“Parlamenter rejimi işler kılmak için...” (BirGün,12.3.’15) yapılan öneriler, 7 Haziran seçimleri ardından uygulamaya yansıyabilir mi?

ÖNCELİK YASAMADA...
Yazıdaki öneriler, daha çok alınması gereken önlemler ve yapılması gereken düzenlemelere ilişkindi. Oysa şimdi öncelikli sorun uygulamaya ilişkin. Neden? TBMM’de 13 yıllık tek parti çoğunluğu, yasama organını işlevsel kılmak için değil, işlevsizleştirmek için kullanıldı. Bu nedenle, yeni Meclis, herhangi bir yasal veya anayasal düzenlemeye gerek olmadan da aslȋ işlevini görmeye başlayabilir. Böylelikle, anayasal denge ve denetim düzenekleri yeniden uygulamaya konulabilir.

TBMM’nin işletilmesi, CHP-MHP ve HDP arasında güçlü bir işbirliğine bağlı. Çünkü birinci de olsa, AK Parti, Meclis’in işler kılınmasından rahatsızlık duyacak. Bu nedenle, hem Hükümet’te, hem de yasamada belirleyici olma isteği, anlaşılır bir durum. Cumhurbaşkanı, AKP’yi etkin kılmak için, -artık ihtiyatlı bir biçimde ama- elinden geleni ardına koymayacak.

CUMHURBAŞKANI MEŞRULUĞU
Buna karşılık, Cumhurbaşkanı meşruluk bakımından 7 Haziran öncesi konumunda değil artık: seçim meydanlarına çıkışını, % 52’lik halk desteği ile meşrulaştırmaya çalıştı. Anayasa’yı hiçe sayarak, halk tarafından % 52 oyla seçilen kişi olarak oy istedi. Yanıt ise, % 40’ta kaldı. Yani, % 11’lik bir azalma oldu. Böylece CB, meşruluk yüzdesini çoğunluktan azınlığa indirmiş oldu. (Kendisi ve partisine karşı sürekli “darbe” den söz eden kişi, kendisine karşı darbe yapmış oldu)...
Yeni dönemde, yasama ve yürütmeye ilişkin seçenekler üzerine öncelikler neler olabilir?

CHP-MHP VE HDP GÜÇ BİRLİĞİ
Üç partinin koalisyon hükümeti kurması, AKP’yi muhalefet partisi konumuna geçirecek. Yasama çoğunluğu, Hükümeti kuracak üç partiye ait olacak.

Bu mümkün mü? MHP’nin çözüm sürecine tepkisi nedeniyle ihtimal düşük olsa da, dün-bugün ve yarın denklemi, serinkanlı bakış için yararlı olabilir.

- Dün: DSP-MHP-ANAP güç birliği Hükümeti (1999-2002), dil yasağının kaldırılması ve anadil öğrenimi dâhil birçok reformun öncüsü oldu. Kuşkusuz bunda, Avrupa yolu “kaldıraç” işlevi gördü; ama bu arada, MHP de hayli evrim geçirdi. Bu çerçevede, 2011’den sonra Anayasa Uzlaşma Komisyonu deneyimi de kayda değer.

- Bugün: MHP’nin “barış süreci”ne karşıt söylemi, seçim kampanyasına damgasını vurmuş olsa da, birçok konuda HDP ile muhalif zeminde buluştu. İç güvenlik paketi ve Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırları sorunu, önemli ortak payda alanı. Yine her üç partinin seçim bildirgesi, “parlamenter rejim” üzerine ortak iradeyi yansıtıyor.

- Yarın: CHP-MHP-HDP koalisyonu, sadece anayasal ve siyasal düzenin olağanlaşmasını sağlamayacak, aynı zamanda “Türkiye barışı”na katkı sağlayacak. Bunun için, Anayasa değişikliği de gerekli değil. Anayasa-içi yasama ve yürütme faaliyeti yeterli.

AK PARTİ AZINLIK HÜKÜMETİ
Eğer üç muhalefet partisi güç birliği yapamaz ise, AK Parti azınlık hükümeti kurabilir. Bunun için, güvenoylamasında “hayır” oyları toplamının 258’i geçmemesi yeterli. Böylece, AKP yönetme sorumluluğunu üstlenir ve muhalefet görevi verilmemiş olur kendisine.

YASAMA İTTİFAKI: CHP-MHP- HDP YASAMA
Eğer, üçlü koalisyon yerine AK Parti azınlık hükümeti kurar ise, CHP-MHP ve HDP, yasama organını işler kılma konusunda uzlaşabilir. Böyle bir uzlaşma, bir yandan azınlık hükümetini denetleme, öte yandan Anayasa’ya aykırı yasaları ayıklama ve hukuk devleti mekanizmalarını işletme konusunda kayda değer bir katkı sağlayabilir.

Başka bir deyişle, yasama ittifakı, öncelikle ülkenin anayasal düzene dönüşünü sağlayabilir. Böylece, insan hakları güvenceleri ve demokratik mekanizmaların işletilmesiyle hukuk devleti onarım faaliyeti yönünde adımlar atılabilir.

14 MAYIS 1950 VE 7 HAZİRAN 2015
Buna karşılık, eğer üçlü muhalefet hem yasama hem de yürütme için güç birliği yapabilirse, bu “siyasal iktidarın el değiştirmesi” bakımından 14 Mayıs 1950’den bile anlamlı olabilir. Çünkü, AK Parti politika ve uygulamaları, siyasal münavebe yollarını sürekli tıkama yönünde oldu. Öyle ki, daha fazla doğum zorlaması ile müstakbel oy arasında bile bağlantı kurulabilir. Çoğunluğun sürekli iktidarda kalmak için hukuku araçsallaştırması ve her aracı mubah gören anlayışına iki başkaldırı oldu: sokak (Mayıs 2013) ve sandık (Haziran 2015).

Böylece halk, iktidarın nefret (sokak) ve fetişizmini (sandık) birlikte sahiplenerek baskıya dur, demokrasiye evet dedi. Bunun siyasal alana yansıması, CHP-MHP ve HDP güç birliği ile mümkün olabilir ancak.