Cüneyt Özdemir geçen Cumartesi Radikal’deki köşesinde… Aile hekimliğini seçen pratisyen hekimleri

Cüneyt Özdemir geçen Cumartesi Radikal’deki köşesinde… Aile hekimliğini seçen pratisyen hekimleri “Çakma Aile Hekimi” diye tanımlayıp…

Okuyucularını “kendinizi orijinal Türk aile hekimlerine emanet ediniz.” diye uyarınca…

Pratisyen hekimler tarafından doğal olarak tepkiyle karşılandı.

Gerçi daha sonra “Beni pratisyen hekimlere emanet ediniz” başlıklı ikinci bir yazı kaleme alıp özür diledi ama…

Mevzu Özdemir’in yazısı ve tepkilerden ötede bir sorun olarak ortada duruyor.

***

En son İstanbul’un da dahil edildiği aile hekimliği sisteminde üç farklı kategoriden hekimler çalışıyor.

Birincisi…

Tıp fakültesi mezunu, herhangi bir ihtisas yapmamış pratisyen hekimler.

İkincisi…

Dahiliyeci, cerrah, kadın doğumcu, biyokimyacı da dahil… Anatomist, patolog, adli tıpçı bile mümkün, diğer uzman hekimler.

(Her iki grupta yer alan hekimlerin aile hekimliğiyle bütün ilgileri on gün de değil, sadece beş günlük bir uyum eğitiminden ibaret.)

Üçüncü kategoriyi ise…

Üç yıl aile hekimliği ihtisası yapmış aile hekimliği uzmanları oluşturuyor.

Hal böyle olunca da kafalar karışıyor.

***

Sağlık Bakanlığı’nın web sitesinde “Aile Hekimi Kimdir” sorusu şöyle cevaplanıyor:

“Aile hekimi; yaş veya cinsiyeti ne olursa olsun, kişiyi bir bütün olarak incelemek için eğitilmiştir. Akut ve kronik hastalıkların tedavi edilmesine ek olarak, hastalıkların gelişmesini önlemek amacıyla düzenli sağlık taramalarını gerçekleştirir ve sağlıkla ilgili konularda danışmanlık hizmetini sağlar. Aile hekimi tarafından tespit edilen sağlık sorununun tedavisi, başka bir uzmanlık dalını ilgilendiriyor ve spesifik tedavi gerektiriyorsa, kişinin bu hizmete ulaşmasında koordinasyonun sağlanması da aile hekiminin görevidir.”

Görüldüğü gibi Sağlık Bakanlığı bütün aile hekimlerini “uzman hekim” olarak tanıtıyor.

Aslına bakarsanız bu tanımda yer alan bütün görevler ve daha fazlası zaten pratisyen hekimliğin alanına giriyor.

Ve fakat…

Bizim Sağlık Bakanlığı’nın bizatihi kendisi pratisyen hekimlerin mesleki kimliğini tanımıyor, inkâr ediyor, değersizleştiriyor.

Karışıklık da oradan çıkıyor.

***

“Çakma” tartışmaları bir yana, aile hekimliği nasıl gidiyor derseniz…

İstanbul’da bir haftasını dolduran uygulamayla ilgili İstanbul Tabip Odası dün bir açıklama yaptı.

Henüz yansımayanlar, tespit edilemeyenler baki… “Geçiş sürecinde olur böyle şeyler” denerek geçiştirilemeyecek otuz majör sorun tespit edilmiş,

Daha binası bile olmayan aile hekimlikleri… Aile hekimsiz aileler, ailesiz aile hekimleri…

Muayene masası, paravanı, tansiyon aleti olmayan Aile Sağlığı Birimleri… Bina bulamadığı için diğerlerinin yanına sıkıştırılmış doktorlar…

Açılmayan, açıldığında da boş veya hatalı çıkan nüfus CD’leri… Bir türlü girilemeyen, girildiğinde de çalıştırılamayan bilgisayar sistemi…

Kısacası, yok yok.

Sağlık Bakanlığı açısından tam bir fiyasko yani.

Kendileri de farkına vardıkları için… “Aile hekimleri, 1 Şubat 2001’e kadar kendilerine müracaat eden bütün hastalara, kendilerine bağlı olsa da olmasa da bakacaklar.” diye ferman çıkarıp… Uygulamayı sessizce üç ay ertelemiş durumdalar.

Yani?...

Beş yıl önce Düzce’de başlamıştı “Aile Hekimliği Pilot Uygulaması.”

Pilot bugünlerde İstanbul semalarında fena halde irtifa kaybedip yere çakılmak üzere ama…

Bakanlık “çaktırmıyor.”