Meclis Genel Kurulu’nda konuşan TİP Milletvekili Ahmet Şık, depremlerdeki yıkımın ve can kayıplarının sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu belirterek, "Ne yaparsanız nafile. Dinmeyecek içinizdeki korku. Hesap vereceksiniz" dedi. Şık ile AKP’li Uğur Aydemir arasında tartışma da yaşandı.

Ahmet Şık'tan AKP'li vekile: Sen trollüğün vücut bulmuş halisin; şerefin olsa sen sesini keser oturursun

Meclis Genel Kurulu'nda konuşma yapan TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ile AKP’li vekiller arasında tartışma yaşandı. Şık, AKP’li vekil Uğur Aydemir’den gelen sataşmalara "Sen de bir haddini bil ya. Çok terbiyesiz bir adamsın. Trollüğün vücut bulmuş halisin. Şerefin, namusun, haysiyetin olsa sen şurada sesini keser oturursun. Haysiyetin yok, utanman yok" diyerek yanıt verdi.

Şık, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi görüşülürken yaptığı konuşmada, "Çürümüş bir leşten başka bir şey değilsiniz... Bu dünyada bize yirmi yıllık bir cehennem yaşattınız. Size bunun hesabını soracağız. Hem kaybettiklerimiz hem de bu ülkede size rağmen hayatta kalmayı dayanışarak, el ele vererek başarabilmişler için bu hesabı soracağız. Hepinizle hesaplaşacağız" ifadelerini kullandı.

Bu sözler üzerine Meclis'te gerginlik yaşandı. AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir Şık'a, "Önce kendini yargıla" diye sataştı.

TBMM Başkanvekili Haydar Akar tartışma nedeniyle birleşime ara verdi.

Sözlü gerginlik TBMM tutanağına şöyle yansıdı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan müdahale etmeyecek misiniz, düzgün bir dile…

AHMET ŞIK (Devamla) – Çıkardığınız imar afları, kentsel dönüşüm altında oluşturduğunuz rant tezgâhıyla bu yıkımın siyasi, hukuki ve ahlaki sorumlususunuz ama kalkmış “Helalleşelim.” diyorsunuz. İnsanlar günlerce enkaz altında çığlık atarak, yardım dilenerek öldüler. Yok öyle yağma, hesap vereceksiniz; helalleşmeyecek, hesaplaşacağız. Okulları, Meclisi, televizyonları, sosyal medyayı, statları hatta isterseniz sokakları kapatın; ne yaparsanız nafile, içinizdeki korku dinmeyecek.

Beceriksizliğinizin üzerini örtmek için “Devlet her yerde.” yalanına sığınanlarla değil, “Devlet nerede?” diye soranlarla; sorumluluğu üzerinden atmak için “Hükûmetimiz güçlüdür.” diyenlerle değil, “Hükûmet istifa!” diyenlerle birlikte sizi ait olduğunuz yere, siyasetin çöplüğüne göndereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ŞIK (Devamla) – Yirmi yıllık hukuksuzluk rejiminiz, yolsuzluklarınız, hırsızlıklarınız, sebep olduğunuz katliamlar, yağma ve talanınız şöyle dursun, sadece depremden sonraki kırk sekiz saatte yapabileceklerinizi yapmadığınız için hepiniz yargılanacaksınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Önce kendini yargıla.

AHMET ŞIK (Devamla) - Bu dünyada bize yirmi yıllık bir cehennem yaşattınız. Size bunun hesabını soracağız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Önce kendini yargıla.

AHMET ŞIK (Devamla) – Hem kaybettiklerimiz hem de bu ülkede size rağmen hayatta kalmayı dayanışarak, el ele vererek başarabilmişler adına sizden bu hesabı soracağız, hepinizle hesaplaşacağız.

Sen de bir haddini bil ya!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sen haddini bil!

AHMET ŞIK (Devamla) - Çok terbiyesiz bir adamsın! Trollün vücut bulmuş hâlisin!

BAŞKAN – Sayın Şık… Sayın Şık…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Her zamanki hâlin! Her zamanki terbiyesizce konuşmaların!

AHMET ŞIK (Devamla) – Birazcık arın, namusun, haysiyetin olsa sen şurada sesini keser oturursun!

BAŞKAN – Sayın Şık…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Her zamanki terbiyesizce konuşmaların! Her zamanki terbiyesizce konuşmaların! Başka bir şey bilmiyorsun zaten! Terbiyesizce konuşuyorsun!

BAŞKAN – Sayın Aydemir… Sayın Şık…

AHMET ŞIK (Devamla) – Haysiyetin yok! Utanman yok!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Her zaman terbiyesizce konuşuyorsun!

AHMET ŞIK (Devamla) - İnsani olan hiçbir şey yok!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Başka bir şey bilmiyorsun!

AHMET ŞIK (Devamla) - Vicdanın yok! Terbiyesizsin sen!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Başka bir şey bilmiyorsun!

BAŞKAN – Sayın Şık, yerinize alalım lütfen sizi!

AHMET ŞIK (Devamla) – Utanmazsın! Ahlaksızsın!

“NE HAYSİYETİNİZ NE UTANMANIZ VAR”

Ahmet Şık'ın Genel Kurul'da yaptığı konuşmanın tamamı şöyle:

Çok ağır bir deprem yaşadık. Yaşıyoruz.

Öyle ağır bir travma yarattı ki iyileşmemiz çok zaman alacak.

Çok öfkeliyiz.

Hem depremin yıkımını hem de iktidarınızın enkazını yakından görmüş bir yurttaş olarak söylüyorum.

