Üniversiteler yeni yıla birçok sorunla birlikte girdi. En önemli gündem ise Barış Akademisyenleri’nin durumu. KESK Eş Genel Başkanı Gezen ve Yükseköğretim Uzmanı Akçasoy akademik özgürlüğün tamamen ortadan kalktığını söyledi.

Akademik özerklik ortadan kaldırıldı

BİRGÜN EĞİTİM
Birçok üniversite dün itibariyle akademik yıl açılışı yaptı. Özerkliğin tamamen ortadan kalktığı üniversiteler yeni yıla birçok sorunla birlikte giriyor. Liyakatin tamamen ortadan kalktığı, kişiye özel ilanlarla akademisyenlerin göreve başladığı, rektörlerin akrabalarının kayırma yoluyla akademisyen yapıldığı üniversitelerde bilim üretmek de git gide zorlaşıyor. OHAL kararnameleri ile üniversiteden ihraç edilen Barış Akademisyenleri de görevlerine dönmeyi bekliyor. Hem Barış Akademisyenleri’ni hem de üniversitelerin durumunu kendisi de ihraç edilen bir akademisyen olan KESK Eş Genel Başkanı Aysun ve Eğitim Sen Yüksköğretim Uzmanı İlker Akçasoy ile konuştuk.

BİR AN ÖNCE DÜZELMELİ

İşten çıkarmalarda en önemli etkenin barış istemek için, akademik özgürlüğü kullanmak, düşünce ve ifade özgürlüğü kullanmak, devlete sorumluluğunu hatırlatan bir bildiriye imza atmak olduğunu söyleyen Gezen “Fakat şu anda işten çıkarılmamızın gerekçesi çürütülmüş ve ortadan kalkmış olmasına rağmen akademisyenler hala işlerine iade edilmiş değil. Dolayısıyla mutlaka hızlıca bunun sonuçlarını ortadan kaldıran düzenlemeye ve karara hızlıca ihtiyaç var. Bunun için Meclis’e de, siyasilere de görev düşüyor. Komisyon kararlarına bırakılmadan bu durum bir an önce düzeltilmeli” dedi.

MÜCADELE EDECEĞİZ

KHK’lerle bilgi birikimi ve niteliği yüksek, dünya görüşü iktidarınkinden farklı; eşitlik, özgürlük, barış ve laiklik diyen akademisyenlerin üniversitelerden, kampüslerden uzaklaştırıldığını söyleyen Gezen şu ifadeleri kullandı: “Bütün bunlar AKP’nin üniversite tahayyülünü gösterdi bize. Bu tahayyüle göre de üniversitelerde bir tasfiyeye gidildi. Bugün geldiğimiz noktada da aslında haklı olduğumuzu görüyoruz. Çünkü AKP kendi ‘hakikat rejimini’ oluşturmak ve bunda gedik açabilecek ve bu rejimi sarsabilecek akademisyenleri üniversitelerde istemediğini gösterdi. Onlar cübbesini ilikleyen ve AKP’nin istediği bilim üreten bir akademya istiyorlar. Buna karşı da mücadele vermemiz gerekiyor. Çünkü bu üniversiteleri çölleştirdi. Artık üniversitelerin bilim özgürlüğünün olduğu yerler değil. Akademik özerklik namına hiçbir şey kalmadı. Hem akademik açılış Saray’da yapıldı hem de üniversite rektörlerini doğrudan Erdoğan belirliyor. Üniversite bileşenlerinin iradesi tamamen yok sayılıyor. Bu da her bir üniversite rektörünün doğrudan Saray’a bağlı olması demek. Dolayısıyla artık üniversiteler akademik özgürlük, özerklik, demokratik yönetim, dişilin anlayışıyla yönetilebilen mekânlar olmaktan iyice uzaklaştı. Bunları gerçekleştirmek için de üniversitelere geri dönüp bu mücadelenin içinde olacağız.”

ÜNİVERSİTE DEMEK MÜMKÜN DEĞİL

Beraat kararlarının akademisyenler için eziyete dönüştürülen nefret ve linç kampanyasıyla başlatılan sürecin ne kadar hukuksuz olduğunu gösterdiğini belirten Akçasoy ise “Akademisyenlerin bu noktadan sonra görevlerine geri dönmeleri gerekiyor. Ancak getirilen düzenleme ile bu akademisyenler görevlerine dönse dahi kendi kurumlarına dönemiyorlar. Öncelikle OHAL Komisyonu’nun hızlı bir şekilde akademisyenleri görevlerine başlatması gerekiyor. Burada kritik olan da dediğim gibi akademisyenlerin talep ve istekleri doğrultusunda kendi kurumlarına dönebilmelerine imkan tanınması lazım. Aksi takdirde akademisyenler sürgün edilmiş olacak” diye konuştu.

Üniversitelerin herhangi bir kurumsal özerkliği kalmadığının altını çizen Akçasoy şöyle devam etti: “Rektörler doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Bu sistem getirilirken ‘Milli irade üniversitelerde tecelli etmiş olacak’ dendi. Üniversite böyle bir kurum değil, buradan herhangi bir kurumsal özerkliğin çıkması da mümkün değil. Nitekim bunu Saray’da yapılan açılış töreninde gördük. İkincisi böyle bir iktidar ilişkisinin içerisinde hiyerarşik olarak rektörün, dolayısıyla dekanların tepeden tırnağa belirlendiği bir dönemde akademik özerkliğin olması mümkün değil. Akademik özgürlükler tamamen ortadan kalktı. Tez konularından ders içeriklerine, derslerin anlatım biçimlerinden sınav sorularına kadar her şey ciddi bir denetime tabi tutuluyor. Böyle bir kuruma da üniversite demek mümkün değil. Eğitim Sen dayanışma akademileriyle birlikte yeni bir süreç başlatıyor. Yakında bütün Türkiye’de bir akademik açılış yapacak.”

