Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı ve eşinin beş ayrı kurumdan ücret aldıkları, bizzat ana muhalefet lideri tarafından, üstelik de sembolik önemi yüksek bütçe görüşmeleri sırasında vurgulanınca ortalık karıştı. Teşhir konuşmasının hedefindeki Fatmanur Altun’un sosyal medya aracılığıyla yaptığı değerlendirme, İslamcı yönetici elitin zihniyet haritasını temsil etmesi bakımından önem taşıyor. Fatmanur Altun kendilerini eleştiren topluluğu, “kendi ayıplarına kör, edepsiz, hasut bir topluluk” olarak niteliyor. Seçilen sıfatlardaki haşinlik, karşıtını yaralama isteği, bunu yapabildiği ölçüde kendisini iyi hissetme hali… Bunlara ne yazık ki alıştık; burada, Erdoğan tarz-ı siyasetin normali haline gelen bu üslubu değil, ardında yatan zihniyeti tartışmak istiyorum.

Fatmanur Altun, kuruluşunu Erdoğan’ın gerçekleştirdiği TÜRGEV gibi bir vakfın hem yönetim kurulu başkanıdır, hem de sosyoloji disiplininde doktora sahibidir. Dolayısıyla da değerlendirmelerinin İslamcı yönetici elit bakımından, temsil kapasitesi hayli yüksek olmalıdır.

Fatmanur Altun, atamalarla elde edilen konumlara ve alınan maaşlara yönelen son dönem tepkileri, ayrıcalıklarını kaybeden eski yönetici elitin gemlenemez kıskançlıklarının dışa vurumu olarak görüyor. Bu kavrayışa göre; yönetici konumunu kaybeden geleneksel laikçi elit, İslamcıların kendileri gibi Boğaz’da yalılarda yaşamalarını, kendileri ile aynı mağazaları tavaf edip benzer markaları edinmelerini asla kabullenemiyor; onların zihniyetinde İslamcı tiplemesi, “takunyalı hacı” imgelemini gıdım aşmıyor; bunu aşan örneklerle karşılaştıklarında da kırmızı görmüş boğa gibi saldırıyorlar! İslamcı yönetici elit ve onların eteklerine sığınmış yeni zenginler bakımından biricik rakipleri, kendilerine haset eden laikçi eski yada geleneksel elitlerden ibaret. Öyle ki başta alıntıladığım twit’in hemen altındaki bir destekçi hesabın, “sizin yerinizde olsam pahalı bir kürk giyer iyice kudurturdum hayvanları” önerisini Fatmanur Altun gülücükler saçan bir emoji ile selamlayabiliyor.

Muhalefetini böyle kodlayan İslamcı bir muktedir ne yapar? Bir başka kamu bankasına bu sefer de bir boksör atar! Zira zihinlerinde aristokrasi ve burjuvazi arasında cereyan eden semboller savaşına benzer bir konumlandırma olduğu anlaşılıyor. Aristokrasi için yeni gelişen burjuvazi kasalarındaki parayla (siz sahip oldukları oy deyin) her şeye sahip olabileceklerini sanan kültür ve asalet yoksunu züppelerdi. Burjuvazi yönetici sınıf olunca ne mi yaptı? Burnundan kıl aldırmayan aristokratların hem sahip oldukları varlıkları, hem de asalet ve unvanları, paralarıyla satın aldı. Mülk sahibi yönetici sınıfların intikamı böyle olur! Kazanan kanadı, kaybedeni onun kendi silahı ile vurur! Peki bu kurguda baldırı çıplaklara (Fransa’da iki asır öncesine kadar iç giyim mülk sahiplerine ait bir ayrıcalık olduğu için mülksüzlere baldırı çıplaklar denirdi) hiç mi yer yoktur?

Sayın Fatmanur Altun, ihtimal ki bütün ilgisini kültürel kimlikler sosyolojisine hasretmiş ve sınıf sosyolojisi ile pek ilgilenmemiş. Toplumsal sınıflarla az buçuk ilgilenmiş bir sosyolog, kendi iktidarına yönelen muhalefeti muhteris kıskançlıktan ibaret görmez; eşitsizlikleri bugüne kadar meşru kılan iktidar gücünü kaybetmeye başladığını anlar ve emekçilerde yoğunlaşan ahlaki öfkeyi ensesinde hissetmeye başlardı. Ahlaki öfke, ne mi? Haftaya.