Bir parti organına çevirdiğiniz devletin/iktidarınızın yurttaşı enkazın altında ölüme, kalanları da çaresizliğe terk ettiğini görmüş biri olarak söylüyorum.

Herkese caka satan, ihtişam ve itibar masalları anlatan, dünyaya kafa tutuyormuş illüzyonu yaratan Saray Rejiminin kendi yurttaşının canını, malını korumaktan ve kurtarmaktan aciz olduğuna tanık olduğum için söylüyorum.

Saray Rejiminin içini boşalttığı bütün kurumlar, hiçbir işten anlamaz parazitleri, akrabalarını doldurdukları bürokrasi tek bir kişinin ağzının içine bakakaldı. Bir virüs gibi bulaştınız devlete. Günün sonunda, devlet namına sadece şatafatlı çirkin bir dekor kaldı ortada. Saray’dan çıkacak bir cümle olmadan hayat dahi kurtaramayan bürokrat yığınları, ATM memurları kaldı geriye.

Eşiniz dostunuz ceplerini doldursun, akrabalarınız işe girsin diye bir depremle ülke yerle yeksan oldu. Yetersizliğinizden, beceriksizliğinizden on binlerce insan öldü.

Altında kaldığı enkazın içinde bebeğini doğurup kurtulmayı umarak beklerken öldü insanlar. Sağ kalanı bulmak için beklerken donarak öldüler. On binlerce canı, hayali toprağın üstünde kırık bir parça tahtaya yazılı numaralara çevirdiniz.

Umursamazlığınızdan, hayatta kalan ama kayıplarının yasını bile tutamayan on binlerce insana sahip çıkılmadı.

Kefenle gömülebilmenin, soğuktan korunabilmenin, bir yudum su içebilmenin lükse dönüştürüldüğü bir kıyamet yaşattınız, yaşatıyorsunuz bu halka.

Soruyorum size ne işe yararsınız.

Kimileri çıplak elleriyle insanları kurtarırken, sizin yüzünüzden devlete ve kurumlarına güvenmeyen halkın dişinden tırnağından arttırarak gönderdikleri yardım kolilerine parti amblemi yapıştırdınız.

İşini yapmaktan aciz AFAD gönderilen yardım tırlarına el koydu. Yurttaş dayanışmasıyla kurulan yardım merkezlerine dahi kayyım atandı.

İnsanlar hayat kurtarma ve hayatta kalma derdindeyken Kızılay, utanmazlığın, ahlaki çöküntünün en korkuncunu gösterdi. Soğuktan titreyen insanlara çadır sattı.

Yıllardır bir soygun düzeniyle vergi adıyla haraç kestiğiniz hayat kurtaracak iletişim sistemleri çökmüşken, yerli/milli Goebbels’inizin başında olduğu İletişim Başkanlığı “Asrın Felaketi” diye slogan bulma peşindeydi.

Yurdun her bir köşesinden koşup gelenler bir can daha soğuğa, enkaza, açlığa kaybedilmesin diye ter dökerken Saray Rejimi kendi enkazını gizleyip reklamını yapma derdindeydi.

Dahası bunca beceriksizliğinizi dile getirene de küfür ve hakaretler eşliğinde parmak sallıyordunuz.

Herhangi bir ahlaki/etik normla bağınız olmadığı için enkazının önünde/mezarların başında yakaranların, sosyal medyada sesini duyurmaya çalışanların, sokaklarda/statlarda beceriksiz olduğunuz için istifa etmenizi söyleyenlerin karşısına da polisi dikiyorsunuz.

Kaba kuvvetle, yargı sopasıyla hakikatin üzerini örtmeye çalışıyorsunuz. Bu kaba kuvvet gösteriniz, bu zalimliğiniz daha acizce. Ve her biri içinde kıvrandığınız korkaklığınızı gizlemek için yapılan bir hoyratlıktan ibaret.

Çürümüş bir leşten başka bir şey değilsiniz.

Şimdi de yitirilenlerin canı, yoksulun/çaresizin kanı üzerinden helallik istiyorsunuz.

Ne haysiyetiniz ne utanmanız var.

Çıkardığınız imar afları, kentsel dönüşüm altında oluşturduğunuz rant tezgahıyla bu yıkımın siyasi, hukuki ve ahlaki sorumlususunuz.

Ama kalkmış helalleşelim diyorsunuz.

İnsanlar günlerce enkaz altında çığlık atarak, yardım dilenerek öldüler.

Yok öyle yağma.

Hesap vereceksiniz.

Helalleşmeyecek, hesaplaşacağız.

Okulları, Meclis’i, televizyonları sosyal medyayı, statları hatta isterseniz sokakları kapatın. Ne yaparsanız nafile. Dinmeyecek içinizdeki korku.

Beceriksizliğin üzerini örtmek için “Devlet her yerde” yalanına sığınanlarla değil “Devlet nerede?” diyenlerle, sorumluluğu üzerinden atmak için “Hükümetimiz güçlüdür” diyenlerle değil “Hükümet istifa” diyenlerle birlikte sizi ait olduğunuz yere siyasetin çöplüğüne göndereceğiz.

20 yıllık hukuksuzluk rejiminiz, yolsuzluklarınız/hırsızlıklarınız, sebep olduğunuz katliamlar, yağma/talanınız şöyle dursun sadece depremden sonraki 48 saatte yapılabilecekken yapmadıklarınız için hesap vereceksiniz.

Bu dünyada bize yirmi yıllık bir cehennem yaşattınız.

Size bunun hesabını soracağız.

Hem kaybettiklerimiz hem de bu ülkede size rağmen hayatta kalmayı dayanışarak, el ele vererek başarabilmişler için bu hesabı soracağız.

Hepinizle hesaplaşacağız.