Aileler çocuklara kulak verin

Mavisel YENER
Çocuk yazınının üretken kalemlerinden Hanzade Servi, Tudem etiketiyle yayımlanan yeni romanı Babamla Aramdaki 6 Kişi ile okuyucularını heyecan dolu bir maceraya davet ediyor.
Roman, bir grup arkadaşın kayıp bir pilotu arama sürecinde yaşadıkları ilginç, sürükleyici olayları anlatıyor. Hikâyenin omurgasında, ‘Çok İlginç Arkadaşlar Grubu’, kısaca Çokilar yer alıyor. Bu renkli grup, Övünç, Sufi, Çakıl ve Alin’den oluşuyor. Ancak, Alin’in tek yumurta ikizi olan kardeşi Arel, grubun dışında kalıyor. İkiz olmalarına rağmen, Alin ile Arel’in karakterleri ve davranış biçimleri birbirine zıt. Bu farklılık, hikâyenin dinamiklerini ilginç kılan bir öğe.
Grubun öne çıkan diğer özelliği ise ailelerinin hayata bakışlarının birbirinden tamamen farklı olması. Örneğin, Alin ile Arel, istediklerinde her türlü zararlı yiyeceği özgürce tüketebilirken, Çakıl bambaşka bir gerçeklik içinde büyümüş bir karakter. Çakıl’ın annesi, mükemmeliyetçilik takıntısıyla her şeyin en iyisini isteyen, kusursuzluktan ödün vermeyen biri. Bu mükemmeliyetçilik, Çakıl’ın hayatında baskı yaratıyor. Ancak asıl sarsıcı olay, Çakıl’ın babası olan pilot Barlas Irmak’ın uçağının düşmesiyle başlıyor.
İÇSEL YOLCULUKLAR
Barlas Irmak’ın kaybolması, hem Çakıl’ın hayatını alt üst ediyor hem de grubun geri kalanını derin bir meraka sürükleyip onları harekete geçiriyor. Çakıl’ın babasının izini sürmek, bu kayboluşun ardındaki gizemi çözmek için Çokilar, cesaret ve dayanışmayla dolu bir arayışa giriyor. Fakat bu macera sadece fiziksel bir yolculukla sınırlı değil; aynı zamanda her bir karakterin içsel yolculuğunu da ortaya çıkarıyor. Ergenlik dönemindeki bu arkadaşların ‘ergenlik anayasası’ ile ilgili önemli iletileri var okura. “Ailelerin yapması gereken, gece gündüz okudukları çocuk yetiştirme kitaplarını bir kenara koyup, çocuklarına kulak vermek, s.106.”
Hikâye ilerledikçe, grubun her üyesi kendi aileleriyle ilişkilerini, korkularını, hayata dair farklı bakış açılarını sorguluyorlar. Farklı değerlerle büyüyen bu çocuklar, kayıp pilotun izini sürerken kimliklerini de yeniden tanımlama sürecine giriyorlar. Çokilar’ın her üyesi, yaşadıkları olaylarla başa çıkmaya çalışırken, ailelerinden aldıkları değerlerin etkilerini de keşfediyorlar.
Barlas Irmak’ı pilot olarak işe alan Yadigâr ailesinin çocuğu Rüzgâr’ın da hikâyeye dâhil olmasıyla, olaylara farklı bir pencereden bakma şansını elde ediyoruz. Rüzgâr, varlıklı ve nüfuzlu bir ailede büyümenin getirdiği ayrıcalıklarla dolu bir hayat sürüyor. Çokilar grubunun yaşadığı dünya ile onunki arasındaki tezatlar derinleşiyor. Farklı çevrelerden gelen bu çocukların yollarının kesişmesi, birbirlerine karşı olan önyargılarını, hayata dair algılarını da değiştiriyor. Rüzgâr, başta Barlas Irmak’ın kayboluşunu bir iş meselesi olarak görürken, Çokilar’la zaman geçirdikçe bu kaybın ne kadar derin, duygusal bir etkisi olduğunu anlıyor.
Her çocuk farklı şartlarda büyüse de aynı duygusal mücadeleleri yaşayabilir.
Roman, Rüzgâr’ın ve pilotun çocukluk arkadaşı yazar Fercan Meriçsu’nun hikâyeye katılmasıyla yalnızca arkadaşlık ve aile bağlarını değil, sosyal sınıfların, farklı hayat deneyimlerinin de bir araya gelip nasıl şekillendiğini inceliyor. Rüzgâr, başlangıçta pilotun kayboluşunu çözülmesi gereken bir problem olarak ele alıyor. Fakat zamanla, Barlas Irmak’ın bir babanın ötesinde ‘insan’ olduğunu ve bu kaybın sadece Çakıl’ın değil, herkesin hayatını nasıl etkilediğini fark ediyor. Yadigâr ailesinin prestiji ve gücüyle, Çokilar’ın dostluk, dayanışma üzerine kurulu dünyası arasında sıkışan Rüzgâr, kendi kimliğini ve ailesinin etkilerini sorgulamaya başlıyor. Bu karşılaşma, karakterler arasındaki zenginlik ile sınıf farkını gözler önüne sererken, aynı zamanda her çocuğun aslında farklı şartlarda büyüse de aynı duygusal mücadeleleri yaşayabileceğini ortaya koyuyor.
Rüzgâr’ın Çokilar grubuna katılması, olaylara yeni bir derinlik kazandırarak hem grup içinde hem de kendi ailesiyle ilişkilerinde beklenmedik gelişmelere yol açıyor. Çocuklar değişip gelişirken, bir yandan da ailelerinin takıntılarının sınırlarını zorluyorlar.
AYRIMIN ALTI DERECESİ
Pilotun aranması sürecinde çocukların ‘Ayrımın Altı Derecesi Teorisi’ ile de tanışıyoruz. Bu teori, dünyadaki herhangi iki insanın, en fazla altı kişi aracılığıyla birbirine bağlı olduğunu öne süren bir sosyal ağ teorisi. Bu teori, insanların geniş bir ağ aracılığıyla birbirleriyle bağlantı kurduklarını ve her bireyin başka bir bireye ulaşmak için altı kişiden fazla bir köprüye ihtiyaç duymadığını iddia ediyor. Bu kavram, ilk olarak 1929’da Macar yazar Frigyes Karinthy tarafından öne sürülmüş. Teorinin modern versiyonu, sosyal medya ve internetin yaygınlaşmasıyla, özellikle sosyal ağ platformlarında insanların bu bağlantılarını görünür kılarak, geçerliliğini gözler önüne sermiş. Acaba bu teori işe yaracak mı, kayıp pilot bulunabilecek mi?
Kitap, aileler ve arkadaşlar arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını, kişisel gelişimi ve kayıpların insan yaşamında nasıl bir dönüm noktası olabileceğini ele alırken, derinlikli iletiler sunuyor. Hanzade Servi’nin akıcı anlatımı ve karakterlerin özgünlüğü, okuyucuyu bu duygusal, heyecan verici hikâyenin içine çekiyor. Yetişkinlerin de okumasını öneriyorum.