EĞİTİMDE NELER OLDU?

  • TÜBİTAK'ın lise öğrencilerini temel, sosyal, uygulamalı bilimlerde çalışmaya teşvik etmek amacıyla düzenlediği yarışmalarda "EKG Önlüğü ile Mahremiyeti Korumak", "Güneşin Deklinasyonu ile Kıble Yönü Tayini" gibi projeler dereceye girdi.
  • İzmir Buca'da bulunan Belenbaşı Mahallesi'nde öğrenciler, yıllardır tamamlanamayan okul inşaatı nedeniyle cami avlusundaki konteynerlerde eğitim görüyor.
  • Antalya Kepez İlçe Müftülüğü ve Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilere Kuran eğitimi vermek amacıyla, “Dinimizi Öğreniyoruz” projesi başlattı.
  • Balıkesir’in Sındırgı ilçesindeki İbrahim Ethem Akıncı İlkokulu ve Ortaokulunda öğrenim gören 98 öğrenci, sabunluklara yüzey temizleyici konulması nedeniyle sağlık sorunları yaşadı.
  • 20 Eylül’de Dünya çapında 139 ülkede yapılan Küresel İklim Grevi eylemi ülkemizde 15 ildeki çok sayıda ilçede gereçekleştirildi: “Şirketleri değil, gezegeni kurtar”
  • Ortaokulların ders müfredatı ‘Kuran eğitimine göre’ yeniden düzenlendi. Altıncı sınıfta Hafızlık Eğitimi için kaydını bir yıl donduracak öğrencilerin projeye katılmalarını teşvik etmek için Türkçe, Sosyal Bilimler ve Matematik derslerini de alabilmeleri sağlandı.
  • İŞKUR’un verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı, geçen yıla göre %68,5 artarak, 4 milyon 418 bin kişiye ulaşırken en yüksek artış oranı lisans mezunlarının sayısında gerçekleşti: %112.

YALANLAR

Akademik Yıl Açılış Töreninde konuşan Recep Tayyip Erdoğan: “En büyük adaletsizlik, eğitim-öğretim hayatındaki adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin telafisi çok zordur” dedi.
18.09.2019

Milli Eğitim Bakanı olarak atandığında demeç veren Ziya Selçuk: “Temel kavramımız adalet olacak. Bakan olmaya değil, gören olmaya çalışacağım. Bunu yaparken adaleti şiar edineceğim” dedi.
21.07.2018

GERÇEKLER

17 Yıllık AKP iktidarında;

  • Başta liseye geçiş sisteminin yarattığı adaletsizlikler olmak üzere, her değişiklik ve dönüşüm öğrencilerin eğitim hayatında telafi edilemez sonuçlar yarattı.
  • Devletin nitelikli kamusal eğitim verme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle, özellikle yoksul öğrenciler anasınıfından yükseköğretime kadar her kademede adaletsizlik duygusunu yaşadı.
  • Özel okullarla devlet okulları arasında, devlet okullarındaki paralı-parasız sınıflar arasında makas gittikçe açıldı. “Eğitimde adalet” talebini görmezden gelen MEB, “paran kadar eğitim” anlayışı genel geçer bir kurala dönüştürdü.

HAFTANIN ÖNERİLERİ

Kitap: Türkiye’de Öğretmen Olmak
Orkun Saip Durmaz (2014)

Orkun Saip Durmaz, doktora tezinde Türkiye’de öğretmenlik mesleğini sınıfsal bir açıdan inceliyor. Öğretmenler ve neoliberalizm etkisinde mesleklerinde yaşanan dönüşüm, kitapta “yeniden proleterleşme” olarak isimlendiriliyor. Değişen sermaye ilişkileri, eğitimde piyasalaşma, niteliksiz eğitim ve eşitsizliğin eğitim yoluyla yeniden üretimi gibi kavramlar tarihsel bir bakış açısıyla incelenmekte. Bu koşullar altında, öğretmenlerinin işçi sınıfı içerisindeki konumlarında zaman içerisinde nasıl değişiklikler yaşandığını açıkça ortaya koyuluyor. Gün geçtikçe değersizleşen öğretmen mesleğine bir de bu açıdan bakmak isteyen eğitimciler mutlaka bu kitabı okumalı.

Dergi: Eleştirel Pedagoji

Yayın hayatına 2009 yılında başlayan ve bu ay 62. Sayısıyla okurlarıyla buluşan Eleştirel Pedagoji dergisi bu haftanın ilk önerisi. Her sayısında Türkiye’de eğitim sistemini etkisi altına almış neoliberalizm ve gerici eğitim anlayışlarını açığa çıkarmak ve bunlara kamusal, halk için- halkla birlikte alternatifler oluşturmayı hedefliyor. Bu ay “kamusal eğitim” dosyasıyla okurlarıyla buluşan dergi, yayınlandığı 10 yıl içerisinde alanında uzman eğitimci-yazar kadrosuyla Türkiye’de eleştirel pedagoji düşüncesinin en kapsamlı yazılı kaynaklarından biri olmuş durumda.