakibi İmamoğlu’na neden siyasi yasak getirilmesin? Mantıksız görülen kararların, mantıklıymış gibi paketlenip ortaya sürülmesinin önünde ne gibi bir engel var? AKP mağduriyetine kota mı konabilmiş? Demirtaş, İmamoğlu kararı üzerine yaptığı açıklamada haksızlığa vaktiyle güçlü bir ses çıkartılmamış olmasını “üzgünüm ama sarı öküzü vermeyecektiniz” diyerek eleştirdi ama “yine de geç değil” diye uyardı.

***

Benim o verilmemesi gereken sarı öküzler listesine ekleyeceğim var. Basın ve gazeteciler! Bunun ne kadar hayati olduğunu son olarak Birgün yazarı Timur Soykan’ın haberiyle bir kez daha anlamış olmalıyız. 6 yaşındaki bir kız çocuğunun tarikat içinde evlendirilip yıllarca suistimale uğramasıyla ilgili dava iki yıldır sürmesine rağmen, gazetecinin halka duyurmasıyla birlikte oluşan toplumsal baskıyla beraber nihayet tutuklama kararı verilebildi. Diyarbakır’da 16 gazeteci yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek, gizli tanık ifadeleriyle aylardır tutuklu bulundukları cezaevinde iddianame bekliyor. Önümüzdeki seçimde, misal sandık güvenliğiyle ilgili ülkenin doğusundan gelecek haberlerin önemini hatırlatmaya da gerek yoktur herhalde. Gazetecileri Koruma Komitesi verilerine göre, bu yıl hapse atılan gazeteci sayısında Türkiye, İran ve Çin ile birlikte ilk beşte. Üzülerek söyleyeceğim ki, halk o ilk sarı öküzü, özgür basına, yani kendi sesine, yeteri kadar sahip çıkmayarak verdi. Sonrası, görüldüğü üzere, doğudan batıya milli iradenin gaspı! Ama elbette, “yine de geç değil!”