Abdülkadir Selvi’nin de köşesinde seçim anketlerini yayımladığı Areda Survey adlı şirket Türkiye’de “en sık söylenen yalanlar” araştırması yapmış. “En sık başvurduğunuz beyaz yalan hangisi?” sorusuna katılımcıların verdiği cevaplarda ilk sırada yüzde 21.1 oranıyla “Ben asla yalan söylemem” şıkkı yer almış.

Nitekim saraylılar da asla yalan söylemezler! Beyaz (AK!) yalan söylerler. Aklımda kalanlardan sadece son üç beş günün bilançosu şöyle: Eski bakanlardan Veysel Eroğlu, eğitimdeki düşük sıralamalara ilişkin “Kırsalda bizim çok çocuk var, bunlar okumak için değil de laf olsun diye sınava geliyorlar, onlar puanı düşürüyor, bu bir gerçek” dedi. Evet yahu, “Bu bir gerçek” dedi! Dahası da var, Cumhurbaşkanının “Gezi’de camileri yaktılar” iddiasına yine Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) “herhangi bir belge ve rapor yok” cevabını verdi. Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise, belediyenin mahkeme kararıyla henüz üç gün önce girebildiği Ankapark konusunda CHP’yi hedef alırken “Ankara’nın göbeğinde bulunan bu mekânın çürümesine, metruk bir hale dönüşmesine göz yummanızı anlayamayız” diyebildi.

***

Peki, en son Ordu’da söylenenler neydi öyle? “Ordu, Terzi Fikri’yi de iyi bilir, onların bedelini benim Ordu’m çok ödedi.” Evet, 42 yıl önce askeri operasyonla tutuklanarak görevine son verilen Fatsa eski Belediye Başkanı devrimci Fikri Sönmez “Ben ne yaptıysam halkım için, halkımla beraber yaptım” demiş ve bedelini cunta hapishanesinde canıyla ödemişti. Karadeniz bölgesinde “Fındıkta sömürüye son” mitinglerini de örgütlemişti. Bu yüzden sadece Ordu değil bütün Karadeniz ve bütün Türkiye ve bütün dünya Terzi Fikri’yi “iyi bilir”, halkı için canını veren iyi bir devrimci olarak bilir.

Gerçi artık sadece yalan söylemek için konuşuyorlar. Eskiden ne safmışız, onlara inandığınız şeylerde tutarlı olun anlamında Âli İmrân Sûresinin 94. Ayetinde “Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir” denildiğini dahi hatırlatırdık. Şimdi nerdeeee!

Hadi bazı yoksulları hâlâ Diyanet’ten “fiyatları tayin eden Allah’tır” fetvasıyla ikna ediyorlardır, diyelim. Ama artık zenginler bile fokurduyor. Son olarak TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu “Banka kredilerine ulaşmak zorlaştı” diye şikâyet etti. Bu arada aklıma geldi, Cumhurbaşkanı 12 yıl önce Başbakan iken “Bu ülkeyi biz sermayenin hegemonyasına terk etmeyeceğiz” demişti. Hakikaten nutkumuz tutulmuştu. Hisarcıklıoğlu’na da benzer bir tepki verirler mi? Hiç sanmıyorum. Sebebini Murat Yetkin açıklıyor: “Hisarcıklıoğlu Erdoğan hükümetinin iş dünyasında en önemli dayanaklarından. Türkiye sathında 1 milyon 300 bin üyeli dev bir iş örgütlenmesi; tabanda oy gücü de var. Belki de o nedenle TOBB’u terslemek, büyük sermayenin örgütü olmasına rağmen oy etkileme gücü görece zayıf olan TÜSİAD’ı terslemek kadar kolay değil.”

***

İttifakları sarsılıyor, kendi içlerindeki kavga kızışıyor. AK yalanları ve iftiraları hep geri tepiyor. Hakaret silahları ellerinden alınıyor. Son örneği Kılıçdaroğlu’nun da kendisine “Bay Kemal” demesi oldu. Aslında bu bir Gezi geleneğidir. “Çapulcu” demişti. “Çapulcuyuz” demiştik. Dünya direniş literatürüne “Chapulling” diye geçmişti o kelime. KYK borcu, taşıtta ÖTV filan derken, Bay Kemal iktidara yapacaklarını önceden dikte ettirmeyi sürdürüyor. Neydi o sloganları? Yaparsa AK Parti yapar! Şimdi? CHP söyler AKP yapar! Böylece CHP Genel Başkanının adını da aslında “Bay Kemal Sayın Kılıçdaroğlu” yaptılar.

Artık roller değişti. Gündemi muhalefet belirliyor. Terzi Fikri belirliyor. Saraylılar Kenan Evren’in sözlerini tekrarlarken, fındık üreticileri de yine Fatsa meydanında “Fındık’ta sömürüye son” diyen Terzi Fikri’lerin sözünü tekrarlamaya devam ediyor.

Gitmemek için daha neler yapabilirler çok iyi biliyoruz. Son günlerde silah teşhirleri yine çoğaldı. Küçükçekmece Rizeliler Derneği başkanı elinde silahlarıyla cephaneliğinin videosunu yayınladı. Ağrı Belediye Başkanı kalaşnikoflu adamlarıyla sokağa çıktı. Alevilere saldırılar başladı. Böylece toplumsal muhalefete de hazırlıklı olun demiş olmuyorlar mı?

Öyleyse AK yalanlarından ve tehditlerinden bıktığımızda, mesela Terzi Fikri kuşağından 70 yaşındaki fındık üreticisi Hatice Salbaş’ın Fatsa mitinginde kürsüden haykırdıklarına bakalım: “Söke söke alacağız hakkımızı. Hakkımız bu hakkımız! Ya verecekler ya verecekler. Biz başaracağız, hakkımızı alana kadar devam edeceğiz. Görecekler!”

Ama fındığa 70 lirayı bile çok gördüler. O yüzden muhtemelen oyları da yalan anketindeki gibi en fazla yüzde 21.1’i görecek. Görecekler!